Hazırlayan: Mehmet Karasu
Haftanın Kitabı
Piramidin Tabanı Köy Enstitüleri ve Tonguç Anılar
Hafta sonunda, Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 82. Yıldönümünü kutladık.
Köy enstitüleri, Türkiye’de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 82 yıl önce 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılan okul türüydü. Tamamen Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetti.
Köy Enstitüleriyle ilgili onlarca kitap yazıldı, enstitüler onlarca kitabın konusu oldu. Bunlardan biri de Hürrem Erman’ın Piramidin Tabanı adlı eserdir.
‘Köy enstitülerinde kurucu, müdür ve yönetici olarak çalışan Hürrem Arman’ın iki ciltlik Piramidin Tabanı, Köy Enstitüleri ve Tonguç kitabının önsözünde “Bu kitabın ikinci bölümünde yaşamımın en mutlu dönemi olan köy enstitülerinin kuruluş ve uygulamalarına ait gözlem ve izlenimlerim verilmektedir. Özellikle Tonguç’u tanımak, düzene rağmen her yönüyle onun öncülüğünde yürütülen köy enstitüleri örgütü içinde, emekçi yığınlar ve onların çocuklarıyla bulunmak, onlarla beraber doğaya ve direnç gösteren sömürücülere karşı savaşa girmek, bu insanca mutluluğun nedenleridir.” der.
“Eğitmen adayları ve öğrenciler durumu gerçekten yeni öğreniyorlardı. Ayrılma kararında olanların yakın bir arkadaşları ağlayarak sıradan ayrıldı. Bu yaptıklarının yanlış olduğunu, bir gün daha kalarak beraberce konuşmalarını, ondan sonra kesin karar vermelerini söyledi. Üç çocuk, bütün arkadaşları ile kucaklaşıp öpüştüler, eğitmen adaylarının, öğretmenlerinin ellerini öptüler. Son olarak biz de sarıldık, öpüştük. Herkesin gözü yaşlıydı. Çocukların çoğu ayrılanlarla beraber hıçkırıyorlardı. Beş-altı çocuk Vakfıkebir’e kadar onları uğurlamak için izin aldı. Hemen odama kaçtım, hücrelerimden birkaçının eksildiği duygusu içindeydim…. Birkaç saat sonra bir çocuk heyecan ve sevinçle odama daldı: Müdürüm, Hüsnü’ler döndüler, vazgeçtiler, gitmeyecekler, dedi… Bir iki saat içinde üzüntüden gerçek bir sevince dönüşün bayramını yaşadık.”
Konuk Yazar
Köy Enstitüleri 82 Yaşında!
(Köy Enstitüleri, Tonguç Ve Fakir Baykurt)/Tahir Şilkan
Köy Enstitüleri, ülke tarihinin çok tartışılan konularından biridir. Tartışılmaktadır; çünkü Köy Enstitüleri ile ilk kez binlerce erkek, kız köylü çocuğu bir umut olarak karanlıktan aydınlığa doğru yol almıştır.
Köy Enstitüleri, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, özellikle Anadolu’nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği dikkate alınarak cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün desteğinde, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un olağanüstü çabasıyla ilkokulu bitiren köy çocuklarının yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular.
Tüm ülkeyi kapsayan bir yaygınlıkta kurulan Köy Enstitülerinin sayısı 21’dir. Köy Enstitülerinden; Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Dursun Akçam, Ümit Kaftancıoğlu, Ali Yüce, Osman Şahin, Yusuf Ziya Bahadınlı, Hasan Kıyafet gibi ünlü yazarlar ile Emin Özdemir, Sami Gürel, Pakize Türkoğlu, Azime Karabulut, Osman Bolulu, Mehmet Aydın, Abbas Cılga gibi çok başarılı eğitimciler yetişerek edebiyat ve eğitim alanında çok önemli hizmet vermişlerdir.
