Antakya’da Kültür Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın Kitabı Sofie’nin Dünyası / Jostein Gaarder/Pan Yayıncılık       “Ogüne kadar oldukça sıradan bir yaşam sürdüğünü düşünen Sofie, bu iki kelime karşısında adeta sarsılmıştır. “Kimsin sen?” Her şeyin her zamanki olağanlığında aktığı bir günde okuldan dönen Sofie, posta kutusunda bir zarf bulur. Zarfın üzerinde işte bu iki kelime yazılıdır. Şaşkına dönen Sofie  […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı

Sofie’nin Dünyası / Jostein Gaarder/Pan Yayıncılık

      “Ogüne kadar oldukça sıradan bir yaşam sürdüğünü düşünen Sofie, bu iki kelime karşısında adeta sarsılmıştır. “Kimsin sen?” Her şeyin her zamanki olağanlığında aktığı bir günde okuldan dönen Sofie, posta kutusunda bir zarf bulur. Zarfın üzerinde işte bu iki kelime yazılıdır. Şaşkına dönen Sofie  zarfları almaya devam ettikçe kendisini bir felsefe kursunun içinde bulur. Başlangıçta yaklaşmakta olan 15. Doğum günü için babasının ona bir sürpriz yaptığını düşünür ama olaylar gerçeklikten sapmaya başladığında bunun hiç de basit bir sürpriz olmadığının farkına varır. Sofie, olur olmadık yerlerde bu zarfları bulmaktadır. Ayrıca zarflarda tıpkı kendisi gibi 15 yaşına basacak olan Hilde diye bir kızdan da bahsedilmektedir. Sofie’ye göre ortada büyük bir karışıklık vardır. Sofie, bu karışıklığı çözmek için posta kutusuna kimin zarfları bıraktığını görmek ister ve beklemeye başlar. Yaşlı ve oldukça garip görünümlü birini gören Sofie peşinden koşsa da bu gizemli adamı yakalayamaz. Bir gün yatağının altında bir kaset bulur ve kasetin içerisindeki videoda gördükleri Sofie’yi iyice tedirgin etmeye başlar. Alberto ismindeki filozof Atina sokaklarında yüzyıllar öncesinde dolaşmakta ve Platon ile Sofie’yi tanıştırmaktadır.  Bunu yapmaya kimsenin para ve gücünün yetmeyeceğini düşünen Sofie kendisini esrarengiz bir filmin içinde bulur. Sofie, tüm bunları yaşarken annesi artık bu gizemli hallerden çok tedirgin olmaya başlamış ve Sofie’ye 15. Yaş günü partisine Alberto’yu da davet etmesi gerektiğini söylemiştir. Sofie için durum iyice karmaşıklaştığında kitap Hilde’nin gözünden yansıtılmaya başlanır. Sofie ve Alberto Knax, Hilde’nin babası Binbaşı Albert Knag’ın kızına hazırladığı 15. Yaş günü hediyesinin bir parçasıdır. Binbaşı kızına BM tarafından görevlendirildiği Lübnan’daki taburundan bir kitap yazmaya karar vermiştir. Kitap, Sofie isimli bir genç kızın başından geçen olaylardan bahsetmektedir. Hilde, kitabı elinden düşüremez ve bir çırpıda öyküyü bitirmeye kararlıdır. Aynı zamanda da Alberto ve Sofie’nin durumuna oldukça üzülmüş onları bir kitabın içerisine sıkıştıran babasına öfkelenmiştir. Babasına bir oyun oynamaya karar verir ve tıpkı Sofie’nin başına gelenler gibi babası havaalanındayken ona farklı noktalarda bulabileceği notlar bırakır. Alberto ve Sofie ise binbaşının öyküsünden kaçmanın planlarını yapmaktadır. Her şeyi Sofie’nin doğum günü partisinde sonlandırmaya karar verirler. Doğum günü partisinde bir sürü beklenmedik olay gelişir. Sofie ve Alberto için özgürlük zamanı gelmiştir. Sofie, evcil hayvanları ve annesi ile vedalaşır, onların gerçek olmadığını bilmesine rağmen Sofie için oldukça duygusal bir andır. Binbaşı kitabı şöyle noktalar: “Sanki yer yarıldı da içine girdiler.” Bu cümle Sofie ve Alberto için binbaşının en başından beri elinde tuttuğu iplerden kurtuluşun sihirli sözcükleridir. Binbaşı Sofie ve Alberto’ya fark etmeden de olsa başka bir dünyada varoluşlarını sürdürme imkânı vermiştir. Hilde ve babası bahçede göle karşı otururken ve büyük patlamadan bahsederken Sofie ve Alberto onları izlemektedir. Artık işler tersine dönmüştür. Dışarıdan izlenebilen ve gözlenebilen tek yaşam ‘Sofie’nin Dünyası’ değildir.

