Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Doğan Kuban Yazıları Antolojisi 1/ Doğan Kuban/ Boyut Yayın Grubu Ünlü mimar, yazar Doğan Kuban’ı geçtiğimiz hafta kaybettik. 1926 yılında babasının görevli olduğu Paris’te doğan Doğan Kuban, Cumhuriyetle yaşıt sayılır. İTÜ mimarlık mezunu (1949) olup buradaki akademik kariyeri ve eserleriyle ülke sınırlarını aşan üne sahip bir bilim insanıdır. Cumhuriyetin ilk […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı
Doğan Kuban Yazıları Antolojisi 1/ Doğan Kuban/ Boyut Yayın Grubu
Ünlü mimar, yazar Doğan Kuban’ı geçtiğimiz hafta kaybettik.
1926 yılında babasının görevli olduğu Paris’te doğan Doğan Kuban, Cumhuriyetle yaşıt sayılır. İTÜ mimarlık mezunu (1949) olup buradaki akademik kariyeri ve eserleriyle ülke sınırlarını aşan üne sahip bir bilim insanıdır. Cumhuriyetin ilk mimarlarından Emin Onat da dayısıdır.
“Osmanlı felsefeyi, resmi, heykeli dışlamış bir toplum olarak sanata, mimariye ve estetiğe ilişkin hiçbir kuramsal düşünce geliştirmemiştir. Günümüzde bu boşluğu aşmış okullar, sanatçılar, akademisyenler ve bir kamuoyu var. Fakat Türk toplumu bu entelektüel uğraşa, yani estetiğe, sanat tarihine, sanat eleştirisine Cumhuriyet’in ardından, yani Avrupa’dan 500 yıl sonra başladı. Günümüzde de dünyadan 500 yıl geride bir sanat düşüncesine sahip bir politik ortam var.”
Topçu Kışlası ve Çamlıca Camisi gibi günümüzde çok tartışılan mimari projelerle ilgili görüşlerinden, Ortaçağ’da Anadolu-Türk Sanatı kavramıyla ilgili bir denemeye, Divriği Ulu Camisi’nden, canlının estetiğini anlatan bir makaleye geniş bir seçkiden oluşan Doğan Kuban’ın yazıları bu kitapta yer alıyor.
İki parça olarak tasarlanan antolojinin ilk cildi olan çalışma, 1960’lı yıllardan günümüze mimarlık, tarih, kent ve koruma konularının yanı sıra sanat, kültür ve eğitim üzerine de yazmakta olan, mimarlık tarihi denildiğinde ülkemizde ilk akla gelen isimlerden Prof. Doğan Kuban’ın geçtiğimiz yarım asır boyunca farklı yerlerde yayınlanan çalışmalarını bir araya getiriyor.

