Antakya’da Kültür-Sanat

Hazırlayan: (Mehmet Karasu) Antakya Kitaplığı Kanatlı Düşler/ Erol Büyükmeriç “ Üşümesin Düşlerim Anne, ışığını ört üstüme. Karanlıklar uzaklaşsın, Üşümesin düşlerim. Yarına uyanayım, sevinçlerle… Çağdaş Türk edebiyatının yetiştirdiği değerli isimlerden, yazar, şair ve çizer Erol Büyükmeriç, yepyeni şiir kitabı Kanatlı Düşler ile çocukların düşlerini kanatlandırmaya hazırlanıyor!.. Çocukluğunu, renk renk bilyelerle oynayarak, çember çevirerek, şeytan uçurtması uçurarak […]

Hazırlayan: (Mehmet Karasu)

Antakya Kitaplığı
Kanatlı Düşler/ Erol Büyükmeriç
“ Üşümesin Düşlerim
Anne, ışığını ört üstüme.
Karanlıklar uzaklaşsın,
Üşümesin düşlerim.
Yarına uyanayım, sevinçlerle…
Çağdaş Türk edebiyatının yetiştirdiği değerli isimlerden, yazar, şair ve çizer Erol Büyükmeriç, yepyeni şiir kitabı Kanatlı Düşler ile çocukların düşlerini kanatlandırmaya hazırlanıyor!..
Çocukluğunu, renk renk bilyelerle oynayarak, çember çevirerek, şeytan uçurtması uçurarak ya da şişe mantarından yaptığı oltalarla balık tutarak geçiren Büyükmeriç; çocukluk anılarının tüm renklerini, ışıltılarını ve heyecanlarını katarak yazdığı bu şiir kitabında, okurlarını gerçek dünyadan düşler dünyasına uzanan keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.
Kanatlı Düşler, usta bir şairin kaleminden süzülen hayat dolu dizelerin Serap Deliorman”ın resimleriyle harikalar diyarına aralanan bir kapı gibi. Etkileyici tasarımı ve renkli sunumuyla Kanatlı Düşler, hiç kimsenin kayıtsız kalamayacağı çocuk kitaplarından biri… Şair, doğa, hayvan, aile, arkadaş ve çevre sevgisi ile ilişkileri konulu şiirlerine yer verdiği kitabında ayrıca, kısa üçlüklerden oluşan serpmelerini de gün yüzüne çıkararak farklı bir tat sunmuş şiir sever çocuklara…
Erol Büyükmeriç”in renkli çocukluk anılarından izler taşıyan, her sayfası duygu yüklü bu güzel çalışma, Serap Deliorman”ın muhteşem çizimleriyle şenlenerek yılın en başarılı çocuk kitaplarından biri olmaya aday.
Asla yitirilmeyecek çocukluk düşleri için…” (www.radikal.com.tr)

