Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu HAFTANIN KİTABI Yitik Bir Aşkın Gölgesinde/ Mehmet Uzun/İthaki Yayınevi Yitik Bir Aşkın Gölgesinde, Mehmed Uzun’un kaleme aldığı bir roman.  1989 yılında Kürtçe olarak yazılan romanda, aydın Memduh Selim’in İstanbul, İskenderun, Antakya, Beyrut, Şam ve Halep’te gelişen öyküsü anlatılır.  Olaylar 1920’lerde, Osmanlı’nın çöküşü döneminde, Anadolu’da başlamaktadır. “Ülkesinden sürgün edildikten sonra hep onun özlemiyle […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

HAFTANIN KİTABI

Yitik Bir Aşkın Gölgesinde/ Mehmet Uzun/İthaki Yayınevi

Yitik Bir Aşkın Gölgesinde, Mehmed Uzun’un kaleme aldığı bir roman.

 1989 yılında Kürtçe olarak yazılan romanda, aydın Memduh Selim’in İstanbul, İskenderun, Antakya, Beyrut, Şam ve Halep’te gelişen öyküsü anlatılır.

 Olaylar 1920’lerde, Osmanlı’nın çöküşü döneminde, Anadolu’da başlamaktadır.

“Ülkesinden sürgün edildikten sonra hep onun özlemiyle yaşayan, dönüş umudunu hep içinde taşıyan, sonrasında sevgilisi ile ülkesi arasında seçim yapması gerektiğinde ülkesi için savaşmayı seçen, her iki seçiminde de yenilen Kürt aydını Memduh Selim Bey’in hikayesidir anlatılan.

Ülke özlemi içinde büyürken, aşkın ateşiyle yanar. Ömrünün son demine kadar yalnızlık ve yoksullukla boğuşur, çaresizlik içinde ölür. Büyük umutlar, hayaller ve hayal kırıklıkları, trajediler ve adım adım yok oluşa uzanan destansı bir yolculuk…”(Tanıtım bülteni)

KONUK YAZAR

Bilgiç Dede/Adnan Binyazar

O yıllarda ilkokullarda okutulan 3. Yıl Kitabı’nda “Bilgiç Dede” başlıklı bir öykü vardı:

 “Yaşlı adamın tek işi, mangalın başına oturup okumaktı. Elinde kitap gördüklerinden, köylüler ona Bilgiç Dede adını takmışlardı. 

Savaş yıllarıydı. Evlerde kibrit bile yoktu. Komşular birbirlerinin ateşiyle ocaklarını yakıyorlardı. Beş altı yaşlarında bir kız, bir gün dedenin kapısını çaldı, ‘Annem ocağı tutuşturacak, sizden iki üç parça ateş istedi’ dedi. ‘Kızım, tamam da kap getirmemişsin, ateşi elin yanmadan nasıl götüreceksin’ diye sorunca, kız, avuçlarını birbirine yaklaştırarak ‘Buraya biraz kül dökün, elim yanmaz…’ dedi.

Yaşlı adam içinden, ‘Demek hayatın kitabını da okumak gerekiyor’ diye düşündü, ateşi külün üzerine koydu.”

BİLDİKÇE…    

Hacettepe Üniversitesi’nde Türkçe öğretim görevlisi olduğum yıllarda, öğrencilere bir soru yöneltmiştim: “Öğrendikçe, bilmediklerimiz azalır mı, çoğalır mı?”

Sınıfta düşünme suskunluğu oldu. Ardından alaycı gülümsemeler başladı. Biri parmak kaldırdı, “Yanıt çok açık, öğrenince, bir daha öğrenmeye kalkmayız” dedi.

Öğrenci, bilgiyi somut birim olarak algılıyordu. Soru üzerinde biraz daha düşünmesini önerdim. Sınıfta suskunluk daha da uzadı. Arka sıralardan, Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’ni o yıl bitiren Fikret Kargı söz aldı, “Arkadaşım gibi düşünmüyorum ben. Bilgi devingendir, hem kendi bağlamında hem gelişim sürecinde, içinde yeni bilgiler üretir. Ancak o üretilenler bilinince bilginin önemi ortaya çıkar. Örneğin birkaç yıl öncesine kadar kanda bir iki değer bilinirken, bilim insanları araştırarak başka veriler de buldular” dedi.

