Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Kerbela-Hz. Hüseyin/ Sinan Yağmur  Kapı Yayınları “Zulüm gücü elinde bulunduranın yaratılanlara haksızlık etme hakkını kendinde görmesidir. Alnı secdeye değip de yüreği adalete değmeyenlere inat, dilinden zikir düşmeyip de eliyle saltanat kuranlara rağmen Muhammedî duruş gösterip mazlumların sesi, güvenci olmanın yiğitlik meydanıdır Kerbela. Bugün Kerbela’yı doğru okuyamadığımız meseleyi bir halifelik ısrarı […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Kerbela-Hz. Hüseyin/ Sinan Yağmur  Kapı Yayınları

“Zulüm gücü elinde bulunduranın yaratılanlara haksızlık etme hakkını kendinde görmesidir. Alnı secdeye değip de yüreği adalete değmeyenlere inat, dilinden zikir düşmeyip de eliyle saltanat kuranlara rağmen Muhammedî duruş gösterip mazlumların sesi, güvenci olmanın yiğitlik meydanıdır Kerbela.

Bugün Kerbela’yı doğru okuyamadığımız meseleyi bir halifelik ısrarı diye anladığımız için imanımız kısır kalmıştır. Hz. Muhammed’i (sav), Ali’nin (kv) yolunu ve Hüseyin’in (ra) direnişini derinden anlayamadığımızdandır ki…

 Allah’a kullukta  “sloganca bir aşkımız”

var ama “şuurumuz” yok.  Tüm yaratılanlara muhabbetimiz var ama samimiyetimiz kalmamıştır.

İki türlü kıyam vardır: İbadetin ve imanın kıyamı. Namazda Allah’a aşkımızdan kıyam ederiz, imanda kıyam ise Allah düşmanlarına, Allah’ın emaneti kullarına zulüm gösterenlere karşı ölümüne karşı durmaktır.  Velev ki haksızlığı yapan kendisini

“Ben Müslümanım” diye tanıtsa dahi.” (Tanıtım Yazısı)

Konuk Yazar

Ali Yüce’nin Şiirinde Sevgi ve Toplumsallık/Bahri LOŞ

Hayatla erken tanışan, hayatla yoğrulan ve gördüğü olumsuzluklar dahil her şeyi sevgiye dönüştüren, Metin Altıok’un “ Şiir insanları sevmeye yarar.” sözünün adeta bir uygulayıcısı olan bir şairdir Ali Yüce. “Sevgi” sözcüğü onun şiirleri ve hayatında havada kalmaz. Samimiyet ve sıcaklığı attığı her adımda, dillendirdiği her sözcükte kendini gösterir. Zaten şiirlerindeki insancıl dizeler onun yüreğini çabucak ele verir.  Ali Yüce;

Unutma canım

Bizim sıcağımız şiir sıcağı canım

Yunus Emre sıcağı

Pişirir Kerem’i yakmaz

Toprağımız halk toprağı

Kimseyi sevdasız bırakmaz (Şiir Sıcağı)

dizeleriyle insan yüreğine ne kadar yakın olduğunu ifade eder.  Ali Yüce kendini yaşadığı toplumdan, başka insanların acılarından ayrı düşünmemiştir.

Bütün evrenin içerisindeki olumsuzluklardan kendinize bir pay çıkarırsınız. Kendinizi sorumlu hissedersiniz. Mutlu olmayı, gününüzü gün etmeyi başarıyorken bile dünyanın bütün sıkıntılarından kendinize bir acı yaratırsınız. İçinizdeki sevgi o kadar yüce ki bütün ağrılarda kendinizi bulursunuz. Bu şair olmakla alakalı bir durum değildir sadece. Her şeyden önce insan olmanın bir sonucudur. Sevmeyi bilmeden, sevgiyi yüceltmeden buraya gelinemez. İnsanlar bu kadar birbirlerinden ayrı durmaya ant içmiş gibi davranırken, birbirimize ilaç olmayacak onca şeye sarılmış, içimizde birbirimizi yaraladığımız dikenlere yer verirken sevgiye sırt çevirdiğimiz bir çağda;

“bütün suçum bu benim

evreni kucaklamak

çözmek kör düğümleri” (Aç Ağzını Karanlık)

diyebilmek ancak yüreği güzel ve bu güzelliği yaymak isteyen yüce bir kalbe ait olabilir. Bir insan bu dünyada olup biten her şeye rağmen evreni kucaklama cesareti gösteriyorsa bunun altında mutlaka koca bir sevgi yatmaktadır.