Konuk Yazar
Yasak Sevda Sözcükleri/ Ferhat İşlek
“Yasak Sevda Sözcükleri” Gülsüm Cengiz’in son yayımlanan şiir kitabının adı. “Kızıma lirikler” ilk bölümü .”8 Mart için” diye de notunu düşmüş. Ülkemizdeki kadına bakışın dizelere yansıması var. Yargılarla ve yasaklarla örülen duvarlara karşı şairin yüreğinden, düşüncesinden yapılan itirazları içeriyor.
Yaşanan kadın cinayetlerinden, kadın emeğinin sömürülmesine kadar bir dizi sorunlara karşı duyarsızlaşan, bu olayları kanıksayan bir yanımız var ki, o yanımız bir şairin dizeleriyle irkilsin, uyarılsın diyedir Cengiz’in bu şiirdeki çabası.
“Yasaklar çizer yolumuzu ömrümüzün”.
Öne çıkan bu dizenin çağrışımları olan korkular, kırılan dallar, suskunluklar, umutsuzluklar, boş vermişlikler karşısında şairin farklı bir söylemle, sayısı bilinmeyen düşlere konan engellere karşı bir şiir direnci oluşturması gerekirdi.
Gülsüm Cengiz bu direnci, şiirin dördüncü bölümünde tutmuş.
“Ne tamamen karanlıktır gece/Ne aşılmazdır dağlar/Sonsuza dek sürmez acılar/Güneş gümüşünü döker de üstümüze/Ağlarını umuda atar/Her şafakta balıkçılar” diye seslenirken, beşinci bölümde de,”Ben umut işçisi şiir anne/…/Geleceğe dön yüzünü/Korkma ağız dolusu gülmekten/Yürümekte bir ormanın içinde/Yasakların, korkuların üstüne…” diyerek cesarete, eyleme, umuda çağrıda bulunuyor.
“Rüzgâra mektuplar bırakıyorum” kitabın diğer bölümü.
“Yaşama söz kestiğimden beri/Ardından gidiyorum bir sevdanın/Devrime nişanlı yüreğimin/Çağrısına uyarak” diye başlayan şiirinde inancını yitirmiş yüreklere sesleniyor.
Umuda yaşamdan şiirler damıtan Cengiz, ”Günaydın deyip güneşe/Rüzgâra mektuplar bırakıyorum/Değiştirsin diye yazgısını insanlar/Birleşen elleriyle” diyerek sonlandırıyor bu seslenişini.
Bu bölümün sonraki şiirleri, biraz özlem, biraz geçmiş, biraz dinginlik izlenimi verse de devinimini elden bırakmıyor. Örneğin “Seni özlerken” şirinde olduğu gibi, kapılar kapalıyken, ömrü kışken, ya da yaşam durgun bir gölken, birden bire harekete geçen dizelerle, Cengiz kendi şiir karakteriyle uyumu yakalıyor, yakaladığı fotoğrafı netleştiriyor.
Bu şiirde son sözleri şunlar oluyor şairimizin:
“Seni özlerken, seni özlerken…/Her bahar başkaldıran direncim/Bir tutam menekşede/Bir insanın gülüşünde/Yenilenen sevincim tutuyor ellerimden”.
Gülsüm Cengiz, bize sunduğu fotoğrafın netliğinde kullandığı dilin de önemli bir payı bulunmaktadır. Elbette yalnızca fotoğraf sunmak değildir bir şairin görevi. O fotoğrafın belleğimize bırakacağı izi bilinçli bir şekilde tercih edip okuyucuda kalıcı kılmaktır. Estetik yaşantımızda yer edinmesidir. Duygulardan öte bir kaygısı olmalıdır yazılan şiirin.
Nerede bir toplumsal kanama olsa, nerede bir sızı oluşmuşsa, dizelerini öncelikle oralara salıveren bir şairdir Gülsüm Cengiz. Kuşkusuz bu onun güçlü toplumsal duyarlılığından kaynaklı.
“Gülüşün yanık bir karanfil şimdi” onlardan biri. ”Kardeş halkların çocuklarıyız” dediği Hrank Dink için yazmıştır bu şiirini.
“Biz hepimiz bin yıldır/Biraz Kürt, biraz Ermeni/Biraz Arap, biraz Rum/Biraz Türktük/Hatta biraz Azeri/Sonra kim/Sonra nereden/Sonra nasıl/Kararttı yürekleri/Yıktı köprüsünü kardeşliğin?”
Bu şiiriyle çok şeyler anlatıyor, çok şeyler düşündürüyor Anadolu insanıyla ilgili. Coğrafyaların kendi doğasında oluşan ortak kültürdeki hümanizm, ortaklaşa oluşturulan değerler ve bu değerlere saldırılar dile getiriliyor.
