Hazırlayan: Mehmet Karasu
“Ateş vardı. Can vardı. Canlar vardı. Yangın ve Ölüm vardı. Onlar ateşte semaha durdular. Benim Kâbem insandır diyerek, Dost senin derdinden Ben yana yana, Ali Ali Ali Ben yana yana diyerek Canlar katledildiler; 2’Temmuz’da Madımak’ta, Sivas’ta Öldüler! Canlar “ölümü güzel kıldılar.” (Ali Yıldırım)
Antakya Kitaplığı: Ateş-i Aşk / Sivas Katliamı’nın Gerçek Hikayesi
Murtaza Demir /KIRMIZI KEDİ YAYINEVİ
Ateş-i Aşk, yakın tarihimizin en trajik olaylarından Sivas Katliamı’nı, Alevi hareketinin önde gelen örgütlerinden Pir Sultan Abdal Kültür ve Tanıtma Derneği’nin kurucu genel başkanı Murtaza Demir’in çarpıcı tanıklıklarıyla yeniden gündeme getiriyor.
Murtaza Demir, 1990’lardan sonra Alevi kitle örgütlerinin ortaya çıkışlarını, Sivas Katliamı’yla yüzleşmelerini ve sonrasında mücadelelerinin nasıl gelişip ilerlediğini kendi deneyimlerinden yola çıkarak anlatıyor.
Alevi toplumunun önde gelen isimlerinden Murtaza Demir sadece bir katliamın tanıklığını yapmakla kalmıyor, Ezilen Dünya’nın “mezhep savaşlarına”
Konuk Yazar: Sivas’ta yitirdiklerimiz ve edebiyatımız /Mustafa Aslan
Ahmet Say’ın Evrensel’den çıkan Ağaçlar Çiçekteydi ve İnsanoğlu İnsanlar adlı anılarında Metin Altıok ve Behçet Aysan’la dostluğunu anlatıyor.
PİR Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’a gelen 37 aydınımızın diri diri yakıldığı 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı bir yanıyla kültürel bir yok etmen başka bir şey olmadığı yaşamını yitirenlerin kimliğine bakıldığında açıkça görüyoruz.
Günler öncesinden kente yerleşen güzel günlerin boğucularına bir kara mollanın, “Gazanız mübarek olsun!” sözleri fitili ateşlettirdi, Madımak’ta toplu kıyıma giden yolda. Sözde Salman Rüşdi’nin o günlerde gazetede yayımlamaya başladığı Şeytan Ayetleri adlı yapıtıydı. İşin boyutunun çok daha farklı olduğu yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılıyor.
Sivas’ta katledilen bir aydınımızda çalışkanlığından dolayı “Edebiyatımızın Kırk Ayaklı Karıncası” olarak bilenen Asım Bezirci’ydi. Ülkemizdeki nesnel eleştirinin öncüsü Asım Bezirci’nin hakkında kitap yazdığı arkadaşı Rıfat Ilgaz ise Madımak Oteli’nde kül olan arkadaşlarının ardından yüreği dayanamıyor daha fazla onların yokluğuna.
ANILARDAKİ GÖZYAŞLARI
Ahmet Say’ın Evrensel Yayınları arasında çıkan Ağaçlar Çiçekteydi ve İnsanoğlu İnsanlar adlı anılarında Metin Altıok ve Behçet Aysan’la dostluğunu anlatıyor. Bir şey yapamadığı için hayıflanarak, “İnsanın yaşamı boyunca ancak birkaç kalıcı, gerçek dostu olur. Sivas’taki Madımak Oteli yangınında ölen Metin Altıok ve Behçet Aysan, benim en yakın dostlarımdı.” (Ağaçlar Çiçekteydi, s.343) diyor.
Şiir üretmek için dünyaya geldiğini yazdığı ve “Sınadım kendimi karşılıklı acıyla/Ben hep ölüme ve aşka inandım” diyen Metin Altıok’la 1966 yılından beri tanıştığını belirtiyor. Bir çocuğun ipek gibi yumuşacık ve tertemiz yüreğini taşıyan, buna karşın boksör değil bir doktor olduğu halde yeri geldiğinde çok iyi dövüşen Behçet Aysan merdivenlerde umutla oturduğu iki şair arkadaşıyla karanlık boğamaz aydınlığı bakışıyla umut dağıtıyordu, alttan alta gelen sıcaklığa ve dumana karşın. Sanki içine doğmuş gibi, “… /Sen bu şiiri okurken/Ben belki başka bir şehirde ölürüm.” diyen dizelerin elinden tutup gelmişti Sivas’a.