Ali Yüce kendini içerisinde bulunduğu toplumdan ayrı tutmamıştır. Toplumdan aldığını tekrar topluma vermiştir. Yazarken düşüncelerini;

“Şiirimin malzeme kaynağı doğal ve toplumsal çevredir, halktır. Bir gözlem yaparken, bir şeye bakarken onun içine girerim. Kendimi o nesnenin, o insanın, o çocuğun, o kuşun, o hayvanın yerine koyarım. (…) Günlük yaşamın akışı içinde de sürer gereç toplamam. Uzunlu kısalı yolculuklarda, otobüs duraklarında, ekmek kuyruklarında, çarşı pazarda alış veriş yaparken, birine konuk olurken, birini konuk ederken, bir hastane koridorunda doktor beklerken, resmi dairelerde bir iş kovalarken, çevremle çifte ilişki içindeyimdir.*”   şeklinde açıklayan bir şair toplumdan ne kadar uzağa düşebilir. Bütün yazdıklarında şu yukarıdaki cümlelerin izlerini sürmek mümkündür.

Çarpar yüreğim

Bütün göğüslerde

En uzak ülkenin

Komşusuyum ben (Evrensel Kardeş)

dizeleriyle yalnız yaşadığı yerin değil bütün dünyanın insanlarına karşı duyduğu sevgiyi ifade etmiştir. Yine şair;

Ben çiçek olsaydım eğer

Hiç saksı giymezdim ayağıma

Ödünç kanat alırdım

Güvercin teyzemden

Barış uçardım üstünüze

….

Ben tüfek olsaydım eğer

Patlamazdım kimsenin üstüne

Bir tetiğimden utanırdım

Bir de eğri parmağından

İnsan amcaların(Olmaca)

dizeleriyle evrensel düşüncelerini güzel bir şekilde dile getirmiştir. Olmaca şiiri yazış şekli itibariyle ve taşıdığı anlam yönüyle tam bir ustalık işidir. Şair saksı giymeyen bir çiçek olarak özgürlüğü ifade ederken insanların üzerine barış olarak uçması, tüfek olarak kimsenin üzerine patlamak istememesi, insanların tetiğinden utanması dünyada yaşanan olumsuzluklardan şikayetçi olduğunu ve evrensel barışa olan duyarlılığını ifade etmektedir. Ayrıca;

Sen ne biçim uygarlıksın

Parmağın tetiğe yapışık(Tutkal)

dizeleri çağa getirdiği eleştirinin en somut örneklerinden biridir. Ali Yüce her şeyden önce sevgiyle yoğrulmuş, toplumsallığı ön planda tutan, evrensel düşüncelere sahip bir şair ve yazardır. Yazımıza son verirken Ali Yüce’nin yine bu yönünü vurgulayan bir sözüne yer verelim:

“Bak! Benim şiirimde sadece aşk anlatan şiir yoktur. Ama tüm şiirlerimde aşk var.**”

Kaynakça:

 – Hatay Harmanından Ali Yüce, Mehmet Karasu-Nebihe Karasu

– http://www.şiir.gen.tr

*Duran Yaşar’ın “Antakya’nın Karasevdalısı Ozan Ali Yüce” yazısından alınmıştır.

**Müslüm Kabadayı’nın “Şeytanistan’ın Ali Yüce’sine” isimli yazısından alınmış olup Müslüm Kabadayı da bu sözleri Yaşar Seyman’ın Ali Yüce ile yaptığı bir söyleşiden alıntıladığını belirtmiştir.

Haftanın Şiiri

Göğe Bakma Durağı/Turgut Uyar

(D. 4 Ağustos 1927, Ö. 22 Ağustos 1985)

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut

Bu evleri atla bu evleri de bunları da

Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

İnecek var deriz otobüs durur ineriz

Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya

Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

Bana dönesin diye bir bir kapattım

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat.

Masa Da Masaymış Ha/Edip Cansever

(d. 8 Ağustos 1928, İstanbul – ö. 28 Mayıs 1986)

Adam yaşama sevinci içinde

Masaya anahtarlarını koydu

Bakır kâseye çiçekleri koydu

Sütünü yumurtasını koydu

Pencereden gelen ışığı koydu

Bisiklet sesini çıkrık sesini

Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu

Adam masaya

Aklında olup bitenleri koydu

Ne yapmak istiyordu hayatta

İşte onu koydu

Kimi seviyordu kimi sevmiyordu

Adam masaya onları da koydu

Üç kere üç dokuz ederdi

Adam koydu masaya dokuzu

Pencere yanındaydı gökyüzü yanında

Uzandı masaya sonsuzu koydu

Bir bira içmek istiyordu kaç gündür

Masaya biranın dökülüşünü koydu

Uykusunu koydu uyanıklığını koydu

Tokluğunu açlığını koydu.