***
Köy Enstitüleri’nden yetişen bir yazar olan Fakir Baykurt, “Baba” olarak gördükleri İsmail Hakkı Tonguç’lu anılara, ‘Özyaşam’ında sıkça yer verir. İsmail Hakkı Tonguç’un kendisiyle aynı yaşlardaki oğlu Dr.Engin Tonguç’la, “bir yaşamı güzelleştirecek derecede” yakın arkadaş olduklarını yazan Fakir Baykurt, “Zor zamanlarımda onu, öz kardeşlerimden biri gibi yakınımda buldum. Yalnız iyi günlerin değil, kötü günlerin de dostu çıktı” değerlendirmesini yapıyor.
Fakir Baykurt, Gazi Eğitim Enstitüsünde öğretim gördüğü yıllarda, evinde sıkça ziyaret ettiği İsmail Hakkı Tonguç’un desteğini hep gördüğünü ifade eder. ‘Yılanların Öcü’ romanının Yunus Nadi Yarışmasında birinci olması üzerine İsmail Hakkı Tonguç’un “güzelim elyazısı” ile kendisine kutlama mektubu gönderdiğini yazar:
“…Köydeki gerçek yaşayışı bir sanat yapıtı haline sokarak ortaya sermen, pek durgun ve kısır fikir hayatımızı biraz olsun dalgalandırmaya yarayacaktır sanıyorum. Hareket, canlılık, kıpırdanış durgunluktan, sessizlikten daima daha hayırlı olduğu için yapıtın üstüne yazılacakların çoğu faydalı olacaktır.
Bu türlü hareketler, kalıp biçiminde yargılamaya yapmaya alışkın yazarları, onun dışına çıkmaya zorlayacaktır. Ezbere yazıp çizenlerle konuşanlar çıkacak olursa, böylelerine de kulak asmadan doğru bildiğin yolda ilerler gidersin.”
***
27 Mayıs öncesi günlerde görevden alınınca, kendisini görmek için evlerine gelen İsmail Hakkı Tonguç’un Demokrat Parti iktidarının 10 yıllık süreçte yaptığı yanlışlıkları çok doğru bir biçimde ortaya koyduğunu anlatan Fakir Baykurt, “zaman zaman döndüğü çocukluğunun güzel Rumeli ağzıyla çok güzel espriler” yapardı, diyor. 27 Mayıs’ın ona sevinç getiren günlerinde, Mustafa Ekmekçi’yi arayıp Mahmut Makal ve beni Kızılay’da bira içmeye çağırırdı diyen, Fakir Baykurt, “Çoşkundu. Yeni anayasaya girmesi gereken eğitimle ilgili maddeler hazırlıyor, hastalıkla boğuşurken hazırladığı metinleri Komisyona ulaştırmaya çalışıyordu” diye anlatıyor.
İsmail Hakkı Tonguç’un ismini, onun ölümünden sonra doğan oğluna koyan Fakir Baykurt, Tonguç’u toprağa verirken, oraya gelemeyen arkadaşları adına da bir şeyler söyler. Söyledikleri, İsmail Hakkı Tonguç’un yaşamını güzel özetleyen sözlerdir:
“Kırmızı kiremitli, beyaz badanalı okullar kurucusu, köyler eğitimcisi, yoksul köy çocuklarının eğitim babası İsmail Hakkı Tonguç!” diye başlar, Fakir Baykurt. “Kuruyan dilim ağzımda zor dönüyordu…” diye yazar anılarında. Konuşmasını şöyle sürdürek tamamlar: ” …Açtığın köyü canlandırma, köylüleri uyandırma çığırından dönülmüş gibi görünse de, köyler yabancıların yardımıyla sağlanan baraka okullarla donatılmaya çalışılsa da üzülme; kafalara, gönüllere ektiğin tohumlar bir gün daha gür yeşerecek. Her 17 Nisan’da sana çiçekler getireceğiz. Yalnız biz değil, senin bizlerden sonra gelecek çocukların da sana karşı vefalı olacağız, üzülme. Bu sözlerim şimdi gelinmez yerlerde, belki ölümünü duymayan köy çocuğu arkadaşlarım adına, köylerdeki milyonlar adına olsun. Göklerin yağmurları üstüne yağsın, toprağın her zaman çiçekli, yapraklı olsun…”
Fakir Baykurt, İsmail Hakkı Tonguç’un romanını yazmak için yıllarca uğraşmış olmasına karşın, roman tamamlanmamıştır.
