Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet karasu Haftanın Kitabı: Nutuk – Gazi Mustafa Kemal /YKY Yarın 10 Kasım. Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 8. Yılında ulusça özlemle anacağız. Nutuk’u tekrar tekrar okuma zamanı. “15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Fırkası kongresinde bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından okunan büyük Nutuk, iki yıllık bir çalışma sonunda 1927 baskısından […]

Hazırlayan: Mehmet karasu

Haftanın Kitabı:

Nutuk – Gazi Mustafa Kemal /YKY

Yarın 10 Kasım. Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 8. Yılında ulusça özlemle anacağız. Nutuk’u tekrar tekrar okuma zamanı.

“15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Fırkası kongresinde bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından okunan büyük Nutuk, iki yıllık bir çalışma sonunda 1927 baskısından Latin harflerine aktarılarak Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.

Nutuk’un Arap harfli ilk baskısının metni 627, belgeleri ise 303 sayfaydı. 1934 yılındaki ilk Latin harfli yayını belgeler dâhil üç cilt yapılmış, Milli Eğitim Bakanlığı daha sonraki baskılarda eseri çoğunlukla üç cilt halinde yayımlamıştı. Yapı Kredi Yayınları Delta Dizisi’nden çıkan baskının tamamı tek cilt olarak 1197 sayfada toplandı ve orijinaldeki 10 renkli harita da eklendi.

Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Nutuk’un çevirisi 1927 tarihli orijinal baskıdan yapıldı. Bu nedenle, eserin 1934’teki ilk Latin harfli baskısında yer alan hatalı okumalar ve bu baskıya dayanarak daha sonraki baskılarda yapılan hatalar Yapı Kredi Yayınları’nın bu yayınıyla düzeltilmiş oldu. Yapı Kredi Yayınları, bundan sonra araştırmacılar, bilim adamları ve her zaman Nutuk okuyacaklar için, ilerde “Yapı Kredi Yayınları baskısı” diye anılacak bir yayın yapmış oluyor.”

Konuk Yazar:

Aşk, Aşk Olarak Kalmalı Ya Da Nalan Çelik’le Yeni Bir Şiir Acısı/ Ferhat İşlek

                Nalan Çelik 17. Antakya Kültür Sanat ve Edebiyat etkinliklerinin onur konuğuydu. Kendisini bu etkinliklerde tanıma olanağı buldum. Sakin bir duruşu vardı, gereksiz konuşmuyordu, karşısındakini ilgiyle dinliyor ve saygısını her koşulda davranışlarına yansıtıyordu.  Konuşmalarımızda aklı öne alan yaklaşımlarını da görünce kendisine ısınmam zor olmadı. İstanbul’dan gelmişti. Kültürel ve ideolojik alt yapısı sağlam görünüyordu. Böyle bir şairin iyi yazılmamış şiiri olabilirdi fakat yanlış şiiri olmazdı. Şiir klipleri (görümsetme) projesine dahil olunca da Antakya’da bir iki mekân belirleyip kısa sürede çekimleri gerçekleştirdik, seslendirme kayıtlarını yaptık.

                1961 yılında Düzce’nin bir köyünde, Çerkez bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Nalan Çelik’in çocukluğu, akordeon sesleri eşliğinde düş kurmakla geçer. Gün gelir bu düşler yaşadığı zamanın şiirsel dizeleriyle yolculuğa başlar ve ilk şiir kitabı 2005 yılında “Gelincik” adıyla yayınlanır.  Sonrasında bunu “Kokulu Saat Çiçeği”(2008), “Yalınayak” (2010), “Kasımda Çiçek Açmak”(2011), Ne Çok Ah Ne Az Ey”(2011), “Çayır Çimen ve Uzaklar”(2012), “Düdüklü Akasya”(2017) adını verdiği kitapları izler.

                Nalân Çelik’in şiir kitaplarından başka “Şiir Kadın Saçlar”, “An’lardan An İtibariyle” ile “Anadolu’da Kültür Sanat Edebiyat Mustafa Kemal Paşa” adlı kitaplaştırdığı inceleme-araştırma çalışmaları da bulunmaktadır.

