Antakya’da kültür-sanat

Hazırlayan: (Mehmet KARASU) Haftanın Kitabı Sennur Sezer’in Perşembe Mektupları Yazılı Kağıt Yayınları tarafından yayımlanan kitap, Sennur Sezer’in 2010-2014 yılları arasında çeşitli kimselere yazdığı mektupları içeriyor. (Sevda AYDIN) Uzun yıllardır yazarlara, şairlere, kadınlara ve gençlere bu sayfadan mektuplar yazan Sennur Sezer’in “Mektup”ları yayımlandı. “Perşembe Mektupları” adlı bir derleme; Yazılı Kağıt Yayınları tarafından yayımlanan kitap, Sezer’in 2010-2014 […]

Hazırlayan: (Mehmet KARASU)

Haftanın Kitabı
Sennur Sezer’in Perşembe Mektupları
Yazılı Kağıt Yayınları tarafından yayımlanan kitap, Sennur Sezer’in 2010-2014 yılları arasında çeşitli kimselere yazdığı mektupları içeriyor. (Sevda AYDIN)
Uzun yıllardır yazarlara, şairlere, kadınlara ve gençlere bu sayfadan mektuplar yazan Sennur Sezer’in “Mektup”ları yayımlandı. “Perşembe Mektupları” adlı bir derleme; Yazılı Kağıt Yayınları tarafından yayımlanan kitap, Sezer’in 2010-2014 yılları arasında çeşitli kimselere yazdığı mektupları içeriyor.
Sennur Sezer’in “Perşembe Mektupları”nın okuruyken, çok kısa olmayan bir süredir sayfa editörlüğünü yapan biri oldum. Sennur Sezer’den yayın gününden en az iki gün önce mail kutusuna düşer “Perşembe yazısı”. Bu mektupların ilk okuyanıyım. Böyle bir ayrıcalığa sahip olmak elbette büyük şans.
Acemi bir okur olarak, yitirdiğimiz pek çok yazarın, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemal Süreya’nın, Can Yücel’in Kemal Özer’in ve daha nicelerinin Sezer’in anlatımıyla dökülen öyküsünü ilk okuyan olmak kuşkusuz büyük bir fırsat.
DÜNE AİT ANILAR
Tanpınar, Kemal Tahir, Tarancı, Rıfat Ilgaz, Suat Taşaner, Leyla Erbil ve pek çok yazarın, şairin kitaplarına, hayatına, söylediklerine, hayal ettiklerine dair Sezer’in düşüncelerini anlattığı, tespitler yaptığı mektuplar oluyor bunlar. Kimi zaman bu yazar ya da şairlerle dertleşiyor, iç döküyor, yitirdiklerimize olan özlemini anlatıyor satırlarında.
Geçmişin dost sohbetlerini anıyor, onlarla yaşadığı hatıraları döküyor okura. Barış için oluşturulan platformlarda yan yana gelişlerini, sınıf mücadelesi içinde alanlarda bir arada oluşlarını, Türkiye Yazarlar Sendikasının çalışmalarındaki birlikteliklerinden bahsediyor.
Kimi zaman da ülkede olan bitenlere olan öfkesini saklamıyor yazdığı isimlerden. İktidarın kadınlara, gençlere, işçilere, çocuklara, edebiyatçılara, sanatçılara, kitaplara yaşattığı zulme, mektuplarına, “adreslerine” sığınıyor öfkelenerek.
GENÇ YAZARLARA MEKTUP
Genç yazarlara da mektuplarını yazıyor “Sennur Abla”. Cenk Gündoğdu, Gonca Özmen, Gülce Başer, Onur Caymaz, Betül Tarıman yazdıklarıyla Sezer’den mektup alan yazarlar arasında. Sezer’in genç yazar ve şairlerin kitaplarına yönelik eleştirilerinin de olduğu mektuplar, Sezer’in, yazarların neyi, nasıl anlattığıyla ilgili olduğu kadar, diline, edebiyatın ne kazandığına yönelik de bir okumasıdır mektuplar (Evrensel)