(Kaynak: https://kitapdiyari.com.tr/felsefe/sofienin-dunyasi)

2022 Dünya Felsefe Günü Mesajı

   İoanna KUÇURADİ/  Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı

      Bu yıl, Dünya Felsefe Gününü kutlamaya başlamamızın 20. yılı. Bu Gün 2002, 2003 ve 2004 yıllarında, UNESCO’nun Merkezinde, Paris’te, görkemli bir şekilde ve yaklaşık 80 ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. Dünya Felsefe Gününün büyük kutlaması 2005 yılında Şili’de, 2006 yılında Fas’ta, 2007 yıllında Türkiye’de, 2008 yılında İtalya’da, 2009 yılında Rusya’da gerçekleştirilmiştir. Ondan sonraki ana kutlamalar UNESCO’nun Merkezinde yapılıyor.

      Bu Gün vesilesiyle çeşitli ülkelerde yaygınlaşan Felsefe etkinlikleri, dünyada Felsefenin yeni bir ivme kazanmasını sağlamış, aynı zamanda da Felsefeden beklenenlerin artmasına yol açmıştır. Ne var ki, Felsefeye olan ilginin artması, diğer yandan ise postmodernizmin “anything goes/ne olsa olur” motto’sunun da ivme kazanmasıyla, etik değer bilgisinden habersiz insanların yol açtığı olaylar da artış göstermiştir: Arkadaş grupları eğlenmek için birbirine işkence yapabiliyor ve bunu yaparken çektikleri videoları milyonlar seyrediyor; “ben intihar edeyim mi, etmeyeyim mi?” diye internet arkadaşlarına soran bir genç kıza internet arkadaşlarının %65’i “et!” diyebiliyor, genç kız da bunun üzerine intihar ediyor.

      Hergün medyada rastladığımız çok sayıda bu türlü “haber”ler,  postmodernizmin girdiği çıkmaz sokağın duvarına nasıl toslayıp durduğunu gösteriyor. Bu da, kimilerinin “hakikat ötesi” adını da verdiği ve etik değerlerin yaşamda herhangi bir rol oynamadığı, “herşeyin” yapılabildiği bu çağdan, insanlık olarak çıkış yoluna artık girmemiz gerektiğini düşündürüyor.

      20. Dünya Felsefe Günü bunları düşünmeye bir vesile olur umuduyla, felsefeyle uğraşan, felsefeyi seven, felsefeye ilgi duyan herkesin Felsefe Günü kutlu olsun.

UNESCO GENEL DİREKTÖRÜ AUDREY AZOULAY’İN DÜNYA FELSEFE GÜNÜ’NE DAİR MESAJI

      Dünya Felsefe Günü’nde UNESCO bizleri insan düşüncesinin çeşitliliğini kutlamaya ve dünyaya felsefi bir bakış atmaya davet ediyor.

      Felsefe sadece dünyanın dört bir yanından gelen geleneklerden beslenen bin yıllık bir bilim değildir; aynı zamanda dünyayı sadece şu anki şekliyle değil, olabileceği ya da olması gerektiği şekilleriyle de sorgulamaya ve tasavvur etmeye yarayan, yaşayan bir egzersizdir.

      Daha iyi bir dünya inşa etmek ve barış idealine doğru ilerlemek için felsefi bir yaklaşım benimsememiz gerektiğini, yani dünyamızın kusurlarını, krizlerin yarattığı karmaşanın da ötesinde sorgulamamız gerektiğini biliyoruz.

      Bu nedenle, UNESCO’nun yıllar önce İnsan Genomu ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ve daha yakın zamanda, 193 Üye Ülke tarafından son Genel Konferansta kabul edilen Yapay Zekâ Etiğine İlişkin Tavsiye Kararı’nda yaptığı gibi, insanlığa rehberlik etmesi gereken etik ilkeleri tanımlamak söz konusu olduğunda felsefe esastır.