Türkiye Yazarlar Sendikasının 2. Başkanlığı görevini sürdüren Nalan Çelik, aynı zamanda PEN Yazarlar Derneği, Türkiye Edebiyatçılar Derneği,  Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği ile Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği üyesi. Adıma imzalayıp verdiği iki kitabından biri “Yalınayak”. Arka kapaktaki dörtlüğü okuyunca kitabın içeriği daha çok ilgimi çekiyor.

“su nasıl acıtırsa / zorunlu düşen damlayı / aşk öyle acıtıyor / şiir taslağı yaşamı / ey dünya günaydın / damla damla düşüyorum”.

                Böyle diyor ama onda aşk, mevsimleri yakalamaya çalışan bir fırtınadır aslında. Ya da özgürlüğü bekleyen buzlanmış erik, kayısı, kiraz. Ama en güzelinden de aşk, pencereleri sonuna kadar açık çiçek kokulu bir ev…

“Yalınayak”ın bir bölümü aşk üzerine.  Kimi zaman sömürge sessizliğinde. Kimi zaman aşka susamış adamın çok okuyup sessizce düşünmesinde. Ya da kar yağışında titrek mimoza bekleyişinde.

Genelinde ise ona göre aşk,”her mevsim/ Nazım’ın yeşil erik dalı Yüreği”dir. Ya da bir barış şarkısı olup, kırmızı bir balona sarılıp yükselmektir gökyüzüne. 

                Belki bir mevsimin eksilmesidir, ağlamaktır belki, üşümektir, yanmaktır aşk. Yalınayak uçmaktır, sonu gelmeyen bir romandır. Öyle ya da böyle, ona göre aşk, aşk olarak kalmalı hep.

                “Düdüklü Akasya” son kitabının adı. Diğer bütün kitaplarından sonra artık şiirleri dinginleşmiştir, sessiz sedasızdır,  ulaşacağı denize yakındır diye düşünüyor insan. Öyle olmadığını görüyorum Nalan Çelik’te. Hala yukarı çığırında akıyor şiir suları. Gürültülü ve yatağını derinleştirerek… 

                Şairin sakin duruşuna bakmamak gerekiyormuş. Onun yüreğinde ne fırtınalar kopuyor okumayınca bilinmiyormuş.

                Varmak istediği denizine varmak istemiyor Nalan Çelik. Aslında iyi ki öyle oluyor. O hiç denizine ulaşmasın bence. Düz ovaya bile inmesin. Dağ serinliğinde, çam kokularıyla uçurumlu vadi tabanlarında gürül gürül aksın şiirleri. Hem de kulakları sağır edercesine yüksek sesle…

                Bir şairin varacağı yer de yoktur zaten. Ne denizi vardır ulaşacağı, ne de kapitalist işleyişlere özgü hedeflenmiş “ün” ler.  Bunların şair için ne denli tehlikeli olduğunu çevremizde örneklerini görüyoruz. Bu durum tükenmişliği de beraberinde getirebiliyor. Şairin bir tek dikenli, engelli yolu vardır yürüyeceği. O yolun da sonu yoktur.   

                Nalan Çelik, “Düdüklü Akasya”da fesleğeninde tüten halkın acılarını olduğu gibi içinde sızıya dönüştürmüş.

                Gözyaşı yutkunan babalardan Gezi”ye, oradan Rojava’ya, Soma ve Kobane’den metal, maden, tekstil işçilerine kadar yaşadığı coğrafyanın kanayan yerlerine elini uzatıyor. “Duyun beni, dokunmayın toprağıma”  diyor. Şiiri imgesiz düşünemeyiz ama Nalan Çelik’te ben buradayım diyen imgeler yok. Hatta böyle bir kaygıyı da taşımıyor. Yani asıl verilmek istenilenin önüne geçsin istemiyor imge. Çünkü onun gürül gürül akıtmak istediği başka şeyler var.

                Bağdaştırmalar ve çağrışımlar zaman zaman şiir dilinden uzaklaşsa da onun derdi ülke haritasının güncelini yakalamak.  Baskılarla ortaya çıkan sevgisizliği dile getirmek ve buradan özlemini çektiği toplumsal düzeni duyumsatmak.  

                “Ses” şiirinde dediği gibi, önce ekmekler bozuldu. Kuşlar ağaçlarını alıp gittiler. Denizler kuruyunca da karettalar, yunuslar ve martılarla çığlık çığlığa oldu dünya.