Konuk Yazar: Önadam Karasu /Prof. Dr. M. Tahir Hatipoğlu*
Her kentte, köyde bazı insanlar vardır ki, benim köyümde onlara ’önadam’ denir. Köyüm dediysem de öyle Hatay’ın dibinde değil, kilometrelerce uzakta Denizli’de, Nikfer köyü. Önadam kimdir? Köyün eşrafı, ağası değildir. Önadam köyde ileri görüşlü, okuyan yazan, konuşan, akıl danışılan adamdır. Bunlara köy halkı, kent halkı saygı duyar. Otobüste, kahvede, düğünde, bayramda özel yer verilir. Parası, pulu, ağalığı için değil bilgisi için yapılır bunlar.
Ben Antakya’da Mehmet Karasu’yu o kentin tam tamına önadamı olarak gördüm, tanıdım. Önadam, bulundukları yerde fenerdir. Onlar tükenmez kalem gibi, gazı bitmeyen fener gibi yazarlar aydınlatırlar, ışık verirler, halka soluk aldırırlar. Karasu hocam ve eşi Antakya’da bunu yapıyor. Roma döneminde Antakya’da sokak fenerlerinin yaptığı aydınlatmayı; şimdi de, Karasu’lar yapıyor bu işi.
Önadam okur, yazar, parayı düşünmez; elinde Sinop’luDiyojen (MÖ 412-323) gibi ellerinde fener, aydınlatmak için adam arar. Bunların çoğunun değeri öldüklerinden sonra bilinir. Böyle olmak onları yıldırmaz. O zaman “Sağolsaydı şöyle derdi, şunu yapmak isterdi, ne uzak görüşlü adamdı vb” sözlerle anılırlar.
Hatay benim en çok gittiğim ildir. İlk gidişim 1968’dir, dile kolay. Bu yazıyı okuyacakların çoğu o tarihte dünyada yoktular. Sonra, sevgili ağabeyim şair Ali Yüce’yle (1928-2015) dost oldum; ondan Antakya’yı, Yayladağı’nı dinledim bolca. Hele asırlık, Konya’lı olup da Antakya’ya aşık olan kendini Antakya’lı sayan yazar-öğretmen köy enstitüsü alimi Abdullah Özkucur (d. 1920) var ki, anmasam olmaz, şu anda 100 yaşında. Ünlü hukuk insanı, insan hakları savunucusu Av. Halit Çelenk ağabeyim de (1921-2011) Antakya’lı, düşünce insanı H. Cemil Meriç de (1916-1987). Mehmet Karasu ve eşi Nebihe Karasu, iki öğretmen iki fener, benim sevgili dostlarım, bunların ardılları. Bu iki özverili ustanın bütün işleri ve dertleri bu kadim kente hizmet etmek. Derneklerde onlar, konferanslarda, açıkoturumlarda, yazılarda, çizilerde hep onlar. Yüreklerinde sevgi, kafalarında ışık, bitmez tükenmez yolda yürüyüş.
Babam Hüseyin Hatipoğlu, övünmek gibi olmasın, köyümüzde önadamdı, bilge kişilikti. Sıkça bize “Halep yolunda eşek izi mi olur” sözünü söyler, farklı olun fark edilin demek isterdi. Biz çocukları da “Halep neresi ki” der yüzüne bakardık. İşte o kente Mehmet Karasu öğretmenim götürdü beni. Ozanın dediği gibi, şimdilerde ‘gözleri nemli’ andığımız bu güzel kente. Karasu hocamla gittiğimiz Halep’te düzenlenen bir bilimsel toplantıda bildiri sun-muştum. Birlikte gezdik, tozduk, yine hüzünle andığımız İdlib kentine de gittik. Oralarda Suriye’li bilim insanlarıyla buluştuk, tanıştık. Halep Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni gördüm. Ah o eski günler! Bu hükümdarlar ne isterler bu insanlardan! Karasu, oralarda tanınan biriydi.
Mehmet Karasu Türkiye Yazarlar Sendikası Hatay Temsilcisi oldu. Edebiyat çevresine bu vesileyle Antakya’yı anlattı. Karasu örgütçü insan, örgütlü olmanın gücünü bilir, kardeş kent Aalen (Almanya) adını taşıyan ‘Aalen -Antakya Kültür Derneği’ni kurdu. Dernek BaşkanıMehmet Karasu ve eşi Nebihe Karasu; burada da çaba, bir yığın emek. Önadam olmak böyle bir şey; olacağım deyince olunmaz. Tarihe kalacak olan da budur.
Karasu çiftiyle değişik zamanlarda birlikte olduk, dostluğu başlattık. Birbirimizi sevdik. Bu iki güzel insan, Mehmet ve Nebihe Karasu için örgütçü kişilikler demiştik. Ben ömrünün üçte ikisini örgütçülükle geçirmiş bir insanım. Bunun ne anlama geldiğini iyi bilirim. Sürekli özveri, kimi zaman evinin yolunu bilemezsin, hep cepten harcarsın, çoluk çocuk yüzü görmezsin. Seni mutlu eden tek şey kendinden başkasına yaptığın hizmet, saçtığın ışıktır. Durum böyleyken elini soğuk sudan sıcak suya batırmayan zavallıdan bir yığın söz duyarsın. Örgütçüyü güdüleyen de onlardır. Onlara ‘aldırma gönül aldırma’ der, geçersin. Karasu öğretmenim bunların hepsini yaşadı, yaşıyor. “Balık bilmezse halik bilir” sözündeki gibi onları da tarih bilecektir. Yazıysa yazı, şiirse şiir, toplantıysa toplantı; bitmez tükenmez enerji ve sabır.
Antakya halkı elbet, bu kültür kenti, kültür ve sanat insanı Mehmet-Nebihe hocalarımın değerini bilecektir. Bunca emek karşılıksız kalmaz. Pek çok genç insanın önünde taş varsa kaldıran, yol yapıp yol açan bu insanları anacaktır. Sağduyu böyle der. Bu tür çabalar günlük yaşamda pek fark edilmiyor, önemleri bilinmiyor, küçümseniyor. Bu da bir gerçek. Geçmişte böyle bakılan nice insanla bugünleri değerlendiriyor ve anlıyoruz. Bu yolda yorulmak olmaz; ışık vermeye devam. Kendilerine saygı ve sevgi duyuyorum. Nice yıllar…
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi (E)