Masa da masaymış ha

Bana mısın demedi bu kadar yüke

Bir iki sallandı durdu

Adam ha babam koyuyordu.

Haftanın Sanat Gündemi

2022 Talât Sait Halman Çeviri Ödülü için başvurular başladı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), bu yıl sekizincisini takdim edeceği Talât Sait Halman Çeviri Ödülü ile güncel kültür-sanat üretimini teşvik etmeye devam ediyor. Nitelikli edebiyat çevirilerini desteklemek amacıyla, sekiz yıl önce aramızdan ayrılan Talât Sait Halman anısına başlatılan Talât Sait Halman Çeviri Ödülü, 2022 değerlendirmeleri için başvuruları 1 Ağustos – 16 Eylül tarihleri arasında kabul edecek. Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’yle, Seçici Kurul tarafından belirlenen yapıtın çevirmenine 20 bin TL tutarında nakit desteği sağlanacak.

Başkanlığını yazar Doğan Hızlan’ın yaptığı Talât Sait Halman Çeviri Ödülü Seçici Kurulu; yazar, çevirmen ve eleştirmen Sevin Okyay; yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın; yazar ve çevirmen Yiğit Bener ile yazar ve çevirmen Kaya Genç’ten oluşuyor. Ödülün sahibi, Seçici Kurul tarafından yıl sonunda açıklanacak.

Talât Sait Halman Çeviri Ödülü için başvurular, yayınevleri veya çevirmenler tarafından yapılabilir. Başvuruda sunulacak eserler, orijinal dilinden Türkçeye çevrilmiş, ISBN numarası almış öykü ve roman çevirileri ile sınırlıdır. Yayınevleri en fazla üç çeviri eser ile başvuru yapabilmektedir. Seçici Kurul, aday önerilerinde bulunabilir. Adayların daha önce Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nü kazanmamış olması gerekmektedir. Başvuru formu ve koşullarına dair ayrıntılı bilgi içeren şartnameye iksv.org adresinden ulaşılabilir. 2022 Talât Sait Halman Çeviri Ödülü için başvuruların 16 Eylül Cuma saat 17.00’ye kadar İKSV’ye ulaştırılması (Nilay Kartal dikkatine, Nejat Eczacıbaşı Binası, Sadi Konuralp Cad. No: 5, 34433 Şişhane, Beyoğlu, İstanbul) gerekmektedir.

Antakya’da Bu Öykü İşliği Yaz Kış Demiyor

AALEN Antakya Kültür Derneği pek çok alanda şehrin sanat ve edebiyatını ayakta tutmaya devam ediyor. 2003 yılından bu yana böyle. 20 yıldır Mehmet Karasu başkanlığında hem ulusal hem de uluslararası alanda sempozyumlar, felsefe okulu etkinlikleri, paneller, konserler, edebiyat ödülleri düzenleniyor…

Defne Barış Korosu ve Altın Defne Edebiyat ödüllerinin ise ayrı bir yeri var bu çalışmalarda. Defne Barış Korosu ezgilerini Arapça, Kürtçe, Ermenice, Yunanca ve Türkçe söylüyor. Yurt içinde ve yurtdışında verdikleri konserlerde, bir yandan ülkemizin kültürel değerlerini tanıtıyorlar, diğer yandan da müzik yoluyla barış köprüleri oluşturuyorlar.  

Öykü işliği ise yılın her mevsiminde etkin çalışmalar yapıyor. Bu toplantıda çalışma  “Simge ve hayal gücüne dayalı öykü yazımı”ydı. İşlik öğretmeni Yahya Harbelioğlu anlatıyor ve işliğe katılanlar onu dikkatle dinleyip not alıyorlardı.

İşliğe devam eden yazarlar ya da ya da yazar adayları buradan edindikleri bilgiler ışığında yazdıkları öyküleri aynı kitapta toplamışlar. Dernek yazdıklarına sahip çıkmış ve basımını üstlenmiş. “Yolun Başı KADINCA ÖYKÜLER” üçüncü baskısını yapmış.

İşlik, katılımcıların belirttiği gibi yazma konusunda yeni ufuklar açıyor; kendi yeteneklerini tanıma fırsatı doğuruyor; doğru yazım kurallarını öğreniyorlar; daha önemlisi ise zamanı verimli kullanmayla arkadaşlık, dostluk gibi değerleri yaşıyorlar.