                Düdüklü Akasya’nın son şiirinin son dörtlüğü ise yeni bir şiir acısıyla sonlandırıyor kitabı.   

“dur şiir dur / bilirsin Türkiye yaramaz çocuk / saniye yalnız bırakmaya gelmez / hah işte neler yapmış / neler yine / seni yakalamak yeni bir şiir acısı”

Haftanın Şiiri

Atatürk Gülümsedi/  Talât TEKİN

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Siz sınıfa girince

Dağıldı kara bulutlar

Açıldı gonca.

Baktı ki okul yenidir

Siz yenisiniz düşünceler yeni

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Saklayamadı sevincini.

Baktı ki gençsiniz bilgili

Eğitiyorsunuz yolunca yöntemince

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Sevindi onca.

Baktı ki karışmış aramıza

Çiziyorsunuz yolu

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Gözleri dolu dolu.

Anlaşılan bütün yaz

Atatürk gözünü kırpmamış

Çünkü boşmuş sıralar

Çünkü harf okunmamış.

………………………..

Ama baktı ki gün doğmuş

Bir koşu varmışız okula

Özlemle açılmış kitaplar

Bir iştah kızda oğlanda.

Baktı ki zil çalmış sınıfa girmişsiniz

Bütün bakışlar sizde

Günaydın demiş derse başlıyorsunuz

Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde

Baktı ki Türkiye’si Türkiye’miz

Aydınlık ufuklara yürüyor hızla

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Kürsüde kendini görünce.

Haftanın Sanat Gündemi

Devrek’te düzenlenen şiir  ve öykü ödülleri sonuçlandı

                Bu yıl ilki düzenlenen 2021 Devrek Belediyesi Rüştü Onur Şiir ve Müfide Güzin Anadol Öykü Ödülleri sonuçları belli oldu. Bu yıl ilki düzenlenen 2021 Devrek Belediyesi Rüştü Onur Şiir ve Müfide Güzin Anadol Öykü Ödülleri sonuçları belli oldu. Mehmet Yaşar Bilen, Halil İbrahim Özcan, Ayten Mutlu, Hüseyin Alemdar ve İbrahim Tığ’dan oluşan 2021 Devrek Belediyesi Rüştü Onur Şiir Ödülü Seçici Kurulu, yarışmaya katılan 17 eser arasından birinciliğe layık eser bulamazken, Bilal Çakıl’ın “Buz Kanı” adlı eserine “Jüri Özel Ödülü” verilmesini oy birliğiyle değer buldu.

                Lütfiye Aydın, Öner Yağcı, Zeynep Aliye, Fahrettin Koyuncu ve İbrahim Tığ’dan oluşan 2021 Devrek Belediyesi Müfide Güzin Anadol Öykü Ödülü Seçici Kurulu, yarışmaya katılan 37 eser arasında Alp Eren Çiçek’in “Eyer Vurulmamış Atlar” adlı eserini oy çokluğuyla birinciliğe layık görüldü. Yine Seçici Kurul oybirliğiyle Nafia Altınok’un “Yağmurlu Gecenin Konuğu” adlı eserini de “Jüri Özel Ödülü”ne değer buldu. Ödül sahipleri ödüllerini Rüştü Onur’un ölüm yıldönümü olan 2 Aralık’ta Devrek’te düzenlenecek olan bir törenle alacaklar. (Evrensel)

2021 Yılın Yazarı Gülten Akın Mektup Ödülü

2021 Yılın Yazarı Gülten Akın Mektup Ödülü sonuçları basın aracılığıyla duyuruldu. Çeşitli gazete ve internet sitelerinde yayınlanan duyuruda ödüller şu şekilde açıklandı:  “Büyük ödülün sahibi Hande Çiğdemoğlu oldu.

 Yarışmada; Özlem Öztürk Karadoğan, Aslı Ilgın Uyurkulak, Anıl Çetinel Örselli, Metin Turan ve Hilal Aydın La Spisa’nın mektupları ise mansiyon ödülüne değer bulundu.