      İklim değişikliğinin aciliyeti ve biyoçeşitliliğin çöküşüyle karşı karşıya kalan canlılarla ilişkimizi sürdürülebilir bir şekilde yeniden inşa etmek istiyorsak felsefenin yeri – gerek geçen ay vefat eden ve bize insanların ve gezegenin birbirlerine ne kadar da bağımlı olduğunu hatırlatan Bruno Latour’un, gerekse bizleri insanların temel güvenlik açığı üzerinde düşünmeye çağıran Achille Mbembe’nin yerleri kadar – doldurulamaz.

      Günümüz zorluklarının büyüklüğü göz önüne alındığında, bu yılki Dünya Felsefe Günü teması doğrultusunda “geleceğin insanı” üzerine kafa yormak için yeniden değerlendirmemiz gereken şey esasında insanlık anlayışımızdır.

      Bu değerlendirme açık olmalıdır: Öncelikle, bu Uluslararası Yerli Dilleri On Yılı’nda, yerli felsefelerinin dünyaya bakışımızı ve yaşama şeklimizi nasıl değiştirebileceğini takdir ederek herkese açık olmalıdır.

      Ayrıca, dünyayı tüm karmaşıklığıyla kavramak ve düşünceyi eyleme dönüştürebilmek için her tür bilgiye, özellikle de beşerî bilimlerin diğer dallarına açık olmalıdır.

      Ve son olarak toplumlarımıza açık olmalıdır zira felsefe bilimi dünyadan izole değildir; fildişi kulelerindeki bilginlerin tek ayrıcalığı da değildir. Ortak dünyamızı baştan tasarlamak için herkesin en küçük yaştan itibaren felsefe araçlarına sahip olması gerekir. Dünya Felsefe Gününün amacı da budur.

      Bugün, UNESCO tüm toplumlarımızı bir anlığına geri çekilip insanlığın geleceği hakkında ortaklaşa düşünmeye ve daha iyi bir dünya tasarlamaya çağırıyor.

Haftanın Şiiri

Dünyanın Bütün Çiçekleri/Ceyhun Atuf KANSU

“Bana çiçek getirin, dünyanın bütün

çiçeklerini buraya getirin!”

Köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın son sözleri.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçekleri getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin getirin…ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,

Kaderleri bana benzeyen,

Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,

Geniş ovalarda kaybolur kokuları…

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,

Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,

Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini

Bacımın suladığı fesleğenleri,

Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,

Avluların pembe entarili hatmisini,

Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.

Aman Isparta güllerini de unutmayın

Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.

Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.

Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,

Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,

Ne güller fışkırır çilelerimden,

Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kopdağına göçen,

Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,

Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

En güzellerini saymadım çiçeklerin,

Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.

Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,

Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,

O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.

Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,

Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,

Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.

Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,

Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,

Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,

Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,

Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Okulun duvarı çöktü altında kaldım,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,

Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,

Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,

Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.

Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

Haftanın Sanat Gündemi

Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Hilmi Yavuz’un

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) öncü girişimiyle “Ülkemizde ve Mersin’de edebiyat ilgisini geliştirmek ve ulusal ölçekte bir verime dönüştürmek, edebiyat okurlarının dikkatini nitelikli örneklere çekmek üzere; yapıtlarıyla Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmasını sağlamak için” düzenlenen bu yılın Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Hilmi Yavuz’a verildi.

Ödül Değerlendirme Kurulu üyeleri, Celâl Soycan, Turhan Günay, Metin Cengiz, Yavuz Özdem ve Cemal Sakallı’dan oluşuyordu.

