Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan-Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Ben, Malala/ Malala Yusufzay , Chiristina Lamb Çevirmen: Doğan Yılmaz/ Epsilon Yayınevi Afganistan’da yine Taliban kâbusu. Daha önce Taliban’ın ülkede neler yaptığı filmlere, kitaplara konu olmuştu. Ben Malala ve Uçurtma Avcısı adlı yapıtlar bunlardan sadece ikisi. “Sesimizin değerini ancak susturulduğumuzda anlarız.” 2014 Nobel Barış Ödülü’nün sahibi Malala Yusufzay’ın otobiyografisi BEN, MALALA […]

Hazırlayan-Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı
Ben, Malala/ Malala Yusufzay , Chiristina Lamb
Çevirmen: Doğan Yılmaz/ Epsilon Yayınevi
Afganistan’da yine Taliban kâbusu.
Daha önce Taliban’ın ülkede neler yaptığı filmlere, kitaplara konu olmuştu. Ben Malala ve Uçurtma Avcısı adlı yapıtlar bunlardan sadece ikisi.
“Sesimizin değerini ancak susturulduğumuzda anlarız.”
2014 Nobel Barış Ödülü’nün sahibi Malala Yusufzay’ın otobiyografisi BEN, MALALA tek bir insanın sesinin bile dünyaya değişim yönünde ne kadar büyük bir ilham verebileceğini kanıtlıyor…
Taliban kuvvetleri Pakistan’ın Svat Vadisi’ni kontrol altına aldığında, küçük bir kız hiç korkmadan düşüncelerini dile getirdi. Malala Yusafzay susturulmayı reddederek eğitim hakkı için mücadeleye girişti.
9 Ekim 2012 Salı günü, 15 yaşındayken, neredeyse bunu canıyla ödüyordu. Okul servisiyle eve dönerken, yakın mesafeden açılan bir ateşle başından vurulmuştu.
Malala’nın mucizevi şekilde hayatta kalıp iyileşmesi, onu Kuzey Pakistan’daki ücra bir vadiden New York’taki Birleşmiş Milletler binasının koridorlarına uzanan olağanüstü bir yolculuğa çıkardı. Malala 16 yaşında, barışçıl protesto eylemlerinin dünya çapında sembolü ve Nobel Barış Ödülü’nü kazanan en genç isim oldu. (Tanıtım Bülteninden)