Konuk Yazar
Kerim Afşar ile dil devrimi – Günay GÜNER
Sanat devrimcidir. Özgürlüğün yurdudur. Atatürk’ün önderliğinde başarılan eşsiz Türk devrimi özünde ekin devrimidir ve verimleri oyun sanatında da tarihsel değerdedir. Türk ve dünya oyun sanatının büyük ustası Kerim Afşar’ın yaşamı ve benzersiz başarısı, aydınlanmanın başat dayanaklarından dil devrimiyle örtüşür. Cumhuriyetle birlikte çağdaş oyun sanatı, Türkçenin varsıllığıyla buluşmuş, dil devriminin kazanımları, tiyatroda da evrensel düzlemde insanlık durumlarını işleyen özgür yaratı ortamlarını sağlamıştır. Anadil, Türkçe-tiyatro ilişkisi çok önemlidir.
KONSERVATUVAR YILLARI
Öncelikle belirtmeli ki çileli bir yaşamdır Afşar’ın yaşamı. Daha 4.5 yaşındayken anası ile babası ayrılır. Anne Bahriye Hanım özverili insandır. Savaş, ekmek karnesi yılları. Çocuklarını kaçıran bir baba… Okula başlayıncaya değin ailede adı İlhan bilinir. Meğer baba nüfusa Kerim yazdırmış, kimse de bilmemiştir. Ad değişimi sarsıntısını on yıllar sonra anlatırken bile yaşar.
Ağabey subay çıkmıştır. İstanbul’dan Gelibolu’ya göç. Denizle, güneşle dolu zamanlar. Kerim Afşar’ı Halkevinin temsil koluna alan öngörülü, aydın kişi Necmettin Karakaya’nın, konservatuvara yönlendirişi… Ne ki çok istemesine karşın kolay ulaşamaz bu amacına. Kerim Afşar, yıllar sonra dost olacağı Muhsin Ertuğrul’un da sınav kurulunda bulunduğu sınavları başarsa da sınıf açılamadığından kazandığı söylenmez; 1948 yılındaki sınavla bu kez alırlar artık. Okul yatılıdır, koşullar belki de ilk kez iyidir. William Shakespeare’in Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası adlı oyununda Prens Oberon’u oynadığında henüz konservatuvarda öğrencidir. Seçip oynatan kişi Carl Ebert’tir (Işık Kansu, Çocukluğa Yolculuk, Bilgi Yay., 2002).
YAŞAMI TİYATROYDU
Tiyatro onun her şeyidir. İlhan Selçuk’un seslenişiyle, “ses ustası” Kerim Afşar sahnede oynamadı, sahnede yaşadı. Yaşamı tiyatroydu. Türkiye’de, yurtdışında oynadığı oyunların tümü Türk ve dünya oyun sanatının başyapıtlarıdır, oynadığı kişilikler başkişiliklerdir. Bu gerçeği, eşi Sevgili Leyla Afşar da vurgular. Başarısında, Kerim Afşar’ın üstün kişiliğinin yanı sıra Cumhuriyetin, yetenekleri değerlendirmekteki, yaşatmaktaki önemini görmemek de olanaksızdır.
Film, radyo tiyatrosu kişilikleri, Kerim Afşar’ın sesiyle varlık buldu; emeğiyle radyo, okula dönüştü. Radyo tiyatrosundaki, arkası yarındaki sesini hayranlıkla anımsamayan yoktur. Sait Faik Abasıyanık, Orhan Veli, Attilâ İlhan gibi usta yazarların yapıtlarını seslendirdi, onları anlattı. Anılan usta yazarları ve yapıtlarını yeniden yaşattı. Örneğin okuduğu Sait Faik öykülerindeki ses tonlamaları, diyaloglar, derinlik… Kerim Afşar, Atatürk’ün günümüz Türkçesine aktarılan Söylev’ini 27 Mayıs 1960 sonrasında, her gün, aylarca radyodan ulusa okudu. Çok değerli, kalıcı bir çalışmaydı. Söylev’i Kerim Afşar’ın sesinden, biçeminden, bilgi yoğunluğundan dinlemek eşsiz olanağımızdır.
‘ÖLÜRSEM SAHNEDE ÖLÜRÜM’
Özellikle 1970’li yılların Türk devrimci tiyatrosu Kerim Afşar’sız düşünülemez. Ankara Sanat Tiyatrosu Kerim Afşar’la özdeşleşmiştir. Son döneminde, Işık Kansu’nun yazdığı Bugün Ne Yazsam adlı oyunda, dostu Uğur Mumcu’yu oynuyordu. Turneye çıkacaklardı. Dinlenmesi yönündeki istekleri, “Ölürsem sahnede ölürüm” diye yanıtlıyordu.
Afşar’ın yaşamında ödüne yer yoktur. Ona geçim sağlayacak, para kazandıracak, bırakınız çıkarı, sıradan kazanç bile sağlayacak (reklamdı, tanıtımdı, seslendirmeydi…) tecimsel ilişki biçimlerini kararlılıkla reddetti.
Türkçemizin görkemli oyuncusu, ustası Kerim Afşar’ı o güzeller güzeli, yaşamı sanat, güzelduyu, incelik olan insanı, bir Dil Bayramı günü, 26 Eylül 2003’te, daha 73 yaşındayken uğurladık. Işıklar içinde uyusun. Çok özlüyorum… (Cumhuriyet)

Haftanın Şiiri
Hiç Kızıl Kundak Olur Mu?/Nalan ÇELİK
Çığlık çığlığa analar
kaç bebek doğdu şu an
kaç bebek kundaklandı ak bezlerle
biçim vermeli biçim
eline, koluna, bacağına, beline
en çok da başına… aklına, aklına
yaşama taşınabilen kolay bir biçim.
Çığlık çığlığa insanlar
kaç insan öldü şu an
bebek miydiler halâ
kundaklandılar ak bezlerle
biçim vermeli biçim
ölüme taşınabilen kolay bir biçim.