Haftanın Şiiri
Köy Enstitüleri Marşı*
Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine.
Milletin her kazancı, milletin kesesine.
Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine
Toprakla savaş için ziraat cephesine.
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak
En yeni aletlerle, en içten çalışarak,
Türk için, yine yakın dünyaya örnek olmak,
Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak.
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
Kuracağız öz yurtta dirliği, düzenliği.
Yıkıyor engelleri ulus egemenliği.
Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği.
Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
* Güftesi B. Kemal çağlar tarafından yazılan ve bestesi A. Adnan Saygun tarafından yapılan bu marş, önce ‘ZİRAAT MARŞI’ olarak düzenlenmiş daha sonra bütün köy enstitülerinin ortak marşı olmuştur.
Haftanın Sanat Gündemi
Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü’nün sahipleri belli oldu.
Mayıs Yayınları tarafından bu yıl yirmi yedincisi düzenlenen Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü, “Düşme” adlı dosyasıyla Hakan R. Temiz’e verildi.
Orhan Alkaya, Gökhan Arslan, Suat Çelebi ve Mustafa Torun’dan oluşan seçici kurul, 144 dosya arasından yaptığı değerlendirme sonucunda; ödülün “Düşme” adlı dosyasıyla Hakan R. Temiz’e verilmesine oy birliğiyle karar verildi.
Sina Akyol Özel Ödülü ise, Öztekin Düzgün’ün “Çiçekler Mümkünse” isimli dosyasına verildi.
Seçici Kurul, ödül alan dosyaların yanı sıra; Vedat Barga, Ozan Behram, Onur Tuna Bozbey, Handenur Dayıca, Mert Özden ve Utku’can Yazıcı’nın adlarının anılmasını kararlaştırdı.
Ödül kazanın dosyaların, ödül yönetmeliği gereğince 2022 yılı içinde, telif ücreti de ödenerek kitap olarak basılacağı açıklandı.
Ödül töreni 7 Mayıs’ta
Sennur Sezer Emek-Direniş Şiir Ve Öykü Ödülleri Sahiplerini Buldu
Ozan Sennur Sezer adına, DİSK/Gıda-İş Sendikası ile Manos Kitap’ın birlikte düzenledikleri şiir ve öykü yarışması sonuçlandı. Öykü dalında Üzeyir Karahasanoğlu’nun “Geçmişi Beklemek”, şiir dalında ise Bahtiyar Kaymak’ın “Patron” başlıklı dosyası ödüle değer bulundu.
Öykü Seçici Kurul üyeleri Adnan Özyalçıner, Ayşegül Tözeren, Nalan Barbarosoğlu, Sibel Öz ve Ahmet Tulgar’dan; Şiir Seçici Kurul üyeleri ise A. Hicri İzgören, Orhan Alkaya, Nalan Çelik, Gülce Başer ve C. Betül Dünder’den oluşuyordu.
Şiir Seçici Kurulu ayrıca “91’Kışı” adlı dosyasıyla İrfan Temel‘e de Jüri Özel Ödülü verdi.
Bu yılki ödül töreni, Sennur Sezer’in doğum tarihi olan 12 Haziran’da İstanbul’da yapılacak.
Devrek Belediye Başkanlığı’ndan 2022 Rüştü Onur Şiir Ödülü
Devrek Belediye Başkanlığı tarafından Rüştü Onur Sanat ve Kültür Derneği (ROSAK)’nin desteğiyle bu yıl “RÜŞTÜ ONUR ŞİİR ÖDÜLÜ”nün ikincisi düzenlenmiştir. Yarışmanın amacı, Rüştü Onur adını yaşatmak, Türk edebiyatına katkı sağlamak, yeni şiirler ve adlar kazandırmaktır.
1-Ödüle aday olan yapıtlarda çağdaş bir dünya görüşü, şiirin gerektirdiği estetik ve dil bilinci temel ölçüt olacaktır.
2-Ödüle, 1 Ocak 2021- 31 Ocak 2022 tarihleri arasında yayımlanan kitaplar katılabilir.