KONUK YAZAR
Barışa Sanatla Varılır/Adnan BİNYAZAR
Nasıl bir tutkudur ki Habil-Kabil kardeşlerle ilgili dinsel söylenceler bile savaş üzerine kurulmuştur. Yine de insan çoğaldıkça yeryüzünde daha azgın savaşlar çıkmıştır. Buna karşın, insan en kanlı günlerde bile sanatta, felsefede, bilimde geliştirdiği barış bilinciyle savaşların önünü almıştır. Bir ölçüde de olsa uluslar, savaş alanlarında birbirini boğazlamayışlarını, sanatsal-düşünsel-bilimsel gelişimlerine borçludur.
Savaş alanlarında neler yaşandığı ilkel dönemlere gitmeyelim; son iki yüzyılda bile uluslar savaşların yıkıntılarını onaracak bilince ermemiştir.
SAVAŞ VE BARIŞ
İlk akla gelen Tolstoy’un Savaş ve Barış romanıdır. Tolstoy, kitlelerin can verdiği Fransa-Rusya savaşında yalnızca insanın telef olduğunu anlatmıyor, evrensel duyarlığıyla bir atın can verişini de insanlığın gözünün önüne seriyor.
Her canlının yaşamaya hakkı olduğu izlenimi yaratan bin sayfalık Savaş ve Barış romanının özü şu cümlede yoğunlaşmıştır:
“Bütün kötülüklere karşın hayat yaşanmaya değer.”
Bu özlü söz bile savaş kudurganlarına savaşı durdurup barış içinde yaşamayı öğretememiştir.
GUERNİCA
Sanatçının işi, gerçekleri yansıtarak insanın içindeki yaşama sevincini sonsuz kılmaktır. Elindeki keskilerle koca kayaları yontan sanatçıyı getirin gözünüzün önüne. Bir taş parçasıyla et-kemik-sinir yığınından insan olmanın temelini attığına tanık olacaksınız.
“Sanat ruhun üzerindeki günün tozunu temizler” diyen Picasso, insan gerçeğini yaratıcı gücüne sığdırırken fırçasında Beethoven’in uygarlık melodilerinin sesini duyar. Yüreğinden yaratıcılık fışkırmasaydı, insanın birbirini vahşi hayvanlar gibi parçaladığı savaşın simgesi olan Guernica’yı yaratabilir miydi?
Onu nasıl bir ruhla insanlığa armağan etmiş olmalı ki “Guernica”nın sergilendiği galeriye gelen savaş generali, Picasso’ya “Bunu siz mi yaptınız” diye sorunca, büyük sanatçı, yanıtı yapıştırıverir:
“HAYIR, SİZ YAPTINIZ!”
Guernica’yı nasıl doğduğunu da şöyle açıklar:
“Üzerinde çalıştığım ve Guernica adını vereceğim resimde ve son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya’yı acı ve ölüm okyanusuna batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim.”
Picasso’nun bir duvarı kaplayacak denli büyük “Guernica” resminde insan, at, öküz başı figürleri öne çıkar. Atın ağzından fırlayan çaresiz dilin kıpırdanışı, donuk yüzlerin bakışıyla insanı birbirine kırdıran savaş kasapları lanete uğratılmıştır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Kurtuluş Savaşı’yla Türkiye’yi uygar kılan Atatürk’ün dünyanın birçok ülkesindeki heykellerinin ön yüzüne “Yurtta barış, cihanda barış!” sözü yazılmıştır. Bir konuşmasında da şu gerçeği dile getirir:
“Milletin hayatı tehlikeye düşmediği sürece savaş cinayettir.”
Güzellik, sanatla, bilimle çıkar ortaya. Savaş ne denli yıkıcısıyla, sanatla bilim de yapıcıdır. Bu bağlamda Einstein’ın şu sözüne kulak verelim:
Ben, savaşı öylesine tiksinti verici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi parçalayıp yok ederim daha iyi…”
“Ben barış için savaşmak istiyorum” diyen Ataol Behramoğlu da Einstein’ın gerçekçi inancına şiirin yüreğe işleyen ezgisini katıyor:
Ona “Haydi /Savaşa” dediler/Başkaca bir şey/Söylemediler • Aldılar köyünden/Davulla zurnayla/Geride üç çocuk/Bir eş ve bir ana • Eline bir silah/Tutuşturdular/Ve karşılaştı/Düşman ordular • Vurulup düştü/İlk çatışmada/Göğsünde bir oyuk/Üç delik alnında • Ey bu topraklar için/Toprağa düşen/Bir karış toprağın/Var mıydı yaşarken? (Cumhuriyet)

Haftanın Şiiri
Göğe Bakma Durağı/ Turgut Uyar
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım

Haftanın Sanat Gündemi
Şair Hamit Kalyoncu yaşamını yitirdi
Uzun süredir kanser ve koah tedavisi gören 79 yaşındaki şair-yazar Hamit Kalyoncu Zonguldak’ın Devrek ilçesindeki evinde yaşamını yitirdi.
Kalyoncu’nun cenazesi Devrek Şehir Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlandı.
‘BİR DİLİM EKMEK İÇİN’
Kalyoncu’nun, maden işçilerinin zor yaşam ve çalışma koşullarını irdelediği ilk yazısı “Bir Dilim Ekmek İçin” adıyla 1965’te Yeşil Çaycuma gazetesinde yayımlandı. Üniversite ve öğretmenlik yıllarında aralıklı da olsa şiirle ilgilenmeyi sürdürdü, ancak yazdıklarını yayımlamadı. Yazıları Ankara Vatan ve Başkent ile Zonguldak Uyanış gazetelerinde yayımlandı. “Zonguldak 100. Yıl Vakfı”nın 1983 yılında düzenlediği şiir-hikâye-resim yarışmasında “Zonguldak” adlı şiirle mansiyon ödülü kazandı. 100. Yıl Turizm-Sanat-Kültür Kooperatifi’nce sivil toplum örgütlenmesine katkıları ve Sesim Kömür Karası adlı şiir kitabı nedeniyle, TUSAK 1994 sanat-kültür ödülü ile ödüllendirildi. 1994-1996 yıllarında Atatürkçü Düşünce Derneği Zonguldak şube başkanlığını yaptı.
ESERLERİ:
ŞİİR: Sesim Kömür Karası (1994), Sevi Yangını, Işığında Yürümek.
SEÇKİ: Kömür Kokan Şiirler (2005).
ARAŞTIRMA-DENEME: Kömürde Açan Çiçek (2005).
İkinci Yeni’nin kapısını açan şair: Turgut Uyar
Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Edip Cansever ve Cemal Süreya gibi şairlerin içinde olduğu “İkinci Yeni” şiir akımına katılan Turgut Uyar’ın, “Efendimiz Acemilik” ve “Çıkmazın Güzelliği” gibi yazıları Türk şiirinin bir döneminin anlaşılmasında başvurulan temel metinlerden oldu. Uyar, edebiyatseverler tarafından ölüm yıl dönümünde anılıyor.
İkinci Yeni’nin önemli şairlerinden biri olan şair Turgut Uyar, ölümünün 36. yılında anılıyor. Türk edebiyatına sayısız eser kazandıran ve “İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım” diye başlayan ‘Göğe Bakma Durağı’ şiiriyle herkese ‘göğü hatırlatan’ şair Turgut Uyar 22 Ağustos 1985’de yaşamını yitirmişti.
Uyar, mutsuzluğu, umudu, ayrılığı, kavuşmayı, özlemi, hüznü ama en çok da insanı anlatan şiirleriyle tanındı.

Burhaniye 2. Kitap Fuarı, sanatseverlere kapılarını açıyor
Balıkesir ve yöresinin en önemli kültür sanat etkinliklerinden biri olan 2. Burhaniye Kitap Fuarı görkemli bir törenle kapılarını sanatseverlere açtı.
18 Ağustos’ta başlayan ve 5 gün sürecek fuar, 70 yayınevi 100 aşkın yazar, tiyatrocu, gazeteci ve siyasetçiyi ağırlayacak. “Bin Yıllık Tarihten Bin Yıllık Kitaba” sloganı ile yapılacak fuarın Onur Konuğu ise şair Ahmet Telli.
Dünyaca ünlü doğal sit alanı olan Ören Meydanında 18-22 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek fuar, tarihle kitabı sanatseverlerle buluşturacak.
Yazar, şair, gazeteci, belediye başkanı ve siyasilerin katılacağı 2. Burhaniye Kitap Fuarı 22 Ağustos’ta sona erecek.
Ahmet Telli, Ataol Behramoğlu, Şükrü Erbaş, Buket Uzuner, Haydar Ergülen, Kahraman Tazeoğlu, Barış İnce, Öner Yağcı, Erdoğan Aydın, Şeyhmuz Diken, Işık Öğütçü, Kamuran Akdemir, Süreyya Akçay gibi edebiyatçıların yanı sıra, Uğur Dündar, Ayşenur Arslan, Can Ataklı, Saygı Öztürk, Gürkan Hacır, Serhan Asker gibi gazeteciler fuarda söyleşilere katılarak kitaplarını imzalayacak.
Fuarda ayrıca, Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse ve Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Yerelden İktidara konulu söyleşi gerçekleştirecekler.
Geniş kapsamlı yapılacak olan fuar Ören’le sınırla kalmayarak, İskele Limanda da eş zamanlı devam edecek. Grup Pera, Cengiz Özkan, Muzaffer Özdemir ve Songül Bulur gibi sanatçılarda konserler verecek.
Fuarın açılışında CHP PM Üyesi Yaşar Seyman, Genel Başkan Yardımcıları Veli Ağbaba, Oğuz Kaan Salıcı birlikte yer alacak.
Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler “Burhaniye’yi kültürün ve sanatın başkenti yapma yolundaki çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Bu çalışmalarımızın en güzel yansımalarından biri olan kitap fuarımız kültür, sanat ve edebiyat adına eşsiz paylaşımların yapılacağı güzel bir organizasyon olacak. Tüm okurları ve sanatseverleri fuarımıza bekliyor, keyifli zamanlar diliyoruz” dedi.

