Hazırlayan: (Mehmet Karasu)
Antakya kitaplığı
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde/ Mehmet Uzun
Ülkesinden sürgün edildikten sonra hep onun özlemiyle yaşayan, dönüş umudunu hep içinde taşıyan, sonrasında sevgilisi ile ülkesi arasında seçim yapması gerektiğinde ülkesi için savaşmayı seçen, her iki seçiminde de yenilen Kürt aydını Memduh Selim Bey’in hikayesidir anlatılan. Ülke özlemi içinde büyürken, aşkın ateşiyle yanar. Ömrünün son demine kadar yalnızlık ve yoksullukla boğuşur, çaresizlik içinde ölür. Büyük umutlar, hayaller ve hayal kırıklıkları, trajediler ve adım adım yok oluşa uzanan destansı bir yolculuk…
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde kitabı Ölmeden önce okunması gereken 1001 kitap listesinde yer almaktadır.
KONUK YAZAR
Her coğrafya kendi şiiri ve şairiyle yaşam bulur. Hatay da bu alanda şanslı bir il. Hatay’ın Yayladağı ilçesinde doğan şair Ali Yüce toplumsal bir ağızdan kentini ve kent yaşamını konu alan şiirler yazdı.
Bizler sahip olduğumuz değerlere yerinde ve zamanında sahip çıkmayı bilen insanlarız. Bu büyük şairimizin önünde de bu bilgi donanımı ile saygı ile eğiliyoruz. Onun duygu dünyası bizlerin gözlerini açıyor. Onun sevdaları bizim yüreğimizi aydınlatıyor. Onun bilinç dünyası bizlerin yaşam damarını besliyor.
Beni, seni ve bizi şiirlerinde yazarak bu yöreyi dünyaya açan Yüce, çok önemli bir görev ve misyon üstlenmiştir. Son yıllarda ilimize yükselen turizm değerlerinden akın eden turistler bu yörede bu denli güçlü bir kalemin varlığından haberdar olduklarında adeta şaşırıyorlar. Yemeği, tarihi değerleri, kültürü ve insanıyla ön plana çıkarılan Hatay, şair ve yazarlarıyla da gerek dünyaya gerekse de ülkeye tanıtılmalıdır.
Göz vardır görmez
Göz vardır göz ardı etmez
Göz vardır kelimelerde yaşam bulur.
Ali Yüce’nin gözleri yazdığı şiirlerde yaşam bulmaktadır. Yeri gelir gördüğünü yansıtır yeri gelir göremediğimizi gösterir. Göremeyen gözleri açar. Yaşam bulun tüm hayat damarlarımızı göz ardı etmez.
Bir eğitmendir özünde. Yıllarca eğitim alanında öğretmenlik yapmıştır. Ancak evrensel şiirden bir gün olsun kopmamıştır. Bu özelliğiyle bize insanın bir çok yönü olduğunu ve bu yönleriyle uyumlu bir yaşam sürebileceğini gösterir. Ali Yüce’nin bir çok öğrencisi onun yazdığı şiirlerden sonra edebiyata merak sarmış, hocalarının izlediği yolu benimsemiştir.
Söz vardır sessiz
Söz vardır ses vermez
Söz vardır kelimelerde yaşam bulur.
Ali Yüce’nin sözleri yazdığı şiirlerde yaşam bulmaktadır. Yeri gelir sözünü esirgemez. Yeri gelir sessizce söyler derdini. Yeri gelir haykırır gür bir pınar gibi. Sözü olmayanlar onun yazdıklarında bazen utanç duyar. Sözü olanlar yürek verir Ali Yüce’ye her satırda.
Her ne kadar içimizden dilimizi ve ruhumuzu yansıtan bir şair olsa da özünde Yüce evrensel bir yazardır. Onun evrenselliğini şiirlerinde de rahatlıkla görebilmekteyiz. Yazımızı ustamızın evrensel kardeş şiiriyle bitirelim. Büyük ustaya selam olsun.