Çığlık çığlığaydı analar, insanlar
Kendini tanrı sananlar
anımsadılar prometheus’u ve çaldırdıkları ateşi
kundakladılar… 19 aralık 2000 ‘nin sabahını
kundaklar ateş,
kundaklar alev alev
kundaklar kızıl kan
yetmedi…
yaşam ya da ölüm
hiç kızıl kundak olur mu
kundaklar aklanmalı
biçim vermeli biçim
dört duvar ak kundak
yaşamla ölüm arasına kolayca taşınabilen bir biçim.

Halâ… çığlık çığlığa analar, insanlar
En çok da analar.

Haftanın Sanat Gündemi
Türkiye Yazarlar Sendikası kongresini gerçekleştirdi, Başkan yeniden Adnan Özyalçıner
Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) yeni yönetimini belirledi. Kongrede düşünce ve ifade özgürlüğü için örgütlenme çağrısı yapıldı. TYS’nin Genel Başkanı yeniden Adnan Özyalçıner seçildi.
Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) yeni yönetimini belirledi. Yazarların yoğun ilgi gösterdiği kongrede düşünce ve ifade özgürlüğü için örgütlenme çağrısı yapıldı. TYS’nin Genel Başkanı yeniden Adnan Özyalçıner seçildi.
TYS 22. Olağan Kongresi İstanbul’da bulunan Mimarlar Odası Konferans Salonu’nda toplandı. “Dünyanın Bütün Kalemleri Birleşin” pankartı altında toplanan kongrede başkanlığını Mustafa Köz’ün üstlendiği divana Halil Yeni ve Kamil Tekin Sürek eşlik etti.
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, PEN Türkiye 2. Başkanı Halil İbrahim Özcan, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Mustafa Kuleli ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz’in katıldığı kongrenin açılış konuşmasını TYS Genel Başkanı Adnan Özyalçıner yaptı.
ÖZYALÇINER: SÖZ VE YAZI ÖZGÜRLÜĞÜNDEN SÖZ EDİLEMEZ
Kongreyi selamlayarak konuşmasına başlayan Adnan Özyalçıner, “Türkiye Yazarlar Sendikası’nın amaç maddesi; tam bir söz ve yazı özgürlüğünün gerçekleştirilmesi ve korunması için her türlü yasal mücadeleyi yürütmektir. Bugün yaşadığımız pandemi, süren, sürdürülen savaşlarla çatışmaların kargaşası içindeki ülkemizde, bütün bu özgürlüklerden söz edilemez. Gazeteciler, yazarlar, aydınlar, yaşamdan yana, insandan yana, insan hak ve özgürlüklerinden yana oldukları için ezenlere karşı ezilenlerin haklarını savunduklarından hapislerle cezalandırılmaktadır” diye konuştu.
“BİR ARAYA GELDİKÇE GÜNLER AYDINLIĞA KAVUŞACAKTIR”
Uygarlığı yaratıp yükselten işçi ve emekçilerin, yarattıkları uygarlığın zenginlikleri ve güzelliklerinden eşit pay alamadığını; açlık sınırı altındaki ücretlerle çalıştırılarak köleleştirildiğini söyleyen Özyalçıner, Basın İlan Kurumu’nun bazı gazetelere resmi ilan cezası keserek uyguladığı baskıya da değindi, haber alma hakkının engellendiğini vurguladı.
Gazetelere uygulanan baskılarla birlikte yayımlanan kitapların toplatıldığı ve sansüre uğradığını söyleyin Özyalçıner, “Bu kültür, sanat ve edebiyata getirilen ekonomik bir sansürdür. İşte bugün, bu koşullar altında halkımızla birlikte bir yaşam savaşı vermekteyiz. Kapitalist sömürü, emperyalist baskılara karşı bütün yazar, sanatçı düşünür, aydınlar, her zaman barıştan, kardeşlikten, halkların özgürlüğünden, bağımsızlığından, mutluluğundan yana olmuştur, olmalıdır. Onun için bütün yazarlarla sanatçılar, vatandaş olarak da sanatçı olarak da her türlü davranışlarında, sanatsal uğraşlarında baskı ve sömürü karşısında halkı bilinçlendirmeyi, onu kapitalist baskı ve sömürüye, insanlık dışı davranışlara karşı koymaya çağırmayı kendiliğinden bir görev saymıştır. Bu yolda savaşım veren yazarlar, Nâzım Hikmet’in dediği gibi ‘Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine’ bir araya geldikçe günler, aydınlığa kavuşacaktır” ifadelerini kullandı.
OLCAYTO: MÜCADELEMİZ ASLA BİTMEYECEK
TGC Genel Başkanı Turgay Olcayto, Türkiye’nin çok zor bir süreci yaşadığını vurgulayıp şunları dile getirdi:
“Sadece yazarlar çizerler değil özellikle de emekçiler bugün çok büyük bir baskı altında yaşıyor. Bu baskıya karşı maalesef gazetecilerin küçük bir bölümü direnmeyi sürdürüyor. Ana akım medya, iktidara yönelik çalışmaya devam ediyor. İktidar, yayıncıları sansürelemeyi, gazetecileri cezaevine yollamayı amaçlamakta. Yeni sosyal medya çalışmasıyla da baskıyı arttırma gayreti içindeler. Mücadelemiz asla bitmeyecek, birliğimiz her zaman baskıların karşısında olacak.”
KOCATÜRK: KİTAPLARIN YASAKLANMASI UTANÇ VERİCİ
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, bağımsız yayıncılığın ayakta kalabilmesinin ve pandemi sürecinde dahi okuyucu ile yazar arasında bağın sağlanmasının önemli olduğuna değindi.
Kocatürk, “Dünya ve Türkiye yayıncılığında Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi en önemli temelidir. İkinci önenli şey de telif haklarıdır ama en önemlisi ifade özgürlüğüdür. Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu kararıyla kitapları yasaklıyorlar. Yetişkin kitaplarının muzır ilan edilmesi utanç verici bir durumdur. Türkiye dışarıdan üzüntüyle izleniyor. Yazarlar, sendika ve meslek örgütleriyle birlikte mücadele etmeyi sürdürüyor, sürdürecek” ifadelerini kullandı. (Evrensel)