                Ayrıca; Meltem Uzunkaya, Merve Üzel Tambay, İpek Sözen Çubukçuoğlu, Fatoş Asya Akbay, Gülizar Aytekin, Esra Kahya, Kamile Yılmaz, Candan Sevinç, Işıl Madak Kaya, Esra Gürbüz, Güler Kalem, Yasemin Yılmaz Yüksek, Hatice Göz ve Öznur Babur’un mektupları da hazırlanacak kitapta yayınlanmaya değer bulundu.

 Ödüller Aralık ayında yapılacak Yılın Yazarı Gülten Akın Sempozyumu kapsamında sahiplerine verilecek. 2021 Yılın Yazarı Gülten Akın Mektup Yarışması’nda büyük ödül  3 bin TL, mansiyon ödülleri ise 1000’er TL olacak.”

2021 Aydınlanma Ödülü Gülsen Tuncer’in

                Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Beşiktaş Şubesi’nin bu yıl 6. kez verdiği Aydınlanma Ödülü’nün sahibi tiyatro ve sinema sanatçısı Gülsen Tuncer oldu. Ödül, 2015’te Gülriz Sururi’ye, 2016’da Mehmet Aksoy’a, 2017’de de Hıfzı Topuz’a, 2018’de Prof.Cihat Aşkın’a, 2019’da Sunay Akın’a verilmişti. Tören 2020’de ise küresel salgın nedeniyle yapılamamıştı.

Aydınlanma Ödülü, ADD Beşiktaş şubesinin Divan-İstanbul’da düzenlediği Cumhuriyet Balosu’nda verildi. Şube Başkanı Doğan Erol’un konuşmasıyla başlayan etkinlikte, Cihat Aşkın ve arkadaşları bir konser verdi. Törene, Mehmet Aksoy, Nazan Moroğlu, Türker Ertürk, A.İlhan Gülek, Engin Ayça, Fatoş ve Ertuğrul Hataylı gibi bilim, kültür ve sanat dünyasından önemli isimler katıldı.

‘HER ŞEY OLABİLİRSİNİZ SANATKAR OLAMAZSINIZ’

                ADD Beşiktaş Şubesi’nden yapılan açıklamada, “Bu ödülle, Atatürk’ün, ”Efendiler! Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz fakat sanatkâr olamazsınız.’ Sözleriyle sanata verdiği önemi vurgulamak ve aydınlanma devriminin ülkemizdeki dünya çapında bilim, kültür ve sanat insanlarının artmasıyla gerçekleşebileceğine olan inancımızı göstermek istedik. Sayın Gülsen Tuncer de diğer ödül sahiplerimiz gibi, Atatürk’ün “Aferin çocuk!” diye gururlanacağı, sürekli üreten ve mesleğini yücelten, başarılarıyla göğsümüzü kabartan, yiğit ve mücadeleci bir Cumhuriyet sanatçısı. Ödülü Sayın Gülsen Tuncer’e vermekten onur duyuyoruz.” ifadeleri yer aldı. (Aydınlık)

Türkçenin öncülerinden Aşık Paşa, uluslararası şiir şöleniyle anılacak

                Türk dilinin öncüsü Aşık Paşa, Kırşehir’de düzenlene-cek uluslararası şiir şöleniyle anılacak. Türkçenin öncülerinden Aşık Paşa, uluslararası şiir şöleniyle anılacak

                Şölende 13. yüzyılda eserlerini Türkçe yazan, Türk dilinin öncüsü Aşık Paşa’yı anmayı amaçladıklarını vurgulayan Çalışır, “Türkçenin zengin şiir varlığını geçmişi ve bugünüyle gündemde tutmayı, dünyada Türkçe yazan şairleri bir araya getirmeyi, farklı Türk lehçelerinin şiir zenginliğini ortaya koyarak müşterek edebiyat zeminimize dikkati çekmeyi amaçlıyoruz. Bu yıl da Yunus Emre ve Türkçe Yılı olması, şenliğimize ayrı bir güzellik katıyor.” ifadelerini kullandı.  (Aydınlık)