Öykü işliğindeki benim bu çalışmam  AALEN Antakya Kültür Derneğinin ağustos ayı içerisinde 20. kuruluş yıldönümü nedeniyle yapılacak etkinliklere yönelik. (Ferhat İşlek)

Ece Ayhan Öykü ve Şiir Yarışması başvuruları açıldı

    Eceabat Belediyesinin düzenlediği Ece Ayhan 2022 Öykü ve Şiir Yarışması için son başvuru tarihi 20 Ağustos olarak açıklandı.

Katılım Koşulları:

Yarışmaya katılım koşullarını eksiksiz yerine getirmeniz adil bir yarışma için gerekli ve zorunludur.

Yarışmada konu sınırlaması yoktur.

Başvurunuzu sadece sitemizde bulunan form aracılığıyla yapabilirsiniz. E-mail, posta, kargo ya da diğer yollarla yapılan başvurular kabul edilmeyecektir.

Her iki kategoride de başvuru yapabilirsiniz. Ancak her kategori için ayrı ayrı başvuru formu doldurmanız gerekmektedir.

En fazla iki şiirle ve/veya bir öykü ile başvurabilirsiniz. Şiirlerde sayfa sınırlaması yoktur. Öykü dosyalarının aşağıdaki şekil şartlarında 10 A4 sayfasını aşmaması gerekmektedir.

Kişisel bilgilerinizi sadece form alanlarına girmeniz gerekmektedir. Formun en altında bulunan dosya ekleme bölümüne eserlerinizi MS Word formatında düzenlenmiş dosya olarak eklemeniz gerekmektedir. Word formatındaki eserinizde kimliğinize ilişkin hiç bir bilgi bulunmaması gerekmektedir. Dosyanızın sağ üst köşesine sadece form alanına da girdiğiniz “RUMUZ”unuz bulunmalıdır. Eser dosyasında kişisel herhangi bir bilgi bulunması durumunda puan verip vermemek juri üyelerinin inisiyatifindedir. Kişisel bilgi bulunmasından dolayı sadece tek bir juri üyesi bile puan vermezse kazanma şansınızı kaybedeceksiniz.

Şiir ve öyküler, 1,5 satır aralığında 12 punto Times New Roman ile yazılacaktır.

Yapıtlar önceden başka bir yerde yayımlanmamış olmalıdır.

Yapıtlar Türkçe dil bilgisi ve yazım kurallarına uygun hazırlanmalıdır.

Yapıtlar millî ve manevi değerlere, genel ve evrensel ahlak ile insanlık ilkelerine uygun olmalıdır.

Yarışmaya Eceabat Belediyesi çalışanları, jüri üyeleriyle bunların birinci dereceden yakınları katılamazlar.

Yarışmaya katılan eserlerin, intihal (çalıntı) veya suç unsuru içermesi vb. durumlarda yayınların içindeki tüm bilgilerin hukuki ve cezai sorumluluğu şair ve yazarlarına aittir.

Yarışmada ödül kazanan ve ye yayınlanmasına karar verilen şiir ve öykülerin telif hakkı beş (5) yıl boyunca Eceabat Belediyesine aittir. Belediye isterse bu süre içinde her iki kategorideki yarışmada ödül alan yapıtları veya ödül almasa bile yayınlamaya değer gördüğü çalışmaları kitap ya da dergide yetkilendirdiği yayınevi aracılığıyla yayınlayabilir. (edebiyathaber.net)

Vedat Günyol 7. Deneme Yarışması İçin başvuru süreci başladı

Kartal Belediyesi, çevirmen, eleştirmen, öğretmen, yayıncı ve yazar Vedat Günyol anısına düzenlediği deneme yarışmasının 7’ncisini gerçekleştiriyor.

Başta edebiyat alanına giren sorunlar olmak üzere toplumsal yaşam içinde insanı ilgilendiren hemen her konuya eğilen “Yazarların Cumhurbaşkanı” Vedat Günyol’u gelecek kuşaklara tanıtmak ve deneme alanındaki çalışmaları desteklemek amacıyla düzenlenen “Vedat Günyol Deneme Yarışması” tüm yazarları bekliyor.

Türkiye Yazarlar Sendikası, Kırmızı Kedi Yayınevi, Cumhuriyet Gazetesi, P.E.N ve İstanbul Atatürk Lisesi Mezunları Vakfı’nın da destek verdiği  “Vedat Günyol Deneme Yarışması”na katılmak isteyen yazarlar için başlayan başvuru süreci, 11 Kasım 2022’de sona erecek.