EVRENSEL KARDEŞ
Tarar saçlarını
Örer anam
Bütün çocukların
Anası anam
Kucaklar babam
Şu koca dünyayı
Bütün çocukların
Babası babam
Çarpar yüreğim
Bütün göğüslerde
En uzak ülkenin
Komşusuyum ben
Haydi artık
Doğsun güneş
Batsın karanlık
Bütün çocukların
Kardeşiyim ben
Ali YÜCE
HAFTANIN ŞİİRİ
Ayaklarım Yere Değiyor Sarı
(Antakya’ya Dair)
Mesrur Sabahoğlu
Ayaklarım yere değiyor sarı
Ellerim, yüreğim, tenim
Ahşaptan geldim, betondan
Ustanın incelttiği taştan
Ayaklarım yere değiyor sarı
Defneyaprağından geldim
Ateş ve sudan, cam kesiğinden
Şam’dan, Beyrut’tan…
Sarı nehir saçların,
Gözlerin Arbaş’ın atları dörtnal
Gülkurusu coğrafyadan geldim,
*Beylün’den, reyhan kokan bir geceden
Yeşil yağmur tanesi bakışların
Kül rengi sessizlik
İncir- üzüm rakısı
Bağbozumu Dionysos
Kürek çeker Kemgöz
Derinliklerinde Orontes’in
Telaşlı zamanları bölerdi
Titus tünelinden yükselen
Yorgun, köle çığlıkları
Kırk gün yası Musa Dağı’nın
Külleri Akdeniz’e savrulan
-Aşkın çocukları
Dok sesleri, yemeni kokusu
Kalaycılar, bakırcılar, hasırcılar
Geniş avlulu taş evler,
Roma köprüsü…
Antakya Çarşıları Ali Yüce’nin
Aşk kayıkları Amik Gölü’nün
Portakal bahçesi, fesleğen kokusu
Antiocheia, Antakye, Antakya
Zeytin dalı, narçiçeği, incir ağacı
Tyche dayamış sırtını Silpius’a
Lacivert alın teri Amik Ovası
Dinmeyen iri yağmur tanesi
Rüzgâr sağanağı Antakya
Dile geldi kar sakallı Malalas
Beş yüz yirmi altı yılı
Yirmi dokuz mayısı
Soldu iki yüz elli bin karanfil
İki yüz elli bin sevdalı bulut
Tanrı’nın lanetini taşıyordu
Romanın üçüncü büyük kenti
Toprağa sürdü tüm yüzlerini
Büktü boynunu Doğunun Kraliçesi
Susmuştu rüzgâr, dinmişti yağmur
Ve koşuyordu hala
Zeus oğlu Apollon
Güzeller güzeli
Daphne’nin ardından
Yasemin kokusu
Kayıp ışık damlası
Avuç dolusu mozaik
Antiocheia
Antakye
Antakya
KISA SANAT HABERLERİ
Arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiği hamlelerle Türkiye tiyatrosunun dünya sahneleriyle aynı seviyeye yükselmesinde katkısı olan, yetiştirdiği tiyatrocular dolayısıyla etkisi bugün dahi Türkiye tiyatrosu üzerinde farkedilebilen isimlerden Aktör, Yazar, Yönetmen, Çevirmen ve İdareci Muhsin Ertuğrul, ölümünün 38’inci yıl dönümünde kabri başında anıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan yapılan açıklamaya göre, Şehir Tiyatroları’nın kurucusu, usta yönetmen, oyuncu, yazar, çevirmen Muhsin Ertuğrul için Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında bir tören düzenlendi. Sabah düzenlenen törende Şehir Tiyatroları Müdür Yardımcısı Ceyhun Ünlü, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmen Yardımcısı Tolga Yeter ve sanatçılar Metin Çoban, Emin And, Aziz Sarvan, Hakan Güner, Melahat Abbasova, Hüseyin Köroğlu, Yılmaz Atadeniz, Uğurtan Atakan, Turgut Denizer, Ümit Denizer, Sevtap Çapan, Şehir Tiyatroları çalışanları ve konuklar hazır bulundu. (ANKA)
Genç yazarları keşfetmeyi amaçlayan ve Kitapçılar Federasyonu, Avrupa Yazarlar Konseyi ve Yayıncılar Federasyonu tarafından organize edilen Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Sine Ergün oldu. Toplam 12 ülkeden genç yazarlara verilen ödülün Türkiye jürisi Zeynep Oral başkanlığında, Metin Celal, Suat Karantay, Çiler İlhan ve Tarık Günersel’den oluşuyordu.
Malta Konseyi AB Başkanı’nın ve Avrupa Parlementosu temsilcilerinin de katılacağı ödül töreni 23 Mayıs 2017’de Brüksel Concert Noble’de düzenlenecek. Ödül kazanan 12 yazar ayrıca 5.000 Euro para ödülünün de sahibi olacak. (SabitFikir)
Demirtaş Ceyhun TÜYAP Kitap Fuarı’nda anıldı
Gerçekçi edebiyatımızın usta ve savaşçı kalemlerinden Demirtaş Ceyhun, TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’ndaki panelde anıldı.