Kültür-sanat, herkesin hakkı

İBB Kültür; sokakta, mahallede, parkta, 11 kültür merkezinde ücretsiz kültür sanat etkinlikleri sergileyerek, hem bağımsız ve genç sanatçılara alan açıyor, hem de ücretli etkinlikleri izleyemeyen kitlelere erişerek hizmet veriyor. Kültür-sanata erişmek, herkesin hakkı. Cumhuriyet Gazetesi, genelde iki, her gün en az bir sayfa kültür-sanat haberlerine ayıran tek medya organı. Biz, bu sayfada sizlere hem kültür ve sanat dünyasının ajandasını, hem ekibimiz ve konuk yazarlarımızla yetişebildiğimiz etkinliklerin izlenimlerini duyurmayı görev biliyoruz. Röportaj ve söyleşilerle sanatçılarımızla buluşturuyoruz. Ancak haberdar olmanız kadar izlemenizi de istiyoruz. Ancak her şey gibi sanat etkinlikleri de ücretli ve biletler pahalı. Yaşam koşulları sizi zorluyor. Büyük çoğunluk, kültür-sanata bütçe ayıramazken bu yokluk, sanatçıyı da vuruyor. İşte tam da burada ücretsiz etkinliklerin önemi devreye giriyor. Kamu kurumları, ödenekli sanat etkinliklerinin bilet ücretlerini düşük tutmak ve birçoğunu da finanse etmek durumunda. AKM açılışını coşkuyla verdik, ama bilet fiyatları, aynı gösteri için bile Süreyya Operası’ndan daha yüksek. Erişilebilir sanat, hem izleyiciye hem sanatçıya kazandırıyor. Sanatçılar, belediyeler desteğiyle seyirciye ulaşırken, seyirci de çoluğuyla çocuğuyla sanattan ve kültürden yoksun kalmıyor. Evet, belediyelerin görevi sadece çöp toplamak, yol, su değil, ulaşılabilir kültür-sanat da üretmek. Devlet de diyeceğim de, hangi devlet?

5. Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali başladı

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali başladı. Bu yıl 5.’si düzenlenen Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali, Mustafa Necati Kültür Merkezi’nde yapılan törenle başladı. 31 Ekim-7 Kasım tarihleri arasında düzenlenen festivalin teması “Akdeniz”, sloganı ise “Edebiyat aşktır” oldu.

                Festivalin açılış törenine İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Prof. Dr. Suat Çağlayan, festivalin onur konukları Nedim Gürsel ile Ahmet Ümit, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali Direktörü Haydar Ergülen, bürokratlar, yazarlar, sanatçılar, siyasi partilerin temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, odalar, derneklerin başkanları ile temsilcileri, sanatseverler ve yurttaşlar katıldı.

                Festivalin açılışında konuşan İzmir Büyük-şehir Belediye Başkan Vekili Prof. Dr. Suat Çağlayan, “İzmir’in her köşesinde sanatsal bir etkinlik oluyor. Edebiyat ve şiir festivalleri, kentin kültürel dokusunu zenginleştirmek amacıyla yapılır. Biz de bunun için çalışıyoruz” dedi.

                Onur konuklarından Nedim Gürsel ve Ahmet Ümit’in konuşmalarının ardından Festival Direktörü Haydar Ergülen ise Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali hakkında bilgi verdi.

Pınar Öğünç’ün önerdiği  10 kitap | Funda Dörtkaş

1.Portreler, John Berger, Çev:

Beril Eyüboğlu,

Metis Yayınları

2.Beyaz Kalp, Javier Marias, Çev: Bülent Kale, Yapı Kredi Yayınları

3.Ödlekler Cesurdur, William Saroyan, Çev: Ohannes Kılıçdağı, Aras Yayıncılık

4.Lütfen Sessiz Olur Musun, Lütfen?, Raymond Carver, Çev: Ayça Sabuncuoğlu,

Can Yayınları

5.Bazı Kadınlar, Alice Munro, Çev: Cem Alpan,

Can Yayınları

6.Hüznün Fiziği, Georgi Gospodinov,

Çev: Hasine Şen Karadeniz,

Metis Yayınları

7.Hava Savaşı ve Edebiyat, W. G. Sebald, Çev:

Hulki Demirel, Can Yayınları

8.Belgelerim, Alejandro Zambra, Çev: Çiğdem Öztürk, Notos Kitap

9.Hayvan Krallığının Kapısında, Amy Hempel, Çev: Ahu Ayan, Alakarga Yayınları

10.Nostalji: İnsan Ne Zaman Evindedir?, Barbara Cassin, Çev: Seçil Kıvrak, Kolektif Kitap

(Kaynak: edebiyathaber.net)

Exit mobile version