Burhan Sönmez, PEN International‘ın yeni başkanı oldu
Türkiye edebiyatının önde gelen isimlerinden Burhan Sönmez, PEN International’in başkanlığına seçildi.
PEN International‘ın yeni başkanı Türkiye saati ile 16:30’da belli oldu. Adaylar arasında Türkiye’den yazar Burhan Sönmez de bulunuyordu. Diğer adaylar Gioconda Belli ve Ben Okri idi. Türkiye’yi temsil eden Türk Kürt romancı ve insan hakları avukatı Burhan Sönmez’in Pen International’ın kapanış seremonisinde başkan seçildiği açıklandı. Sönmez, Uluslararası PEN Yönetim Kurulu Üyesi’ydi. (Gazete Duvar)

2022 Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması
11 Nisan 1980’de öldürülen TRT İstanbul Radyosu Prodüktörü, Gazeteci Yazar Ümit Kaftancıoğlu adına bu yıl 18 incisi düzenlenen öykü yarışmasına başvurular 21/09/2021-21/12/2021 tarihleri arasında yapılacaktır.
İki aşamalı bir değerlendirme sisteminin olacağı Öykü Yarışmasında:
Seçici Kurul
Adnan ÖZYALÇINER/Zeynep ALİYE/Mehmet GÜLER/Öner YAĞCI
Feyza AKBULUT ÖNER/Eşref KARADAĞ/Hakan CUCUNEL/Öztürk TATAR
Yarışmaya katılım için son başvuru tarihi 21 Aralık 2021 olup diğer şartlar aşağıda sıralanmıştır.
1- Eser sahipleri yayımlanmamış ve ödül almamış tek öykü ile katılacaklardır. Konu sınırı yoktur.
2- Öyküler (bilgisayarda yazılmış) en az 2 en çok 14 sayfa olacaktır.
3- Öykülerin yazılı olduğu dosyanın sağ üst köşesine büyük harflerle rumuz yazılacaktır. Kesinlikle gerçek ad ve soyadı belirtilmeyecektir.
4- Katılımcılar öykülerini 4 kopya olarak gönderecekler ve gönderinin içine ayrı bir dosyada kısa özyaşamı, adresi ve telefon bilgilerini belirteceklerdir. Aksi durumda öyküler değerlendirmeye alınmayacaktır
5- Değerlendirme 1., 2., ve 3. şeklinde olacak, ilk 10’a giren öyküler kitap olarak basımı yapılacaktır. Dereceye giren katılımcılar plaket ve kitap seti ile ödüllendirileceklerdir.
6- 21.12.2021 son katılım tarihidir. Gecikmelerden ve kaybolmalardan düzenleyen kurum sorumlu değildir. Öykü yarışması sonuçları 04.04.2022 tarihinde basın yolu ile açıklanacaktır.
7- Yarışmaya katılacak olan tüm katılımcılar dereceye giren öykülerin kitap olarak basımını kabul etmiş sayılır.

