Hazırlayan: Mehmet Karasu
Antakya Kitaplığı
Gülünün Solduğu Akşam/ Erdal Öz
“Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil” ve daha niceleri. Mamak Askeri Cezaevinde bu çocukların çoğuyla konuşmuştum. Deniz’le anlaştığımız gibi, tuttuğum notlardan yola çıkarak bir roman yazacaktım. Sorduğum sorularla onları sürekli küçük ayrıntılara yöneltmeye çalışmıştım. Roman, bu ayrıntılardan doğup gelişecekti. Ne yazık ki iş yarım kaldı. Hele belgesel bir roman için elimdeki notların yetersizliğini görünce böyle bir çalışmaya girmekten vazgeçmek zorunda kaldım. Yıllar sonra, bir başka biçimlemeyle, sonunda oluşturabildim bu kitabı. ‘Gülünün Solduğu Akşam’, serüven dolu sürükleyici bir roman gibi de okunabilir. Ama acı ve hüzün yüklü bir kitap olduğu da bilinmelidir. Anı, belge, anlatı karışımı bu kitabı dilerseniz bir roman gibi okuyun; yeter ki sizde bırakacağı hüzün kalıcı olsun-(Erdal Öz)
“Gerçek edebiyat, kaybedenlere dairdir.” Umberto Eco
Gerçek edebiyat, daima, kaybedenlere dairdir. Madam Bovary bir kaybedendir. JulienSorel bir kaybedendir. Ben de aynı işi yapıyorum, hepsi bu. Kaybedenler daha büyüleyici.
İtalyan romancı, yeni romanı Sıfır Sayı‘nın yayımlanmasını müteakiben Birleşik Krallık okurlarıyla gerçekleştirdiği tek buluşmada, komplo teorilerinin doğasını ve büyük karakterlerin neden asla başarılı olamadığını ele aldı.
İlk romanı Gülün Adı’nın 1980 yılında yayımlanmasından bu yana, Umberto Eco’nun yapıtları ilginç bir paradoksla tanımlanır oldu: Ne bekleyebileceğinizi asla tam olarak bilemezsiniz ama karşınıza çıkan şeyin, Umberto Eco’nun başka bir yazarınkiyle karıştırılması olanaksız damgasını taşıyacağından mutlak surette emin olabilirsiniz.
Eco’nun romanlarında, olay örgüleri çözüldükçe, olayların merkezinde yer alan ve tarihin müphem ayrıntılarının bilinmeyenle karıştığı büyük komplolar da gün ışığına çıkar. Olayların gidişatını gerçek anlamıyla yönetenler ise daima gölgede kalmaktadır; birkaç sayfa ileride sizi hep yeni entrikalar bekler.
Londra’da düzenlenen ve ev sahipliğini John Mullan’ın yaptığı Guardian Live etkinliğinde de şöyle bir yorum yaptı Eco: “Okurun ne beklediğini bilmiyorum. Barbara Cartland’ın okur ne bekliyorsa onu yazdığını düşünüyorum.”
“Yazarın, okurun beklemediği şeyleri yazması gerektiği kanaatindeyim. Mesele okurların neye ihtiyaç duyduğunu sormak değil… her hikaye için istediğiniz gibi bir okur üretmek.”
Eco’nun son romanı Sıfır Sayı‘da satılık bir kalem olan gazeteci Colonna, bir mülk imparatoru ve medya patronu tarafından, Domani (Yarın) adlı, henüz çıkmamış bir gazetede yazmak üzere işe alınır. Büyük olasılıkla hiçbir zaman yayın hayatına başlamayacak bir gazete yaratmakla görevlendirilen Colonna ile yazı işleri çalışanları, “Commendatore” lakaplı patronlarının planlarına uyacak bir gündem oluştururlar. Patronun amacı ise, gazeteyi şantaj amaçlı kullanarak, müesses nizamla ilgili skandallar çıkaran bulvar gazetesi dokundurmaları ve sözde entelektüel yorumlar aracılığıyla, İtalya’nın siyasal ve finansal elitinin arasında kendine bir yer bulmaktır.
Bu esnada Colonna, Mussolini’nin de içerisinde yer aldığı devasa bir komplo olasılığından haberdar edilir. Buna göre, idamının öncesinde yerine başka biri geçirilen Mussolini savaş dönemi rejiminin çöküşü sırasında hayatta kalmıştır ve Arjantin’de yaşamayı sürdürmektedir. İtalya Başbakanı AldoMoro’nun 1978 yılında kaçırılıp öldürülmesi gibi İtalya’nın istikrarını bozmayı planlayan çeşitli savaş sonrası entrikaların arkasındaki ismin, Arjantin’deki Mussolini olması ihtimal dahilindedir.