Ödül gerekçesi:

      a) Politikasıyla, yerleşik kabullerin tartışılmasını sağlayarak çağdaş şiirimizin düşünsel/kültürel deltasını genişlettiği;

      b) Devam ederek değişen, değişerek devam eden bir bütünsel/ilişkisel zaman içinde, şiirsel anlamı öne çıkaran duyarlıklı bir söz inşa ettiği;

      c) Toplumsalla öznel, bütünselle tikel, bilgiyle inanç, tarihle tasavvur arasındaki yapılandırıcı etkileşimi içeren bir duygu ve ses diyalektiğini şiirimize kazandırdığı;

      d) Merkezleşmiş her türlü değerler düzeninden, anlamlandıran rejimlerden, tümleyici programlardan uzak bir çoğulluğu öne alan şiirseliyle düşünme/duyumsama hacmimizi genişlettiği;

      e) Kelimelerin, yaşadığı coğrafyada kazandığı kişiliği ve anlam genişliğini poetik bir imkâna dönüştürerek, kelimeler üzerinden çok katmanlı, çok yönlü metinsel göndermelerle şiirimizde özgün bir çizgi inşâ ettiği;

      f) Kültürel boyutta, geleneksel hayatın iç dünyamıza ait rumuzlarını (duygu serinliği, sabır ve sükûnet tavsiye eden tevekkül, hayata ve ölüme saygılı bir inanç, hüznü hep yedeğinde yaşayan yavaşlık vb.) kucaklayan bir şiirseli hayatımıza kattığı için, değerli şair ve yazar Hilmi Yavuz’u ödüle değer bulmuştur.

      Ödül töreni 16 Aralık 2022 Cuma günü gerçekleştirilecektir.

Orhan Kemal Roman Armağanı’na katılım süreci başladı

52. Orhan Kemal Roman Armağanı’na katılım süreci başladı. Kazanan 18 Mayıs 2023 tarihinde belli olacak.

Seçici kurulu Nâzım K. Öğütçü, M. Nuri Gültekin, Çimen G. Erkol, Tahir Şilkan, Gürsel Korat, Mazlum Vesek , A. Turgay Fişekçi ve Sunay Akın’dan oluşan 52. Orhan Kemal Roman Armağını’na katılım süreci başladı. Kazanan kitap ve yazar, 18 Mayıs 2023’te belli olacak. Ödül ise 2 Haziran 2023’te sahibine teslim edilecek. Yarışmaya son başvuru tarihi ise 7 Ocak 2023.

Armağana katılmak için yayınevleri Orhan Kemal Roman Armağanı Sekreterliği’ne bir katılım yazısı ekinde, ilgili yazarlarının 10 adet kitabını Orhan Kemal Kültür Merkezi’nin adresine göndermeleri gerekiyor. Orhan Kemal Roman Armağını’na başvurunun, yayınevleri tarafından 2022 yılında ilk kez yayımlanan, yönetmeliğin 4A maddesine uygun romanlar için yapılması gerekiyor.

Orhan Kemal Roman Armağını yönetmeliğinin 4A maddesi ise şöyle: “Çağdaş bir dil ve anlatım gücünün varlığı, toplumun, bireyin sorunlarını konu edinme yükümlülüğü, Orhan Kemal’in sanat ve dünya görüşüne karşıt ve ona aykırı olmamak koşuluyla her dalda genel roman anlayışının gerekli örgüsünün sağlanmış ve bu bilinçle yazılmış olması, yılın bu bakımlardan en iyi yapıtı olduğunun saptanması.”

Eskişehir’de Emek Şiir Ödülü sonuçlandı

      Eskişehir Odunpazarı Belediyesi ile SES Eskişehir Şubesi tarafından sağlık emekçileri adına düzenlenen Emek Şiir Ödülü’ne ‘Direnenler’ adlı dosya ile Ali Ulaş Akalın değer görüldü.

      Eskişehir Odunpazarı Belediyesi ile SES Eskişehir Şubesi tarafından sağlık emekçileri adına düzenlenen Emek Şiir Ödülü’nün bu yıl ikincisi gerçekleştirildi. 15 Ekimde başvuruları tamamlanan şiir ödülüne ‘Direnenler’ adlı dosya ile Ali Ulaş Akalın değer görüldü. Ödül törenin detayları kısa süre içinde açıklanacak.

      SES Eskişehir Şubesi Eş Başkanı Birtürk Özkavak, Emel İrtem, Betül Dünder, Betül Tarıman, Ömer Asaf Tosun, Rahmi Emeç ve Eylem Lodos’un seçici kurulunda yer aldığı Emek Şiir Ödülü’nde başvurular 15 Ekim’de tamamlanmıştı. Çok sayıda katılımın olduğu Emek Şiir Ödülü’nün sonuçları, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un makamında gerçekleştirilen törenle açıklandı. Törene, Seçici kuruldan SES Eskişehir Şubesi Eş Başkanı Birtürk Özkavak, Ömer Asaf Tosun ve SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Yıldırım katıldı.