İnsanın tek bir soruya verdiği yanıt bile ileride yeni buluşlara yol açabilir. Yıllar sonra Kargı’nın, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde dekan olduğunu bir gazetede okumuştum…

ANMALAR

Aile parçalanmasından dolayı İstanbul’un Kocamustafapaşa semtinde altı yıl aşçı çıraklığı yaptıktan sonra 14 yaşında Elazığ’ın Ağın ilçesindeki annemin yanına gelmiştim. Dayım ertesi gün beni okula götürdü, okumayı söktüğümü söyleyince, başöğretmen, beni 3. sınıftan başlattı ilkokula.

Bana arka sıralarda yer gösteren öğretmenim Esat Oğuz ders işlerken, kartal bakışlı gözlerini üzerimizden ayırmazdı. Sorduğu sorunun yanıtını beklerken keskin bakışlı gözlerinde ateş yanardı.

Soruyla başladı: “Sokrates, ‘Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir’ diyor. Açıklayın bakalım, Sokrates neden hem bildiğinden hem bilmediğinden söz ediyor?”

BİLGİ AKTARIMI

İlk bakışta, 3. sınıf öğrencisine böyle bir soru yöneltmek belki şaşkınlık yaratır. Oysa Atatürk Cumhuriyeti’nin öğretmenleri, bilgi aktarmakla yetinmiyordu, arada öğrenciye bu tür sorular yönelterek düşünmeyi de öğretiyordu.

Altı yılımı İstanbul’da geçirmiştim. İstanbul ortamının bende yarattığı güven duygusuyla, parmağımı kaldırmış, “Öğretmenim, insan bildikçe bilmek ister ama yine de bilmediği olur. Direksiyon başına oturan kamyonu hemen süremez. Önce onu çalıştırmayı, harekete getirecek yerlerini kullanmayı öğrenmesi gerekir. Bilmediğini bilmek budur” demiştim.

“Aferin! Şimdi de bu yaşa kadar okula neden başlayamadığını anlat da arkadaşların seni tanısın” demişti. Nereden başlayacağımı bilememiş, susup kalmıştım…  

Öğretmenimin sorusunu 52 yıl sonra, Masalını Yitiren Dev (Can, 2000) adlı romanımı yazarak yanıtladım. (Cumhuriyet)    

HAFTANIN ŞİİRİ

PÜLÜMÜR’ÜN YAŞSIZ KADINI/Bülent ECEVİT

Pülümür’ün bir dağ köyünde gördüm onu

yaşını sordum bir giz gibi güldü

kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz.

Yüzüne baktım bir giz gibi güldü.

Bir asa vardı elinde,

bir solmuş krallığın

kadifeden harmanisi üzerinde

bir Hititliydi o bir Selçukluydu

bir Ermeniydi bir Kürttü

bir Türk.

Yaşını sordum bir giz gibi güldü

koluma girdi bir soylu kadınca

tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini

beni tek gözlü sarayına götürdü

köy yapısı kulübesinin.

Zamanı onda yitirdim ben,

yitik zamanlara onda eriştim

en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında

bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim.

HAFTANIN SANAT GÜNDEMİ

Arkadaş  Z. Özger Şiir Ödülü’nün yirmi yedincisi veriliyor.

Bugüne kadar şiir kitabı yayımlanmamış şairlerin aday olabilecekleri Ödül için son başvuru tarihi  15 Mart 2022.

Adayların; kitap bütünlüğü taşıyan, basıma hazır şiirlerinden oluşturacakları, adres, telefon, email ve özgeçmişlerini de içeren dosyayı;

a)Pdf formatında olmak kaydıyla mayisyayin@yahoo.com.tr adresine maille, ya da

b)Altı adet çoğaltılmış olarak Mayıs Yayınları’nın  Sakarya Cad. Özkanlar 35 Apt. A Blok, No: 36 / 20, Manavkuyu, Bayraklı – İzmir adresindeki Ödül sekreterliğine, kargo  ya da taahhütlü posta ile göndermeleri veya elden teslim etmeleri gerekiyor.

Mayıs Yayınları yetkilileri, Ödül alacak dosyayı 2022 yılı içinde, telif karşılığını ödeyerek kitap halinde yayımlayacaklarını açıkladılar.