Gerçekçi edebiyatımızın usta ve savaşçı kalemlerinden Demirtaş Ceyhun, TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’ndaki panelde anıldı. Adını, Ceyhun’un son dönem eleştirel tartışmalarından oluşan ve “Edebiyatımı Geri İstiyorum” kitabından alan panele genç okurlar da yoğun ilgi gösterdi. Broy Yayınevi’nin düzenlediği, öykücü Aydan Ay’ın yönettiği panel ilginç tartışma ve sorularla gelişerek yazarlar ve okurlar arasında bitimden sonra da sürdürüldü.
Seyyit Nezir; Ceyhun’un Susan Sontag’ı da tanık göstererek gerçekçilik savaşına evrensel bir nitelik kazandıran “Edebiyatımı Geri İstiyorum” kitabında son dönem tartışmalarının belkemiğini oluşturan modernizm ve postmodernizm konularında başlıca vurgularına dikkat çekerek, yazarın tüketime hız veren tutku ve hayallere edebiyatın çerez olamayacağı savını anımsattı.
Mehmet Sadık Kırımlar, Demirtaş Ceyhun’la askerlik arkadaşı olduğunu anımsatarak, eski soyadı “Göbekli”yi “Ceyhun” olarak değiştirdiği mahkemede kendisini tanık gösterdiğini, o yıllardan bugüne onunla ilgili pek çok anısının biriktiğini söyledi. Ölümünden bir süre önce, bu anılardan izler taşıyan şiirini Eski dergisinde yayımladığını, şiiri okuyunca duygulanan Ceyhun’un ağlamaklı olduğunu anlattı, yapıtlarının işlevsel niteliğini değerlendirdi. (Nazmi Bayrı- Aydınlık gazetesi)
BİR PORTRE
1928’de Hatay’ın Yayladağ ilçesi Hisarcık köyünde doğdu. 1951’de Düziçi Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Anadolu’nun çeşitli köylerinde ilkokul öğretmenliği yaptı. 1961’de yeterlik sınavlarını dışardan vererek Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü’nden diploma aldı. Çeşitli liselerde İngilizce öğretmenliğiyle eğitim alanındaki hizmetini sürdürdü.
İlk şiiri 1956’da Yücel dergisinde yayınlandı. Daha sonraki şiirleri Yeditepe, Türk Dili, Soyut, Sanat Rehberi dergilerinde çıktı. İlk şiirlerinde İkinci Yeni’ye başarısız öykünmeler görülür. Özellikle Edip Cansever etkisindeki bu şiirde, benzeşme, niteleme, tamlama bolluğu, aşırı soyutlamalar ve dil oyunları, aşırı bir konuşkanlık etkin. Olgunluk dönemi şiirlerinde ise Metin Eloğlu ve Can Yücel şiirinin bazı özellikleri dikkat çeker. Sözcüklerin yan yana dizilmesiyle izlenimler yaratma diye tanımlanabilecek ilginç bir teknik kullanır. İlginç ritimler, konuşma dili ve sesleniş özellikleri kullanarak şiirini geliştirdi. Yaşadığı çevreyi, toplumsal sorunları yansıtan, yer yer taşlamaya yönelen, yergi ve eleştirinin ağır bastığı toplumcu şiirleriyle tanındı.
Eserleri:
Boyundan Utan Darağacı (1976)/ Halk Çağı (1981)/Ortadoğu Şiirleri (1983)/Şiir Sıcağı (1984)
Anamı Arıyorum (1985)/Antakya Çarşıları (1986)/Şiir Tufanı (1989)/Taş Tanrılar (1990)
Asılacak Kitap (1991)/ İnsan Tomurcukları (1991)/Yunuslama (1991)/Havalı Meryem (1994)
Sevgim Servetimdir (1997)
İnceleme:
Şiirin Dili, Yapısı, İşlevi (1975)
Ödülleri
1980 Nevzat Üstün Şiir Ödülü Halk Çağı ile
1982 Yeditepe Şiir Armağanı Halk Çağı ile
1982 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Halk Çağı ile
1985 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü
1994 Akdeniz Şiir Ödülü (İtalya)
BİZE GELENLER
1.İnsacıl/ Aylık Kültür sanat Dergisi/ Sayı 321/ Nisan 2017
2.F Dergi/ Feminist Düşün Edebiyat Dergisi/ sayı 14/ Mart 2017
3.Çini Kitap/ Edebiyat Kültür Sanat Dergisi/ Mart Nisan 2017/ sayı 41
4.Yaşam Sanat/ İki Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi/ Sayı 28/ Mart Nisan 2017