“Yaşam dersinde sorular ve yanıtlar”, Gülsüm Cengiz’in siyasal ya da sistemden kaynaklı acılara yoğunlaştığı, yürekleri burkan seslenişler olarak yer alıyor kitapta.
İş kazalarını, alın terini, emeği, işten atmaları, ekmek kavgasını, demir parmaklıkları ve daha nice kanayan sorunları çelişkileriyle birlikte sunuyor okura. Sorular uyandırarak… Çığlığını yüksek sesle haykırarak…
Çalışma hayatı ile ilgili Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verileri ortadayken, iş kazalarıyla her yıl ölen işçi sayısı bin kişinin üzerindeyken, vicdanlı bir şairin bunları görmezden gelmesi mümkün mü?
Bir çocuğun sorgusuyla yazdığı dizelerde, ”Yazgı mıdır yoksulluk/Genç ölmesi insanların?/Nereye akar bunca alın teri/Yeşertir kimin bahçesini” diyerek, o büyük temel çelişkiyi üzerini örtmeden, yalın bir şekilde dillendiriyor.
İnsan emeğini sömürerek kurulmuş yaşamların rahatsız edici boyutlarını Gülsüm Cengiz’in çok sayıda şiirinde görmek mümkün. Dünya görüşünü, siyasal duruşunu belirleyen, yukarıda da belirttiğim gibi, onun sağlam bir vicdana, temiz bir yüreğe sahip olması ve toplumda insan sevgisiyle yoğrulmuş bir yaşam tarzını benimsemiş olmasındandır.
Bursa’daki bir fabrikada çıkan yangında yanarak ölen dokumacı kızlar Ayşe, Sadife, Gülden, Necla, Sevgi’nin emekleriyle oluşan sermayenin, insanı dışlayan acımasız kar hırsı, Gülsüm Cengiz için her zaman can sıkıcı bir durumdur. Bu yüzden taraf olduğu bu emekçi kızları “Dokumacı kızın türküsü” adıyla uzun dizelerle şiire yansıtmıştır.
”Dokun/Dokun tenindeki ipeğe/Pamuklu basmalara/Ve duyumsa/Akan teri, emeğimi/Sor kendine;/Ne zaman dönüşür ipliğe ipek böceği/İplik nasıl kumaş olur/Sarar tenini?/Pamuğu basmaya, keneviri ketene/Kim dönüştürür?/…/Döner çark işler mekik/Akar iplik parmağımın ucundan/Akar kan, akar terim/Akar gözlerimdeki ışık/Akar gençlik düşlerim/Akar sevda, büyür umut/Yanımdaki tezgâhta/İşleyen ellerin sıcağında/Değişir makinemin türküsü”
“İşten çıkarılanın türküsü” nde de bir başka toplumsal yaraya işaret eder: İşsizlik.
Acımasız ekonomik düzenin insani olmayan sonuçlarından biridir işsizlik. Bu konudaki rakamların dili çok acı. Son verilere göre çalışma çağındaki nüfusun neredeyse yarısı üretimden kopuk. Her yıl binlerce insan işini kaybediyor.
“İşsizlik/Daha az ekmek demektir her dilde/Solgun yüzleridir çocukların/İşsiz erkeklerin öfkesini sırtında duyumsayan/Çürümüş ciğerleridir kadınların” dizelerinde olduğu gibi, işsizlik çocukları da vuruyor. Oysa ”Eğreti bir hayatın ortasında çocuklar” şiirinde belirtildiği gibi, ”Çocuk her yerde çocuk/Ve bir umut, insanın geleceği.”
Hıfzı Topuz’un da belirttiği gibi, Gülsüm Cengiz yerleşik düzenin rahatını kaçıran şiirlerin peşinde. Umudu olanların, yarınları düşleyenlerin, barışı özleyenlerin şairi. İnsan duyarlılığı ve devrimci bakış açısıyla yazılmayacak konu yoktur. O da bunu yapıyor. Hayatın bütün işleyişlerine şiirle müdahale ediyor.
Kitaba adını veren ”Yasak sevda sözcükleri” şiirinden bir bölümle selamlayalım şairimizi:
“Ne zaman getirse yollar beni sana/Bir hüznü taşıdım hep yanı başımda/Tanıktır yol boylarındaki çakırdikenleri/Ve görüş hücresindeki nöbetçi/Sustuk yıllarca bir acıyı/Ve gözlerimizle söyledik sevdamızı.”