Özger’in ölümünün 49. yıldönümünde, 08 Mayıs 2022 tarihinde verilecek Ödülün seçici kurulu Sina Akyol, Orhan Alkaya, Gökhan Arslan, Suat Çelebi ve Mustafa Torun‘dan oluşuyor.(edebiyathaber.net)

Ressam, şair ve yazar Lina Nasif evinde ölü bulundu

Edebiyat dünyasında şiir, öykü ve romanları ile bilinen Lina Nasif’ten uzun süre haber alamayan yakınları ve arkadaşları, Yenişehir ilçesi Gazi Mahallesi Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’ndaki evine gitti.

Telefonla yapılan tüm aramalara rağmen Lina Nasif’e ulaşamayan yakınları, bina yöneticisine haber verdi. Bina yöneticisi de durumu polise anlattı. Eve gelen polis ekipleri, çilingir ile içeriye girince Lina Nasif’in cansız bedeni ile karşılaştı.

Haber verilmesi üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri, Lina Nasif’in hayatını kaybettiğini belirledi. Nasif’in cenazesi, incelemelerin ardından morga kaldırıldı. (Cumhuriyet)

TGC 45. Sedat Simavi Ödülleri sahiplerini buldu

SEDAT SİMAVİ  EDEBİYAT ÖDÜLÜ ORHAN PAMUK’UN OLDU

“Veba Geceleri” adlı romanıyla ödüle değer görülen Orhan Pamuk’a ödülünü Seçici Kurul Başkanı Doğan Hızlan sundu.  Orhan Pamuk ödülü aldıktan sonra bir konuşma yaptı:

ORHAN PAMUK: ÜLKEMİN EKONOMİK VE SİYASİ OLARAK BU KADAR KÖTÜ DURUMDA OLACAĞINI HAYAL EDEMEZDİM

“Bu ödülün ilk verildiği günü çok iyi hatırlıyorum. Cevdet Bey ve Oğulları’nı, ilk romanımı hevesle yazan, adı sanı duyulmamış, mimarlık eğitimini yarıda bırakmış, romancı olmaya kararlı biriydim. Ödülü Fazıl Hüsnü Dağlarca ile romancı Peride Celal’e bölüştürdüler. İşte bu ödül yalnızca bir kitaba değil bütün bir hayata verilen bir ödüldü. Ben de kendi kendime 1977 yılında ‘40 yıl sonra alırım’ dedim.  Tahminim aşağı yukarı doğru çıktı ve pek çok şey geçti aradan. O zamanlar bir de şunu düşünüyordum. Cevdet Bey ve oğullarını yazarken aynı zamanda Sessiz Ev ve Beyaz Kale adlı romanlarda kahramanlar, İstanbul civarındaki veba salgını ile meşgul olurlar. Nasıl bu ödül 44 yıl evvel kurulmuşsa ben de 40 yıl bir vebada geçen bir roman yazmayı düşledim. 40 yıl düşündüğüm romanın da en sonunda yazması beş yıl sürdü. Tam roman biterken malum olduğu üzere bu korkunç pandeminin içine düştük. Romanda yazdıklarım arkadaşlarımın dediği gibi bir anlamda gerçek oldu. Romanı ilk  tasarlarken ana fikri takip etmedim. Esasında insanoğlunun ölüm karşısındaki var oluşsal, ruhsal korkularını ele almak istiyordum. Ölüm karşısında nasıl titriyoruz? Daha sonra konu biraz değişti ölüm karşısındaki tepkilerimiz ile ilgilenmeye başladım. Sonra o konudan da caydım. Karantinanın  ikilemlerini irdeledim.  Karantinaya uyulduğunda esnaf kan ağlıyor. İlkelerden vazgeçildiğinde ise insanlar ölüyor. İnsanlık tarihinde hiçbir zaman bu ikileme, doğru cevap bulunamadı.40 yıldır bu işlerin içindeyim ama asla ülkemin hem siyasi hem de ekonomik olarak bu kadar kötü bir durumda olacağını hayal edemezdim.  Allah millete sabır, direnme gücü versin diyorum.” (Özgür Edebiyat)

Sennur Sezer ödüllerine başvurular devam ediyor

Gıda-İş Sendikası ve Manos Kitap tarafından düzenlenen “Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri”ne başvurular devam ediyor. Son başvuru tarihi 1 Şubat 2022.