Bir Portre
Ümit Kaftancıoğlu Kimdir?
Ümit Kaftancıoğlu, 1935 yılında Ardahan’ın Hanak ilçesinin Koyunpınarı (Saskara) köyünde dünyaya geldi. Çocukluğu Dede Korkut boylarının zengin anlatım geleneği içerisinde, halk âşıklarının, söz sohbet bilenlerin dizinin dibinde destan, masal, türkü, efsane dinleyerek, okuyarak geçti. İlkokulu bitirdikten sonra köy çocuklarına açık tek kapı olan Cılavuz Köy Enstitüsü’ne girdi. Kaftancıoğlu, Cılavuz Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Mardin’in Derik ilçesinde ilkokul öğretmeni olarak görevine başladı. Daha sonra Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü bitirip bir süre Rize’nin Pazar ilçesinde Türkçe öğretmenliği yaptı. Yedek Subay olarak görev yaptığı askerlik dönüşü, TRT’nin açtığı sınavı kazanarak, Köy Yayınları bölümünde göreve başladı. TRT İstanbul Radyosu’nda “Av Bizim Avlak Bizim”, “Dilden Dile” ve “Yurdun Dört Bucağından” gibi programlarla halk kültürünü, halk âşıklarını, halkın eksiğini ve sıkıntılarını mikrofona taşıdı. “Gerçek edebiyatın halkın ağzında, dilinde olduğunu bilmeliyiz. Halkın sözlü edebiyatını yazıya geçirecek, değerlendirecek olanlar da halk çocuklarıdır.” der. Bu gözlemlerini doğrularcasına, Anadolu’yu gezerek derlemelerle halkın sözlü yazınını ve halk türkülerini yazıya döktü. Günümüzde bile sevilerek dinlenen “Evreşe Yolları Dar” ve “Yüksek Yüksek Tepeler Ev Kurmasınlar” türküleri Kaftancıoğlu’nun derlemeleri arasındadır.
Radyo programcılığı yanında edebiyat dünyasında da adını duyuran Kaftancıoğlu, “Dönemeç”le (Öykü) TRT Büyük Ödülü birincilik (1970) ve “Hakullah”la (Röportaj) Milliyet Gazetesi Karacan Ödülü birinciliği (1972) aldı. 11 Nisan 1980 günü görev yaptığı TRT İstanbul Radyosu’na gitmek için çıktığı evinin önünde öldürüldü.
Yapıtları
* Dönemeç (Öykü) 1972 (Yeni Basım Yalın Ses Yayınları-2006)
* Hakullah (Röportaj) 1972
* Yelatan (Roman) 1972
* Tek Atlı Tekin Olmaz (Halk Masalları) 1973
* Tüfekliler (Roman) 1974 (Yeni Basım Yalın Ses Yayınları-2006)
* Köroğlu Kolları (Halk Destanları) 1974
* Çarpana (Öykü) 1975
* İstanbul Allak Bullak (Öykü) 1983

Ne Okusak?
1. Bütün Şiirleri/ Orhan Veli/ Can Yayınları
2. Bütün Yazıları/ Orhan Veli/ Can Yayınları
3. Okçu’nun Yolu/Paulo Coelho/Can Yayınlaarı
4. Yarına Kalan/ Ulaş Karakaya/Kırmızı Çatı Y.
5. 68 Kuşağı/ Öner Yağcı/ Bilgi Yayınevi

Exit mobile version