Guardian Live etkinliğinde, “Ben filozofum, sadece haftasonları roman yazarım,” dedi Eco. “Bir filozof olarak, hakikatle ilgileniyorum. Neyin hakiki olup neyin olmadığına karar vermek çok güç; dolayısıyla, hakikate, sahte şeylerin çözümlenmesi vasıtasıyla varmanın daha kolay olduğunu keşfettim.”
“Diyeceğim ki halkın görüşlerinin yüzde ellisi, hatta daha fazlası sahtekârlar tarafından şekillendiriliyor. Onların şantajına uğruyoruz,” diyerek sözlerine devam etti Eco.
NumeroZero’da, ayrıca, Gladyo olarak bilinen ve Soğuk Savaş sırasında gerek İtalya’da gerek Avrupa’nın dört bir yanında Sovyet Bloku’nun işgali durumunda savaşa girişecek olan potansiyel bir yeraltı direniş ağı olarak faaliyet gösteren gerçek ve karanlık bir örgütlenmeye de yer veriliyor.
Eco, bununla ilgili olarak yaptığı yorumda, “İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında, Avrupa’nın olası işgalini durdurmak için, partizan savaşına katılmak üzere eğitilmiş insanlardan müteşekkil gizli bir cemiyet oluşturulmasına çalıştılar. Aralarında eski faşistler dahi vardı. Gladyo Avrupa’nın tümünde faaliyet gösterdi ama bunu kimse bilmiyordu,” sözlerine yer verdi.
“Romanlarımın hepsinde, benim uydurmam olduğuna inanılan pek çok gerçek unsur kullanıyorum. Önceki Günün Adası’nda Jüpiter’in uydularını gözlemlemekte kullanılan acayip bir makine var, komik öğelerle yüklü. Bu makineyi Galileo icat etmişti ve Hollandalılara satmaya çalışmışlardı. Başarılı olamadı çünkü tam anlamıyla deli işiydi; ama bunu hikâye olarak anlattığınızda gülüyorsunuz.”
Peki ya gerçek dünyadaki komploların varlığı? Eco’nun yapıtlarının büyük bir bölümü, sağlıklı şüphenin paranoyaya dönüştüğü alanı irdeliyor. Paranoyanın, şayet hakikate varacak isek, karşısında önlem almamız gereken bir dürtü olduğuna inanıyor Eco.
“Komploların varlığını inkâr etmiyorum ama gerçek olanları, keşfediliyor. Jül Sezar suikastı bir komploydu; başarılı olmuştu, herkesçe biliniyordu… Barut Komplosu bir komploydu. Yani gerçek komplolar daima keşfediliyor. En güçlü komplolar, varolmayanlardır. Orada olmadıklarını mantık yoluyla kanıtlayamazsınız; böylelikle halkın zihninde deveran etmeyi sürdürürler ve pek çok saf insanı besleyebilirler.”
Etkinliğin devamında, Mullan, Sıfır Sayı’dan en sevdiği satırlardan birini paylaştı: “Alimliğin hazları, kaybedenlere mahsustur.” Ardından, Eco’ya, hikâyeyi niçin sakıncalı bir karakterin bakış açısından anlatmayı seçtiğini sordu Mullan.
“Çünkü edebiyat, bu,” sözleriyle yanıtladı Eco. “Dostoyevski kaybedenler hakkında yazıyordu. İlyada’nın ana karakteri Hektor bir kaybedendi. Kazananlar hakkında konuşmak son derece sıkıcı. Gerçek edebiyat, daima, kaybedenlere dairdir. Madam Bovary bir kaybedendir. JulienSorel bir kaybedendir. Ben de aynı işi yapıyorum, hepsi bu. Kaybedenler daha büyüleyici.”
“Kazananlar aptaldır… çünkü şans eseri kazanırlar.” Çevirenler: Zeynep Yeter & Ekim Yusuf
Haftanın Şiiri
Mare Nostrum/ Can Yücel
En uzun koşuysa elbet
Türkiye’de de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez luverin namlusundan fırlayarak …
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi…
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk, Aşk olsun
Haftanın Sanat Gündemi
Yazar Cengiz Aytmatov, doğumunun 90’ıncı yılında oğlu Askar Aytmatov’un da katılımıyla Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde düzenlenen etkinliklerle anıldı. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ile birlikte Balkanlar’da ortak faaliyetler yürüten Anadolu Mektebi, 2018 yılını “Cengiz Aytmatov Yılı” ilan etti. Anadolu Mektebi, bu kapsamda Cengiz Aytmatov’un doğumunun 90’ıncı yıldönümünde Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezi’nde “Bozkırın Bilgesi Cengiz Aytmatov” adıyla panel düzenledi. ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’
Anadolu Mektebi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sami Güçlü, “Aytmatov yılında ne yaparsak Aytmatov bundan mutlu olur diye araştırsaydık, ortaya çıkacak en önemli sonuçlardan bir tanesi gençlere Aytmatov’u okutmak olurdu. Anadolu Mektebi, gençlere Aytmatov’u ve hakkında yazılanları okuttu. Bu öğrenciler Cengiz Aytmatov hakkında konular seçip hazırlık yaptılar” dedi. “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmi, Cengiz Aytmatov’un 1970 yılında yazdığı “Kırmızı Eşarp” kitabından esinlenmişti.