 “Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri”ne başvurular devam ediyor. Gıda-İş Sendikası ve Manos Kitap tarafından düzenlenen yarışmaya son başvuru tarihi 1 Şubat 2022. Yarışmanın amacı, “Birlikte yaşadığımız topraklarda ‘Sabah sokakları saran ekmek kokusunun mayalanışındaki uykusuzluk payı’nı yazmak ve emeğin tarihine yeni kaynaklar sunmak” olarak özetleniyor.

Ödüllerin öykü jürisini Adnan Özyalçıner, Nalan Barbarosoğlu, Ayşegül Tözeren, Sibel Öz ve Ahmet Tulgar oluşturuyor. Şiir jürisinde ise A. Hicri İzgören, Orhan Alkaya, Nalan Çelik, Gülce Başer ve C. Hakkı Zariç yer alıyor. Sonuçlar 15 Nisan 2022 tarihinde açıklanacak, ödüller Sennur Sezer’in doğum günü olan 12 Haziran 2022 tarihinde yapılacak törenle sahiplerine verilecek. Şiir ve öykü dalında yalnızca birincilik ödülü verilecek, kazanan dosyalar Manos Kitap tarafından yayımlanarak kitaplaştırılacak. Jürinin gerek görmesi durumunda “Jüri Özel Ödülü” verilebilir.

Ödüle daha önce dergilerde yayımlanmış olsa da kitap olarak yayımlanmamış ve daha önce herhangi bir ödül almamış öykü ve şiir dosyaları katılabiliyor. Her katılımcı ödüllerden sadece birisine ve sadece bir dosyayla başvurabilecek. Ödüle katılan eser sahipleri dosyanın herhangi bir yerinde açık kimliğini belli edecek isim, rumuz ve işaret kullanmamalı. Katılımcılar dosyalarıyla aynı paket içerisinde kapalı bir zarfın içinde kimlik ve iletişim bilgilerini göndermesi gerekiyor.

Ödüle başvuracak şiir ve öykü dosyalarının kitap olabilecek nicelikte, Times New Roman karakterinde 12 punto ile bilgisayarda yazılmış olmalı. El yazısıyla çoğaltılarak gönderilen dosyalar kabul edilmeyecek. Dosyalar A-4 formatında 6 kopya olarak aşağıda verilen adrese kargo ya da postayla ulaştırılmalı. Elden ya da e-posta yoluyla yapılan başvurular kabul edilmeyecektir.

Gönderilen dosyalar herhangi bir nedenle iade edilmeyeceği gibi başvuru sahipleri ilan edilen tüm koşulları kabul etmiş sayılır. Seçici kurul üyeleri, Manos Kitap çalışanları, Gıda-İş Sendikası Yönetim Kurulu üyeleri ve birinci dereceden akrabaları ödüle başvuramaz. Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir ve Öykü Ödülleri’nde daha önce şiir ya da öykü dalında ödül almış şair ve yazarlar, daha sonraki yıllarda bu ödüllerden birine başvuramaz.

Ödüle katılmak için başvurmak isteyenler eserlerini Gıda-İş Sendikası Genel Merkezi, Cihangir Mah. E-5 Yanyol, Gürel Apt. No: 195, Kat: 3 Daire: 8 Avcılar/ İstanbul adresine son başvuru tarihine kadar göndermelidir. Posta ve kargodaki gecikmeler dikkate alınmayacak. (Evrensel)

Mehmet H. Doğan Ödülü’nde başvurular başladı

Mehmet H. Doğan Ödülü’nün altıncısı için süreç başlıyor. Yarışmada bu yıl ilk kez, basılan kitapların yanı sıra isteyenler makaleleriyle de başvuru yapabilecek.

Nilüfer Belediyesi, sanatın birçok alanında olduğu gibi Türk şiirine de katkıda bulunacak etkinlikler düzenliyor. Bu çalışmalardan biri de bu yıl 6. kez düzenlenecek olan Mehmet H. Doğan Ödülü. Hem Türkçe’de yayımlanmış şiir eleştirilerinin önemine dikkat çekmek, hem de çağdaş Türk şiirinin önemli eleştirmenlerinden Mehmet H. Doğan’ın anısını yaşatmak amacıyla düzenlenen ödüller için süreç yeni yılla birlikte başlıyor.