Adaylar, farklı alan ve konularda, deneme tarzında yazılmış, yayımlanmış veya yayımlanmamış ise en az 30 sayfa Türkçe olarak yazılmış çalışmalarıyla yarışmaya katılabilecek.

Adem Uçar, Adnan Özyalçıner, Arif Kızılyalın, Celal Ülgen, Hakan Unutmaz, Halil İbrahim Özcan, Hürriyet Yaşar, Hüseyin Köse, Mazlum Çetinkaya, Rengin Cemiloğlu, Tahir Şilkan ve Uğur Kökden’in Seçici Kurul’da yer aldığı yarışmada ödül alan eser, bir kitap olabilecek hacim ve biçimde olması halinde yayımlanacak ve birinci olan yazar 10 bin TL ile ödüllendirilecek.

Ayrıca Jüri Özel Ödülü; 5 bin TL ve Genç Deneme Yazarı Ödülü olan 5 bin TL de sahiplerini bulacak. Ödüller düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek.

Bir Portre

Masallarıyla çocukluğumuzu renklendiren Andersen, 4 Ağustos 1875’te yaşamını yitirdi

Daha küçük yaşlardayken bile oyuncak bebeklerinden kukla tiyatrosu kuran Andersen’in engelleyemediği masal anlatma arzusu, onu günümüzde hala hatırlanan klasikleşmiş bir isim haline getirdi.

   Hans Andersen, 2 Nisan 1805’te Odense kentinde doğdu. Babası ayakkabı tamircisi Hans Andersen, annesi ise çamaşırcı Anne Marie Andersdatter’dir. Danimarka ve Norveç edebiyatının kurucusu kabul edilen Lodvig Holberg’in komedilerini okuyarak çocuk yaşında tiyatro ile tanıştı. Babasının yardımı ile oyuncak bebeklerden bir kukla tiyatrosu kurdu. Kopenhag Kraliyet Tiyatrosu’nun gezici oyunlarını Odense’deki tiyatroda izleme olanağı buldu.

11 yaşındayken babasının ölümü üzerine okula ara verdi ve annesiyle birlikte temizlikçilik, çamaşırcılık yaptı. Annesi 1818’de ilk eşi gibi ayakkabıcı olan biriyle ikinci evliliğini yaptı. Yoksul çocukların okuduğu bir okula gönderilen Hans Andersen, okulla birlikte dokumacı ve terzi çıraklığı, tütün fabrikasında işçilik yaptı.

1819’da tiyatro oyuncusu olmak ümidiyle Kopenhag’a gitti. Oyunculuğu ve dansçılığı denedi; başarılı olamayınca oyun yazarlığına yöneldi. Sesi kalınlaşana kadar koroda şarkı söyledi; 1822’de korodan çıkarıldı. Tiyatro müdürü Joans Collins’in himayesinde Slagelse ve Elsinore’de bir okula gönderildi; okul müdürünün evinde yaşadı. Okul müdürü ile yaşadığı sorunlar üzerine 1827’de Kopenhag’a geri döndü ve ertesi yıl Kopenhag Üniversitesi’ne girdi. 1829’da ilk önemli yapıtı sayılan “Holmen Kanalından Amager Adasının Doğu Ucuna Bir Yürüyüş”ü yayımladı. Hemen ardından “St. Nicholas Kilisesi Kulesi’nde Aşk” adlı vodvili ve bazı şiirlerini yayımladı. Yayımlanan bu eserlerin ardından küçük bir seyahat ödeneği alarak ilk defa ülke dışına çıktı. Bu ilk deneyimden sonra ülkesi ve Avrupa ülkeleri arasında sıklıkla seyahat etti; yolculuklarından gezi kitapları için birçok malzeme çıkardı. 1832 yılına kadar şiir, oyun, gezi yazısı türlerinde ilk eserlerini verdi, 1832’de ilk librettolarını yazdı.

Okuma Önerileri

1.Veronica Ölmek İstiyor/Paulo Coelho/Can Yayınları

2.Olağanüstü Bir Gece/Stefan Zweig/İş Bankası

3.Mavi Kuş/ Mustafa Kutlu/Dergah Yayınları

4.Şibumi/ Trevinian /E Yayınları

5.Küçük Prens/ Antoine de Saint-Exupery /Panama Yayıncılık

Exit mobile version