3-Ödüle başvuru 18 Nisan 2022’de başlayacak olup 30 Haziran 2022 tarihinde sona erecektir.
4-Ödül; kitap dalında bir kişiye verilecek olup Seçici Kurul gerekli gördüğü takdirde ödülü paylaştırabilir. Seçici Kurul ayrıca “jüri özel ödülü” de verebilir.
5-Yarışma sonuçları 1 Kasım 2022 tarihinde açıklanacaktır. Ödül töreni 2 Aralık 2022 tarihinde Devrek’te yapılacaktır.
6-Yarışmada birinci olana 2.500 TL ve plaket verilecektir.
7-Ödüle katılacak kitap 7 (yedi) adet olarak katılımcının kısa özgeçmişi, adresi ve iletişim bilgilerinin bulunduğu bir dilekçe ile en geç 30 Haziran 2022 tarihine kadar “İbrahim Tığ, Devrek Belediye Başkanlığı, Cumhuriyet Alanı Devrek-Zonguldak (0533 646 1706)” adresine elden, posta veya kargo yoluyla ulaştırılacaktır. Posta ve kargo gecikmelerinin sorumluluğu sekreteryaya ait değildir.
8-Ödülün seçici kurulu şu isimlerden oluşmaktadır:
Mehmet Yaşar Bilen (Eleştirmen-Yazar / Jüri Başkanı)
Halil İbrahim Özcan (Şair/ PEN Türkiye 2. Başkanı)
Ayten Mutlu (Şair-Yazar)
Hüseyin Alemdar (Şair-Yazar)
İbrahim Tığ (Şair-Yazar)
2022 Müfide Güzin Anadol Öykü Ödülü
Devrek Belediye Başkanlığı tarafından, Rüştü Onur Sanat ve Kültür Derneği (ROSAK)’nin desteğiyle bu yıl “MÜFİDE GÜZİN ANADOL ÖYKÜ ÖDÜLÜ”nün ikincisi düzenlenmiştir. Yarışmanın amacı, Müfide Güzin Anadol adını yaşatmak, Türk edebiyatına katkı sağlamak, yeni öyküler ve adlar kazandırmak olarak belirlenmiştir.
1-Ödüle aday olan yapıtlarda çağdaş bir dünya görüşü, öykünün gerektirdiği estetik ve dil bilinci temel ölçüt olacaktır.
2-Ödüle, 1 Ocak 2021- 31 Ocak 2022 tarihleri arasında yayımlanan kitaplar katılabilir.
3-Ödüle başvuru, 18 Nisan 2022’de başlayacak olup 30 Haziran 2022 tarihinde sona erecektir.
4-Ödül, kitap dalında bir kişiye verilecek olup Seçici Kurul gerekli gördüğü takdirde ödülü paylaştırabilir. Seçici Kurul ayrıca “jüri özel ödülü” de verebilir.
5-Yarışma sonuçları 1 Kasım 2022 tarihinde açıklanacaktır. Ödül töreni 2 Aralık 2022 tarihinde Devrek’te yapılacaktır.
6-Yarışmada birinci olana 2.500 TL ve plaket verilecektir.
7-Ödüle katılacak kitap 7 adet olarak katılımcının kısa özgeçmişi, adresi ve iletişim bilgilerinin bulunduğu bir dilekçe ile en geç 30 Haziran 2022 tarihine kadar “İbrahim Tığ, Devrek Belediye Başkanlığı, Cumhuriyet Alanı Devrek-Zonguldak (0533 646 1706)” adresine elden, posta veya kargo yoluyla ulaştırılacaktır. Posta ve kargo gecikmelerinin sorumluluğu sekreteryaya ait değildir.
8-Ödülün seçici kurulu şu isimlerden oluşmaktadır:
Lütfiye Aydın (Yazar / Jüri Başkanı)/Öner Yağcı ( Yazar)/Zeynep Aliye (Öykücü)/Fahrettin Koyuncu (Şair-Yazar)/İbrahim Tığ (Şair-Yazar)
Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ne yoğun ilgi ödül törenini erteletti
Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ikincisi roman dalında düzenlenen Oktay Akbal Edebiyat ödülü yarışmasına geçen yıla göre üç kat daha fazla eser katıldığı ve yoğun ilgi olduğu için seçici kurul 20 Nisan’da yapılacak olan ödül töreninin 28 Ağustos 2022 tarihine ertelendiğini duyurdu.