İyi ki doğdun Uğur Mumcu
Evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993’te yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun bugün doğum günü… Mumcu, yaşasaydı bugün 79 yaşına girecekti.
24 Ocak 1993’te, bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, bugün yaşıyor olsaydı 79. yaş gününü kutlayacaktı. Mumcu’nun kızı Özge Mumcu Aybars, babasının doğum gününü sosyal medya hesabından paylaştığı bir yazıyla kutladı.
Özge Mumcu Aybars paylaştığı yazıda şu ifadelere yer verdi: “İyi ki doğmuştun… Sana Ayvalık’ta geçirdiğimiz son doğum gününde annemle aldığımız o kareli gömleği hatırladım, nasıl mutlu olmuştun. Toplumun gönlünde yaşadığını bilmek, bize senden kalan en büyük hediye. 22 Ağustos 1942…”

Bir Portre
Turgut Uyar Kimdir?
Hayri Bey ile Fatma Hanım’ın oğlu olarak 4 Ağustos 1927’de Ankara’da dünyaya gelen Uyar, İstanbul ve Eskişehir’deki ilkokul yıllarında manzumeler yazmaya başladı.
Uyar, Konya Askeri Ortaokulu ve Bursa Askeri Lisesi’nde aldığı eğitimin ardından 1947’de Askeri Memurlar Okulu’ndan mezun oldu.
Personel subayı olarak Posof’a tayin edilen şair, Terme Askerlik Şubesi ve ardından üsteğmen olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi Başkanlığı’nda çalıştı.
“YAD” ŞİİR YARIŞMASINDA İKİNCİLİK KAZANDI
İlk şiiri “Yad” 1947’de Yedigün dergisinde yayımlanan Uyar, Kaynak dergisinin 1948’de açtığı şiir yarışmasında ikincilik kazandı.
Uyar’ın ilk kitabı “Arz-ı Hal” 1949’da, ikinci kitabı “Türkiyem” 1952’de, üçüncü kitabı “Dünyanın En Güzel Arabistanı” ise 1959’da okuyucuyla buluştu. Usta şairin ilk 2 kitabındaki şiirleri hece şiirinin ve Orhan Veli Kanık etkisinin algılandığı ilk dönem şiirleri olarak bilindi.
“Arz-ı Hal” kitabında yer alan “Yalağuz” şiirinde, “yalnız” kelimesini 18. yüzyıl Türkçesindeki karşılığıyla “yalağuz” olarak kullanan Uyar, şiirlerinde sık sık “kendini kalabalıkların içinde yalnız hissetme” duygusunu işledi.
Kentleşme sürecinin birey üzerindeki etkilerine de şiirlerinde yer veren Uyar’ın 3. kitabında edebiyatseverlerin beğenisine sunduğu “Göğe Bakma Durağı” aldı şiir, modern yapısı ve sesinin yanı sıra modernist yaklaşımlarla yeni imgeler kurma özelliğiyle beğeni topladı.
ŞİİRLERİNDE AŞK, AYRILIK VE ÖLÜM TEMLERİNİ İŞLEDİ
Gerek öz gerekse biçim bakımından sürekli değişen, halk şiirinden divan şiirine geniş bir kültür birikimini değerlendiren Uyar, şiirlerinde aşk, ayrılık, ölüm temlerini ve çevreden aldığı izlenimleri işledi.
Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Edip Cansever ve Cemal Süreya gibi şairlerin içinde olduğu “İkinci Yeni” akımına katılan şairin “Efendimiz Acemilik” ve “Çıkmazın Güzelliği” gibi yazıları Türk şiirinin bir döneminin anlaşılmasında başvurulan temel metinler arasına girdi.
Uyar, bir röportajında “İkinci Yeni” akımındaki şairlere ilişkin “Biz mısra döktürmeye özenmedik. Bir durumu en iyi anlatmak, kimi zaman şiirden vazgeçmek pahasına en iyi anlatmak, nasıl mümkünse onu denedik.” ifadesini kullandı.
Turgut Uyar, Abdülhak Hamid Tarhan’dan Orhan Veli Kanık’a kadar geçen süreci, her şairin bir şiirini esas alarak incelemeye tabi tuttu. Kitap ve yazıları Varlık, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, Değişim, Türk Dili, Yedigün, Kaynak, Şimdilik, Forum, Yeni Dergi, Hürriyet Gösteri, Milliyet Sanat, Düşün, Dönem ve Papirüs dergilerinde yayımlandı.
ŞİİRLERİ İNGİLİZCE, FRANSIZCA VE SIRPÇAYA TERCÜME EDİLDİ
Hüseyin Cöntürk’ün çıkardığı “Dönem” adlı derginin kurucuları arasında da yer alan Uyar’ın şiirleri İngilizce, Fransızca ve Sırpçaya da tercüme edildi.
Zorunlu hizmetini tamamladıktan sonra ordudan ayrılan Uyar, Ankara’da, SEKA İrtibat Bürosu’nda ve Sanayi Bakanlığında memur olarak görev yaptı ve emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşti.
Yezdan Şener ile ilk evliliğinden Semiramis, Şeyda ve Tunga adlı çocukları dünyaya gelen şairin, yazar Tomris Uyar ile yaptığı ikinci evlilikten Turgut adlı dördüncü bir çocuğu daha oldu.
ÇEŞİTLİ ÖDÜLLER ALDI
“Tütünler Islak” kitabı 1963 Yeditepe Şiir Armağanı’nı alan Uyar, Tomris Uyar ile Lucretius’tan yaptığı “Evrenin Yapısı” çevirisiyle 1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü’ne layık görüldü.
Şairin “Kayayı Delen İncir” isimli kitabı 1983 Behçet Necatigil Şiir Ödülü, yeni şiirlerinin eklendiği ve tüm şiirlerini toplayan “Büyük Saat” eseri de 1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’ne değer bulundu.
Toplam 9 şiir kitabına imza atan Uyar’ın bütün şiirleri 1984’te “Büyük Saat” kitabında bir araya getirildi.
İnceleme alanında “Bir Şiirden” ve eleştiri dalında “Sonsuz ve Öbürü” eserlerini de okuyucuyla buluşturan Uyar, 22 Ağustos 1985’te siroz hastalığından öldü. (Evrensel)

Okuma Önerileri
1.Yaşanmaz Bir Dünya/Dawid Wallace-Wels/Domingo Yayınları
2.Son Buzul Erimeden/Prof. Dr. Levent Kurnaz/Doğan Kitap
3.Yanan Ormanlarda Elli Gün/ Yaşar Kemal YKY
4.Başka Bir Gezegen Yok/Nil Osmanlı Balpınar/Timaş
5.Bildiğimiz Havaların Sonu/Mikdat Kadıoğlu/Sla Kitap

Exit mobile version