Haftanın Şiiri
Kız Çocuğu
Nazım Hikmet
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

Kısa Sanat Haberleri
Orhan Pamuk’a İtalya’dan prestijli edebiyat ödülü
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, İtalya’da verilen Lampedusa Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi oldu. Sicilyalı yazar Giuseppe Tomasi di Lampedusa adına verilen ödülün Pamuk’a verilme gerekçesi ise ‘Kırmızı Saçlı Kadın’isimli son romanı. ‘Kırmızı Saçlı Kadın,’ İtalyanca’ya ‘La donna dai capelli rossi’adıyla tercüme edilmişti. Pamuk, ödülü 12 Ağustos akşamı törenle alacak. Kaynak: Orhan Pamuk’a İtalya’dan prestijli edebiyat ödülü.

Toplumcu gerçekçi Şair Adnan Yücel, ölümünün 15. yılında Adana’da anıldı.
24 Temmuz 2002 tarihinde hayata gözlerini yuman toplumcu gerçekçi Şair Adnan Yücel, hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Adana’da ölümünün 15. yılında anıldı.
Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesinde gerçekleştirilen anmada Adnan Yücel; konuşmalar, şiir, müzik dinletisi ve sinevizyon gösterimi eşliğinde anıldı. Anma etkinliğine Çukurova Üniversitesinden Öğretim Üyesi ve Gazetemiz Yazarı Prof. Dr. Adnan Gümüş, Adana Tabip Odası Başkanı Ali İhsan Ökten, Yönetim Kurulu Üyesi Selahattin Menteş, Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Mak, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Semih Karademir, Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Şehmus Alparslan, Emek Partisi yöneticileri ve üyeleri ve Emek Gençliği üyeleri ile çok sayıda kişi katıldı.
Adnan Yücel üzerine konuşmalar yapıldı, şiirler okundu ve sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi. Etkinliğin sonunda Adnan Yücel’in şiirlerinden bestelenen Mısri kız, Yer yüzü aşkın yüzü oluncaya dek şarkılarının da yer aldığı müzik dinletisi gerçekleştirildi.

Gülsüm Cengiz’in şiirleri İtalya’da
Gülsüm Cengiz’in Evrensel Basım Yayın tarafından yayımlanan Yasak Sevda Sözcükleri adlı şiir kitabı İtalyancaya çevrildi.
Gülsüm Cengiz’in 2013’te Evrensel Basım Yayın tarafından yayımlanan Yasak Sevda Sözcükleri adlı şiir kitabı; Yazar, Çevirmen ve Akademisyen Rosa Galli Pellegrini tarafından İtalyancaya çevrilerek Lessico Proibito d’Amore adıyla İtalya’da yayımlandı. Kitabın kapağında Ressam Aslı Akyüz’ün bir resmi kullanıldı.
Giovane Holden Edizioni tarafından yayımlanan kitap, 24 Haziran’da Viareggio’da yayınevinin düzenlediği Bukowsky ödül töreninde basına tanıtıldı. Kitabın tanıtımının ardından Çevirmeni Rosa Galli Pellegrini, Gülsüm Cengiz şiiri ve kitaptaki şiirler üzerine bir konuşma yaptı. Şiir, öykü, roman dallarında 30’ar kişinin finale kaldığı yarışma sonucunda toplam 90 kişiye, Gülsüm Cengiz’in Lessico Proibito d’Amore-Yasak Sevda Sözcükleri kitabı armağan edildi.
Çevirmen Rosa Galli Pellegrini, 13 Temmuz 2017’de, Versiliana Şiir Festivali’ndeki sunumunda, Lessico Proibito d’Amore-Yasak Sevda Sözcükleri’ni tanıtarak kitaptan şiirler okudu. (EVRENSEL KÜLTÜR SERVİSİ)