Muğla Büyükşehir Belediyesi, Oktay Akbal’ın adını yaşatmak, Türk Edebiyatını desteklemek, yaygınlaştırmak ve başarılı yazarları ödüllendirmek amacıyla ‘Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ yarışması düzenliyor. İlki geçen yıl hikaye dalında gerçekleşen Oktay Akbal Edebiyat Ödülü, bu yıl roman dalında düzenlendi. Başvuruları 7 Ocak 2022 tarihinde sona erdi. Oktay Akbal Edebiyat Ödülü başvuruları Muğla Büyükşehir Belediyesi Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Koordinatörlüğüne yapıldı. Yarışmaya katılan eser sahipleri, eserlerini posta, kargo, elden vb. şekillerde adrese teslim etme imkanı buldu.
Bu yıl roman dalında düzenlenen Oktay Akbal Edebiyat Ödül töreni 20 Nisan tarihinde gerçekleştirileceği duyuruldu. Ancak roman dalında yarışmaya katılımın yoğun olması dolayısıyla seçici kurul eserlerin daha detaylı incelenmesi için ödül töreninin 28 Ağustos 2022 tarihine ertelendiğini açıkladı. Kurul, yarışmaya geçen yıldan üç kat fazla eser katıldığını belirtti. (Milliyet)
Öykü yarışmasına başvuru başladı
Edebiyatist Yayınları tarafından yapılan Edebiyatist Öykü Yarışması’na başvurular başladı.
Öykü yarışmasına başvuru başladı
Yapılan açıklamada; “Nitelikli edebiyata gönül veren yazar adaylarına destek olmak, çağdaş Türk edebiyatına yeni ve başarılı eserler katmak, iyi öyküleri ve öykücüleri gün yüzüne çıkarmak amacıyla düzenlenmiştir ve dileriz ki uzun bir ömrü olur. Yarışmaya katılmak isteyen yazarlar eserlerini aşağıdaki şartnameye uygun bir şekilde hazırlayıp ilgili tarihte bize ulaştırabilirler.” denildi. Başvurular 31 Temmuz’a kadar sürecek.
Şartname
1. Yarışmaya jüri üyelerinin 1. derece yakınları katılamaz.
2. 18 yaşını doldurmuş her Türk vatandaşı, yalnızca bir öykü ile katılabilir.
3. Konu serbesttir.
4. Öykü metni en fazla 2000 kelimeden oluşmalı, Times New Roman yazı karakterinde, harfler 11 punto, satır aralığı 1.5 ölçüsünde olacak şekilde Word formatında gönderilmelidir. (Kelime sınırını aşan ve PDF formunda gönderilen öyküler değerlendirmeye alınmayacaktır.)
Bir Portre: İsmail Hakkı TONGUÇ:
İsmail Hakkı Tonguç, bugünkü Bulgaristan’ın Silistre iline bağlı Totrakan ilçesinin bugünkü adı Sokol olan Tatar Atmaca köyünde 1893 yılında dünyaya geldi. Babası Kırım göçmenlerinden Hacı Velioğlu İdris, annesi ise Dobrucalı bir Türk olan Vesile Hanım’dır. Biri kız 8 kardeşin en büyüğü olan İsmail Hakkı Tonguç, eğitim hayatına kendi köyünde başladı ve 4 yıllık ilkokulu bitirdikten sonra Silistre’de rüştiyeye devam etti. Oradaki öğrenimi sırasında aynı zamanda köyün değişik işlerinde çalıştı ve tarımla uğraştı.