“SEÇİCİ KURULA VE ÖDÜLE KATILANLARA TEŞEKKÜR EDERİM”

      Törende konuşan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Emek Şiir Ödülü’nün seçici kuruluna ve ödüle katılanlara teşekkür etti. Başkan Kurt, “Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ile Odunpazarı Belediyesinin geçen yıl ilkini düzenlediği şiir ödülünün bu yıl ikincisini gerçekleştirdik. Sonuçları belirledik. Ben seçici kurula ve ödüle katılan herkese teşekkür ediyorum” dedi.

EMEK ŞİİR ÖDÜLÜNÜN KAZANANI ALİ ULAŞ AKALIN OLDU

      Başkan Kurt’un ardından şiir ödülünün sonuçlarını açıklayan SES Eskişehir Şubesi Eş Başkanı Birtürk Özkavak, “Odunpazarı Belediyemiz ve Belediye Başkanı Kazım Kurt’un teşviki ile düzenlediğimiz şiir ödülü sonuçlandı. Türkiye’nin farklı illerinden çok sayıda katılım oldu.  SES Eskişehir Şubesi Eş Başkanı Birtürk Özkavak, Emel İrtem, Betül Dünder, Betül Tarıman, Ömer Asaf Tosun, Rahmi Emeç ve Eylem Lodos’un oluşturduğu seçici kurulu, ödüle katılan eserleri büyük bir titizlikle değerlendirdi. Toplumsal duyarlılığı ön plana çıkarırken sıradan insanı, onun değerini, yaşadığı dünyayı hem yavanlıktan hem de basit bir gösterişten uzağa taşıyan ölçülü diliyle Ali Ulaş Akalın, ‘Direnenler’ adlı dosya ile Emek Şiir Ödülüne değer görüldü. Kendisini kutluyoruz. En kısa sürede ödül töreni ve yeri ile ilgili açıklama yapacağız. Bundan sonraki ödülümüze de Eskişehir ve Türkiye’nin diğer illerinden şiir yazanları ve şairlerin katılımını bekliyoruz. Sendikamız adına Odunpazarı Belediyesi ve Belediye Başkanımız Kazım Kurt’a teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

      Emek Şiir Ödülü’nü kazanan eser Odunpazarı Belediyesi’nin anlaşması olan yayınevi tarafından 1000 adet basılacak ve eser sahibine 100 adedi telif olarak verilecek. Ödül töreni ve yeri ile ilgili açıklamalar ise ayrı bir basın bülteniyle bildirilecek. (Evrensel))

Everest Yayınları İlk Roman Yarışması’nın kazanan Elif Demirel

Everest Yayınları’nın 2006 yılında yeni yazarlar ve metinler keşfetmek amacıyla başlattığı İlk Roman Yarışması’nın bu yılki kazananı ‘Geceden Beri’ adlı dosyasıyla Elif Demirel oldu.

Asuman Kafaoğlu-Büke, Bahriye Çeri, Gülfem Pamuk, Irmak Zileli ve Zekiye Antakyalıoğlu’ndan oluşan jüri, kararını oybirliğiyle aldı. Ödül gerekçesinde, “Batıl ile aklı, masal ile gerçeği, geçmiş ile bugünü güçlü imgelerle yoğuran, günümüz insanının kaygılarına, sırlarına ve karanlık yanlarına büyülü gerçekçiliğin penceresinden aynalar tutan ve her bir aynasını çiçeklerle bezeyen özgün bir roman. Yazar, doğaya ve insana saygılı anlatısı, güçlü dili ve sıradan olanı sıra dışı kılma becerisiyle bu ödüle layık bulunmuştur” ifadeleri kullanıldı.

Okuma Önerileri

1.Yeşil Gece /Reşat Nuri Güntekin/İnkılap Yayınevi

2.Hababam Sınıfı/Rıfat Ilgaz/Çınar Yayınları

3.Ölü Ozanlar Derneği -/N .H. Kleinbaum/Bilge Kültür Sanat

4.Bizim Köy /Mahmut Makal/Piramit Yayıncılık

5.Toprak Uyanırsa / Şevket Süreyya Aydemir/Remzi Kitabevi

Exit mobile version