Haftanın Şiiri: Hikâye/Cahit Külebi
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!

Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgârları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!

Haftanın Sanat Gündemi
Attilâ İlhan Ödülleri açıklandı
Ödül töreni 7 Kasım saat 15.00’te Tüyap Kitap Fuarı Marmara Salonu’nda yapılacak
Her yıl Attilâ İlhan’ın anısına verilen roman ve şiir ödülü seçiciler kurulunun toplantısından sonra belli oldu. Mehmet Eroğlu, Asuman Kafaoğlu Büke, Seval Şahin ve Cem İlhan’dan oluşan Roman kurulu ödülü iki eser arasında paylaştırdı. Ödüle, Everest Yayınları tarafından yayımlanan Yara Bende adlı romanıyla Abdullah Ataşçı ve Cinius Yayınları tarafından yayımlanan romanın Umudun Rengi romanıyla Murat Özsan layık görüldü. Ödül töreni 7 Kasım saat 15.00’te Tüyap Kitap Fuarı Marmara Salonu’nda yapılacak.
Diğer ödüller şu şekilde:
İlk Roman Vakıf Özel Teşvik ödülü:
Anıl Can Uğuz – ‘Kalbimde Çivilerle Uyumuş Gibiyim’ – Doğan Egmont Yayıncılık.
Attilâ İlhan Şiir Ödülü
Tuğrul Keskin – ‘Kavil’ – Everest Yayınları.
İlk Şiir Kitabı Vakıf Özel Teşvik Ödülü
Talha Kuru – ‘Vera’ – Heyamola Yayınları (Birgün)

‘Unutmak ihanettir!’
Yunus Nadi Ödülleri’nin Şiir dalında Ataol Behramoğlu, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi ve Eray Canberk’ten oluşan Seçici Kurul’u, ödülün “İlhan’ın Paltosu Kanlı” adlı yapıtı ile Âba Müslim Çelik ve “Kırgın Karnaval” dosyası ile Hakan Savlı arasında paylaştırdı. (Cumhuriyet)