Ödüller, 1 Ocak 2021– 31 Aralık 2021 tarihleri arasında yayınlanmış, Türkçe şiir eleştirisi, inceleme, araştırma kitapları ve aday olan Türkçe makaleler arasından Seçici Kurul’un seçtiği bir kitaba ve bir makaleye verilecek.

Lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile yüksek lisans derecesi almış araştırmacılara açık olan makale ödülü, Türk şiiri konulu akademik makaleler için verilecek. Makaleler, genel olarak Türk şiiri, bir dönemi, bir olgu, bir kavram, bir sorun ya da tek bir şair hakkında olabilecek.

Kitap ödülü 9 bin TL, tez ödülü de 3500 TL olan Mehmet H. Doğan Ödülü için başvuru süreci 3 Ocak’ta başlıyor. Başvuruları 4 Şubat’ta sona erecek yarışmanın seçici kurulu; Asuman Susam, Gültekin Emre, Haydar Ergülen, Metin Celal, Nilay Özer, Orhan Alkaya ve Orhan Tekelioğlu’ndan oluşuyor.

Zülfü Livaneli: Düzenle bütünleşenden sanat çıkmaz, sanat muhaliftir

Eski CHP milletvekili, sanatçı Zülfü Livaneli sanat dünyasında polemiğe neden olan ‘Kültür sanat bizim, yani solda olanların işi’ sözleriyle ilgili açıklama yaptı. Sanatın empati ve vicdan meselesi olduğunu belirten Livaneli,  Norveçli yazar Knut Hamsun’ı örnek verdi “Sol dediğim zaman, muhalif demek istedim. O düzen; ister komünist, ister faşist hükümet olsun düzenle bütünleşenden sanat çıkmaz. Sanat muhaliftir” dedi.

Birgün gazetesinden Hilal Solmaz’a konuşan Livaneli, gelecek yıl üç kitabının sinemaya uyarlanacağını söyledi. Livaneli “Gelecek yıl çekilecek olan filmler var. Serenad ve Leyla’nın Evi’ni Timur Savacı, (TİMS) Balıkçı ve Oğlu’nu ise Han Yapım Netflix’e çekecek” dedi.

DEĞERLERİMİZ

Arif Coşkun (Hatay 01 Mart, 1928-21 Mayıs, 1995)

Şair (D. 1 Mart 1928, Hatay – Ö. 21 Mayıs 1995). Antakya’da ortaokul son sınıfta iken öğrenimini yarıda bırakarak çalışma hayatına atıldı. Uzun süre memleketinde memur olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Son yıllarını amatör fotoğrafçılık yaparak geçirdi.

Şiirleri ve inceleme yazıları başta Yeditepe, Varlık ve Güneyde Kültür dergileri olmak üzere, çok sayıda gazete, dergi, antoloji ve yıllıkta yayımlandı. Hakkında yurtiçinde ve yurtdışında pek çok tanıtma, eleştiri ve değerlendirme yazıları yazıldı. Dört şiir kitabı ile Lütfi Özkök, Faik Baysal, Talat Sait Halman, Mustafa Dertli, Sebahattin Yalkın ve Süleyman Okay’ı konu alan üç kitaplık incelemesi yayımlanmadı.

ESERLERİ:

Günah Dağları (1962), Uzun Güllü (1964), Ateş Hattı (1966), Taş Kilim (1969), Çıkınımda Anadolu (1972), Barışın Kuyumcuları (1978), Tufandan Öncekiler, Tufandan Sonrakiler (1984).

HAKKINDA: Yurt Ansiklopedisi (c. V, 1982), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999).

OKUMA ÖNERİLERİ

1.Kılıç İpekte Sınanır  / Hüseyin Ferhad/ YKY

2.Hasretinden Prangalar Eskittim/ Ahmet Arif/Metis

3.Göğe Bakma Durağı/Turgut Uyar/ YKY

4.Gece Yanığı/ Cevahir Bedel/Yazılı Kağıt

5.Ölüsüzlük Ardında Gılgamış/ M. Cevdet Anday/Adam Y.

6.Rüzgar Bizi Götürecek/ Furuğ Ferruhzad/YKY

7.Ben Sana Mecburum/ Attila İlhan/İŞ bankası

8.Lavinia/ Özdemir Asaf/YKY

9.Otuz Beş Yaş/ Cahit Sıtkı Tarancı Can Y

10.Kuvayı Milliye/ Nazım Hikmet/ YKY

Exit mobile version