Gıda-İş Sendikası ve Manos Kitap tarafından Şair-Yazar Sennur Sezer’in anısına bu yıl 3.’sü düzenlenen “Sennur Sezer Emek-Direniş Öykü ve Şiir Ödülleri” sonuçlandı. Öykü dalında birincilik “Kaybolanın Hikâyesi” adlı dosyasıyla Cem Kertiş’e verildi. Şiir dalında ise birincilik Özge Sönmez’in “Güle Batır Öfkeni” adlı dosyasına verildi
Öykü dosyalarının seçici kurulda; Adnan Özyalçıner, Ayşegül Tözeren, Jaklin Çelik, Türker Ayyıldız ve Zeynep Uzunbay yer aldı.
Şiir dosyalarının seçici kurulunda yer alan Şükrü Erbaş, Nalan Çelik, Orhan Alkaya, Gülce Başer ve C. Hakkı Zariç yaptıkları toplantı sonucu görüşlerini bildirdi.
Öykü Ödülü: Kaybolanın Hikâyesi
Seçici Kurul “Sennur Sezer Emek-Direniş Öykü ve Şiir Ödülleri” 2018 yılı değerlendirme sonuçlarına göre; öykü dalında birincilik “Kaybolanın Hikâyesi” adlı dosyasıyla Cem Kertiş’e verildi.
Ayrıca Onur Akbaba “Büvek” adlı dosyasıyla Juri Özel Ödülü almaya değer görüldü.
Şiir Ödülü: Güle Batır Öfkeni
Yarışmanın şiir dalında ise birincilik Özge Sönmez’in “Güle Batır Öfkeni” adlı dosyasına verildi.
“Neyse” isimli dosyası ile Altan Doğan şiir dalında Juri Özel Ödülü’nün sahibi oldu.
Ödüller, Sennur Sezer’in doğum günü olan 12 Haziran 2018 Salı günü, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde saat 19.00’da yapılacak törenle sahiplerine verilecek.
Halit Çelenk 2018 Hukuk Ödülleri
Halit Çelenk 2018 Hukuk Ödülleri, 5 Mayıs Cumartesi günü saat 17:30’da, Türkiye Barolar Birliği Avukat Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek.
Törende, ödül alan yapıtlar, gerekçeleriyle birlikte açıklanacak ve ödüller sahiplerini bulacak.
Törende, “Halit Çelenk’ten Nazım Hikmet Şiirleri” adlı bir video gösterimi de yapılacak. Berin Ötenel ve Rüstü Asyalı da Halit Çelenk’in sevdiği şiirlerden bir demet sunacak.
Türkiye Barolar Birliği’nin de katkılarıyla gerçekleştirilen tören için, Adliye Sarayı önünden saat 17:00’da servisin kaldırılacağı da duyuruldu. (odatv.com)
Şişli Belediyesi, Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde Sabahattin Ali anmasına ev sahipliği yaptı. Tiyatrocu Levent Üzümcü’nün anlatımıyla Sabahattin Ali’nin hayatı, şiirleri ve Türkiye´de aydın olmanın zorlukları ele alındı.
Sabahattin Ali’nin ölümünün 70. yıl dönümü için düzenlenen anma etkinliğinde ilk olarak Sabahattin Ali’nin yaşam öyküsü anlatıldı. Usta edebiyatçının şiirleri okundu ve unutulmaz eserleri konuşuldu ve sanatçının günümüze yansıyan bestelenmiş çok sayıda şiiri seslendirildi.
BESTELENEN ŞİİRLERİ SESLENDİRİLDİ
Sabahattin Ali’nin Leylim Ley, Göklerde Kartal Gibiyim, Çocuklar Gibi, Aldırma Gönül, Ben Sana Vurgunum, Dağlar, Geçmiyor Günler, Bir Yürek Kaldı Avucumda, Kara Yazı, Benimsin Diyemediğim ve Melankoli gibi unutulmaz eserleri, müzisyen Coşkun Öz ve orkestrası tarafından seslendirildi. Türk toplumuna mal olan eserler izleyenlerden büyük alkış aldı.