Doğan Hızlan ‘Şiirin Coğrafyası’nı çıkardı
Doğan Hızlan’ın Türkiye’deki şiir coğrafyasının özelliklerini taşıyan şairler arasında gezindiği eseri Şiirin Coğrafyası, Yapı Kredi Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Hızlan; şiirler, dizeler çevresinde bulduğu düşüncelerin, duyarlıkların, temaların altını çizerek şairlerin kaynaklarına yöneliyor. Şiirin arkasındaki tarihe, topluma, kültüre, sanata yeni yaklaşımlarda bulunuyor. Şiirin eninde sonunda bir dünya algısı, bir zihniyet ürünü olduğunu ama dille işlediğini belirtiyor.
Şiirin Coğrafyası’nda, Ülkü Tamer, Nâzım Hikmet, Mahmut Temizyürek, Ahmet Oktay, Ahmet Telli, Hilmi Yavuz, Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Refik Durbaş, Şükrü Erbaş, Egemen Berköz, Orhan Veli, Ataol Behramoğlu gibi şairlerin yanı sıra Nurullah Ataç da yer alıyor. Hızlan, kitap için şöyle diyor: “Hiç kuşkusuz şiir coğrafyasının içine ben her zaman kendimi koydum. Öyle şairler, öyle şiirler vardır ki belli bir coğrafyada ikamet edemezsiniz… Şiir dünyasının vatandaşı olduğunuzda sınırlar, diller, ırklar, dinler birden bir lav külünün altında kalır. Şiirin coğrafyasında, nehirler, yollar, sınırlar yoktur. Sadece dizelerin anımsattığı toprak vardır.” (EVRENSEL KÜLTÜR SERVİSİ)

Şiir Kitaplığı
1.Şairin Romanı/ Murathan Mungan/ Metis
2.Şark Belleği/ Hüseyin Ferhad/ Yapı Kredi Yayınları
3.“Ben Şiirimi Yazarım, Sonsuzluk Varsa Gider!”/ Haz. Özge Ercan/ Yasakmeyve
4.Düğmeler/ Nihat Özdal/ Yasakmeyve
5.Kırbaç Düğümü/ Aydan Yalçın/ Yasakmeyve
6.Her Karşılaşma Bir Veda/ Orhan Tüleylioğlu/ Hera Şiir
7.Çekilme Suları/ Şükrü Erbaş/ Kırmızı Kedi Yayınevi
8.Sevda Sözleri/ Cemal Süreya/Yapı Kredi Yayınları
9.Orontes Mensurları/ Faris Kuseyri/ Islık Yayınları
10.Göğe Bakma Durağı/ Turgut Uyar/ YKY

Sayfanın Önerileri
1.Bir Güz Güneşi Gibi/ Feridun Andaç/ Dafnekitap
2.Okuya Yaza Geçiyor Ömür, Bitmiyor Kitap/ Yapı kredi Yayınları
3.Köy Enstitüsünden Öğretmenliğe Öğretmenden Öğrenciye/ İbrahim Şimşek/ İş Bankası

Bir Portre
Adnan YÜCEL (1953-2002)
27 Mart 1953’te Elazığ’ın Dilek köyünde dünyaya gelen Adnan Yücel, Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’ne girdi. “Şiirimizde Garip Hareketi” üzerine master yaptı. Ankara değişik liselerde öğretmenlik yaptı. 1987’da Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne Türk dili öğretim görevlisi olarak atandı. Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN, Edebiyatçılar Derneği, Çukurova Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği üyesi de olan Yücel 24 Temmuz 2002’de öldü.
İlk şiiri “Ter Şiirleri” adıyla Yeni Adımlar dergisinde yayımlandı. Şiir ve yazıları Yapıt, Petek, Yeni Olgu, Somut, Türkiye Yazıları,Yazko Edebiyat, Anadolu Ekini, Dönemeç, Artı Oluşum, Edebiyat 81, Evrensel Kültür, Söylem, Sanat Emeği gibi dergilerde ve bazı gazetelerde yayımlandı. Bazı şiirleri Holandaca’ya çevrildi.
Yapıtları:
Şiir:
Kavgalara Sözlenen Sevda (1979)
Soframda Kaval Sesi (1982)
Bir Özlem Bir Türkü (1983)
Acıya Kurşun İşlemez (1985)
Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek (1986)
Rüzgârla Bir (1989)
Ateşin ve Güneşin Çocukları (1991)
Çukurova Çeşitlemesi (1993)
Sular Tanıktır Aşkımıza (1998)
Araştırma:
Karacaoğlan, Yaşamı, Sanatı, Kişiliği ve Şiirleri (1993) (Kay. Şiirakademisi.com)

Exit mobile version