1914 yılında öğrenimine devam etmek üzere tek başına İstanbul’a gitti, sıkıntı çekti, ardından Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) Şükrü Bey tarafından leyli meccani (parasız yatılı) öğrenci olarak Kastamonu Muallim Mektebi’ne gönderildi. 1916’da naklen İstanbul Muallim Mektebi’ne gelerek öğrenciliğine orada devam etti. Muallim Mektebi’nde öğrenciliği, I. Dünya Savaşı’nın güç yaşam koşullarını dayattığı yıllara rastlamaktadır. Okulu bitirdikten sonra 1918’de Almanya’ya daha üst öğrenim için gönderildi. 1918-1919 yıllarında Almanya’nın Karlsruhe kentindeki Ettlingen Öğretmen Okulu’nda sekiz aylık bir programa devam etti. 1919’da Anadolu’ya dönerek, Eskişehir Muallim Mektebi’nde Resim ve Elişi ile Beden Eğitimi öğretmeni olarak göreve başladı. 1921’de Yunan işgalinden hemen önce Ankara’ya atandı, 1922’de yeniden öğrenim görmek üzere Almanya’ya gönderildi.
1922 sonundan başlayarak 1924 Nisan’ına değin Konya Muallim Mektebi’nde, aynı yılın güzüne değin ise Ankara Muallim Mektebi’nde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Daha sonra kısa bir süre Adana Muallim Mektebi’nde öğretmenlik yaptıktan sonra, 1925’te beş aylığına mesleki eğitim kurumlarında incelemeler yapmak üzere yeniden Almanya’ya gitti. 1925’te Ankara Muallim Mektebi’nde öğretmenlik yaptı, 11 Mart 1926’da Maarif Vekâleti Levazım ve Alatı Dersiye Müzesi Müdürlüğü’ne atanarak merkezdeki yöneticilerden biri oldu. 10 Temmuz 1926 ile 26 Ağustos 1926 tarihleri arasında, ilköğretim müfettişleri ve ilkokul öğretmenleri için Ankara’da açılan “İş İlkesine Dayalı Öğretim Kursu”nda, yabancı öğretim üyeleri ile birlikte çalışarak, daha sonra Köy Enstitülerinin temel ilkesi, sloganı (Osmanlıcada “şiar”, İng. “motto”) durumuna gelecek “iş için iş içinde işle eğitim” anlayışını geliştirdi.
1937’de Köy Eğitmenleri Yasası çıktıktan sonra, İzmir’de Kızılçullu’da (bugünkü Şirinyer), Eskişehir Çifteler’de ilk köy öğretmen okulları açıldı. 1938’de ilköğretim kurumlarını incelemek üzere Bulgaristan’da, Macaristan’da ve Almanya’da bulundu. 28 Aralık 1938’de Hasan-Âli Yücel Millî Eğitim Bakanı olduktan sonra, vekaleten yürüttüğü İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine asaleten atandı.
17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri Kanunu çıktıktan sonra açılmaya başlayan enstitülerle çok yakından ilgilendi. 1946’da görevden alınışına değin, enstitüler için canla başla çalıştı. Öyle ki, kendi ailesiyle bile yeterince ilgilenemedi; ikinci oğlu Yalım Tonguç, 1944’te öldü. Kendisini ve bölgelerinde inançla görev yapmakta olan ekibini karanlıkları aydınlağa çevirme yolunda büyük engeller beklemekte idi. Tonguç özellikle kız çocuklarının eğitime alınması ve öğretmenliğe kazandırılması için büyük çaba içindeydi ama bunlar yerine getirilemiyordu.
İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Tonguç’u 25 Eylül 1946’da görevinden alarak, Talim Terbiye Kurulu üyeliğine getirdi.
Buradan da 1954’te kendi isteğiyle emekli oldu.
1956’da Avrupa’yı gezdi ve İsviçre’deki Pestalozzi Çocuklar Köyü’nü inceledi. 1958’de hastalanan İsmail Hakkı Tonguç, 11 Haziran 1960’ta çoktan kapatılan Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne yıllar sonra ilk kez gitti. (Wikipedia)
Okuma Önerileri
1.Bir Köy Enstitülünün Anıları/Hacı Angı İş Bankası
2.Köy Enstitüleri Ve Sonrası/ M.Rauf İnan/Öğretmen Yaay.
3.Şeytanistan/Ali Yüce/Güldikeni
4.Rüzgar Kanatlıydılar/Hatice Aray/Kaynak Yay.
5.Umut Yolu/Engin Tonguç/İş Bankası