İki saat süren etkinlik sanat severlerin hem kulağının pasını sildi hem de edebiyat tarihimizin önemli isimlerinden Sabahattin Ali’yi anma fırsatı verdi.
DHA/ Doğan Kitap tarafından, gazeteci yazar Duygu Asena’nın anısına 2007 yılından beri verilen “Duygu Asena ‘Kadının Hâlâ Adı Yok’ Roman Ödülü”, bu yıl “Gerçek Hayat” adlı eseriyle Oylum Yılmaz’ın oldu.
Oylum Yılmaz’ın, Gerçek Hayat adlı kitabındaki kendine has üslubu ve etkileyici anlatımının yanı sıra Türkiye feminizm tarihi içerisinde önemli rol üstlenen yazarlara selam göndererek kadına ait görülen temel duyguları ilgi çekici kurgusuyla anlatması dolayısıyla ödüle layık görüldüğü açıklandı.
HABERTÜRK/ İsveç Akademisi, Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu sene verilmeyeceğini açıkladı.
Akademi kararını, bir üyenin eşi hakkındaki cinsel saldırı ve sızıntı iddiaları nedeniyle aldı.
Akademi üyelerinden şair Katarina Frostenson’un eşi Fransız fotoğrafçı Jean-Claude Arnault’a, 18 kadın tarafından cinsel taciz suçlaması yapılmıştı. Arnault’un 6 ödülün kazananını resmi açıklamadan önce sızdırdığı da ileri sürülmüştü.
Skandalın ardından İsveç Akademisi’nin 18 üyesinden 6’sı istifa etmiş, Frostenson ile birlikte 7 üye atıl duruma geçmişti.
Akademinin 18 üyesi ömür boyu bu göreve getiriliyor ve istifa edemiyor. Ancak isteyen üyeler toplantılara katılmamayı seçebiliyor. Akademiye yeni üye seçilmesi için ise 12 üyenin oyu gerekiyor. İsveç Kralı 16. Gustaf, akademinin varlığını sürdürebilmesi için üyelerin istifa etmesi ve yerlerine başkalarının getirilmesinin önünü açacak değişiklikleri yapmayı kabul etmişti.
Erdal Öz
ERDAL ÖZ, 26 Mart 1935’te Sivas, Yıldızeli’nde doğdu. Devlet memuru olan babasıyla birlikte Türkiye’nin değişik yerlerini dolaştı. Tokat Lisesi’ni bitirdikten sonra, İÜ Hukuk Fakültesi’nde başladığı yükseköğrenimini Ankara Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. TDK Yayın Kolu’nda, Türk Sinematek Derneği Ankara Şubesi’nde çalıştı. İstanbul’da arkadaşlarıyla birlikte a Dergisi’ni çıkardı. İlk öykü kitabı Yorgunlar, 1960’ta a Dergisi Yayınları arasında çıktı. İlk romanı Odalarda, aynı yıl Varlık Yayınları’ndan çıktı. Ankara’da Sergi Kitabevi’ni açtı. 12 Mart Askerî Darbesi’yle başlayan karanlık dönemde siyasal görüşlerinden dolayı üç kez tutuklandı, hapis yattı ama yargılanma sonucunda aklandı. Bu dönemi işlediği Yaralısın adlı romanıyla 1975 Orhan Kemal Roman Armağanı’na değer görüldü. 1975-1981 yılları arasında Cem Yayınevi’nin Arkadaş Kitaplar adlı çocuk edebiyatı dizisini yönetti. 1981’de Can Yayınları’nı kurdu. Sular Ne Güzelse adlı kitabıyla 1998 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, Cam Kırıkları ile 2001 Sedat Simavi Öykü Ödülü’nü aldı. Kanayan (1973) adlı öykü kitabında, Deniz Gezmiş Anlatıyor (1976) ve Gülünün Solduğu Akşam (1986) adlı anı-romanlarından sonra Gülünün Solduğu Akşam’a girmeyen notlar ve izlenimlerini 2003’te Defterimde Kuş Sesleri’nde topladı. SSCB gezisinin izlenimlerini içeren Allı Turnam (1976), 1998’de Bir Gün Yine Allı Turnam adıyla yeniden yayımlandı. Havada Kar Sesi Var adlı öykü kitabı 1987’de basıldı. Dedem Korkut Öyküleri (1979), Alçacıktan Kar Yağar (1982), Babam Resim Yaptı (2003) adlı üç çocuk kitabı yayımlandı. Erdal Öz, 6 Mayıs 2006’da aramızdan ayrıldı.
Okuma Önerileri
1.Yaralısın/Erdal Öz/ Can Yayınları
2.Darağacında üç Fidan/ Nihat Behram/ Everest Yayınları
3.Abim Deniz (Hamdi Gezmiş’in Anıları/ Can Dündar/ Can Yayınları