Ankara Kitap Fuarı devam ediyor: İlgi yoğun, alım az
Yılda iki defa yapılmasına karar verilen Ankara Kitap Fuarı, bu yıl kitapseverlerle sonbaharda buluştu. Yaklaşık 300 yayınevinin yer aldığı Ankara Kitap Fuarı, ATO Congresium Salonu’nda devam ediyor. Öğrencilerin ve edebiyatseverlerin ilgisi fuara yoğun olsa da hem krizin etkisi hem de indirimlerin azlığı nedeniyle okuyucunun bu yıl daha az kitap aldığı belirtiliyor.
ÇOCUK KİTAPLARI ÖN PLANDA
Geçtiğimiz yılın aksine, bu yılki fuarda çocuk kitapları ön planda. Birçok yayınevi tarafından basılan çocuk kitaplarına, ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin ilgisi büyük. Çocuk kitaplarının yanı sıra, popüler gençlik kitapları da fuarda önemli yer tutuyor. Çocuklar ve gençler, öğretmenlerinin tavsiye ettiği kitaplar dışında birçok kitapla tanıştılar.Yine geçtiğimiz fuarın aksine, dini yayınların fuarda tuttuğu alan oldukça azdı. Yalnızca birkaç yayınevi fuarda yer alırken, bu stantlara ilgi de oldukça düşük. Son yıllarda oldukça zayıf olan sahaflar ise bu yıl da sahaf meraklılarını tatmin edecek düzeyde değildi.
EDEBİ KİTAPLAR OKUNUYOR
Her yıl olduğu gibi fuarda edebiyata ilgi büyük. Özellikle kimi popüler dizi ve filmlerde ismi geçen kitapların yok sattığını söyleyebiliriz. Yayınevi çalışanlarının aktardığına göre bu yıl da Türkçe edebiyatta Sabahattin Ali, yabancı edebiyatta Stefan Zweig en çok okunun yazar arasında yer aldı. Yaşar Kemal, Sait Faik Abasıyanık, George Orwell ve Franz Kafka ise diğer çok okunan yazarlar.

Orhan Pamuk Uluslararası PEN’de Başkan Yardımcısı
Nobel ödüllü Svetlana Aleksiyeviç (2015) ve Orhan Pamuk (2006) ile Elena Poniatowska (Meksika), Luisa Valenzuela (Arjantin) ve Sionil José (Filipinler) Uluslararası PEN’in beş yeni başkan yardımcısı oldu.
Uluslararası PEN Yazarlar Birliği’nin 85. Olağan Kongresi Filipinler’in başkenti Manila’da yapıldı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Zeynep Oral, kongreyi aktardığı “Dünyada otoriter rejimler çoğalırken…” başlıklı bugünkü (6 Ekim) yazısında Uluslararası PEN’in beş yeni başkan yardımcısını da yazdı:
“Son bir yıl içinde Uluslararası PEN iki başkan yardımcısını yitirmişti. Toni Morrison bu dünyadan göçmüş; Mario Vargas Llosa görevinden istifa etmişti. İki yazarın eksikliği, 2021’de 100. yılını kutlayacak olan PEN’i zorluyordu. Uluslararası PEN, Edebiyat Nobeli sahibi yazarlara başvurmuş ve içlerinden ikisi hemen olumlu yanıt vermişti: Svetlana Aleksiyeviç (2015 Nobel sahibi) ve Orhan Pamuk (2006 Nobel sahibi). Bu iki isim dışında, biraz da coğrafi dengeler için Elena Poniatowska (Polonya-Meksika’dan), Luisa Valenzuela (Arjantin’den) ve Sionil José (Filipinler’den) eklenince Uluslararası PEN, 5 yeni başkan yardımcısına kavuşmuş oldu.”

Bir Portre: Cahit Külebi
1917 yılında Tokat’ta doğdu, 20 Haziran 1997 tarihinde Ankara’da öldü. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Liselerde ve konservatuarda edebiyat öğretmenliği yaptı. Milli Eğitim müfettişliği, İsviçre’de kültür ataşeliği ve öğrenci müfettişliği yaptı. 1976-1983 yılları arasında Türk Dil Kurumu Genel Yazmanı’ydı. 1940 sonrasındaki şiirimizin yenileşmesi hareketinde kendine özgü bir yeri vardır. Rahat anlatımı, içtenlik ve duyarlılığıyla ilgi çeken titiz bir şiir işçisidir. Eserleri
Şiir: Adamın Biri (1946)/Rüzgâr (1949)/Atatürk Kurtuluş Savaşında (1952)/Yeşeren Otlar (1954)
Süt (1965)/Şiirler (1969)/Türk Mavisi (1973)/Sıkıntı ve Umut (1977)/Yangın (1980)
Bütün Şiirleri (1982)/Güz Türküleri (1991)/Bütün Şiirleri (1997)
Anı:İçi Sevda Dolu Yolculuk 1986
Düz Yazı:Şiir Her Zaman 1985
Ödülleri: 1955 Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülü, Yeşeren Otlar
1981 Yeditepe Şiir Armağanı, Yangın (www.antoloji.com)

Ne Okusak
1.Anılarım/ Mahmut Saral/ Karahan Kitabevi
2.Bir De Baktım Yoksun/ Yekta Kopan/ Can Yayınları
3.Seferis İle Üvez/ Süreyya Berfe/ Metis
4.Yeşil Malatya/ M. Ziya Ünsal/ Ortabahçe Yayıncılı

Exit mobile version