Aşkın Divanesi adlı şiirinde dillendirdiği gibi “Aşkın divanesi Mecnunum amma/ O dosttan bir haber verenim yoktur” dese de Muhlis Akarsu ve biz birlikte bir kuş gibi kanat çırptığı mavi göklerdeki arkadaşlarını bu yazıda buluşturmaya çalıştırıyoruz. “Çiçekler Halaya Durdu” Uğru Kaynarın dizelerinde. Asaf Koçak’ın çizgileri mi kanatlandırdı sonsuzluğuna halkın gözbebeğinde akan yaşlarla?
Sivas semalarında kuşları görürseniz bilin ki, halk kültürünü yaşatmaya kararlı 2 Temmuz 1993 günü orada canına kıyılan folklörcü gençlerimizdir, halkına oynanan oyunları bozmaya çalışarak. Madımak zamanı Sivas’ta doğa bir başka oluyor, kırlarda otlar diz boyundan öte adam boyu oluyor, insanla sarmaş dolaş olmak istiyor gibidir.
Temmuz 1993 Sivas Katliamı edebiyatımıza iz de bıraktı. Ateş Uykusu’nda Burhan Güne, Madımak Oteli’ndeki aydınların toplu kıyımını, “Kaldırım taşlarını fırlatıyorlar. Belediye iyi çalışmış, koordine mükemmel; önce taşları söktürmüşler, şimdi camlara fırlattırıyorlar. Allahüekber… Allhüekber… Saldırıya geçtiler işte. Savaşta da böyledir, askerliğinden kalma eskimiş bilgileri anımsıyor; önce havan mermileriyle düşman safları dövülecek, sonra piyade saldırısı gerçekleştirilecek…”(s.300) diye anlatıyor.
2 Temmuz 1993 Madımak Oteli’nde diri diri yakılan aydınlık insanların karanlığa haykırışları ses getiriyor, her geçen yıl daha fazla dünyanın her yanından.
Haftanın Şiiri: Sivas İçin/ Selda Bağcan
Hasretime hasret kattın, hasrete
incinsek de incitmeyiz, zulm ile
geldik size, dikensiz bir gül ile
can veririz, can almayız, biz canız
Akarsular ile coştum, çağladım
hasret ile yandım, ağladım
nice canlar ile kül oldum, öldüm
can veririz, can almayız, biz canız
Pirimi asanlar, doymadı kana
canımı yakanlar, baktı dumana
zulüm yapmaz, insan insana
can veririz, can almayız, biz canız
Nesimiler ölmez gafil, aldandın
mazlumlar ardından gelmez mi sandın
akarsu’lar coştu, birden bulandın
can veririz, can almayız, biz canız
Canımı yaktınız, kanlı sivasta
gülemem, ağlarım, şu gönlüm yasta
canım feda olsun, pir sultan dosta
can veririz, can almayız, biz canız
Bizi yakıp, duman duman, baktınız
yetmedi mi, bir de alkış tuttunuz
sonra birer masum olup çıktınız
can veririz, can almayız, biz canız
Haftanın Sanat Gündemi
Yaşar Nabi Nayır ödülleri belli oldu
Varlık dergisinin yayına başladığı günden bugüne ‘edebiyatımıza yeni değerler kazandırma’ çabasıyla verdiği Yaşar Nabi Nayır Ödülleri bu yıl 85. kez sahiplerini buldu.
Bu seneki ödülün sahipleri öykü dalında Semih Öztürk, şiir dalında ise Enver Ali Akova oldu. Varlık Dergisi ve Varlık Yayınevi’nin kurucusu Yaşar Nabi Nayır adına 85 senedir verilen ödüller edebiyatseverleri yeni kalemlerle buluşturmaya devam ediyor. “Olmasını İstediğimiz Bir Park” adlı dosyasıyla şiir ödülüne layık görülen Akova,1996 İstanbul doğumlu, Koç Üniversitesi’nde Ekonomi anadal öğrencisi aynı zamanda Felsefe ve Matematik yandal programlarında öğrenimini sürdürüyor. Okul hayatı ve seçtiği dalların yoğun bir çalışma, odaklanma ve ilgi talep etmesine rağmen sanatın yaşamında hep ön planda olduğunu belirten Akova, “Sanata olan ilgim müzik ve karikatürle başladı, müzik ağırlıklı olarak devam etti, liseden bu yana ise edebiyat ön plandadır. Bana destek olmalarına rağmen ailem daha ziyade mühendis ve finans kökenli” ifadelerini kullandı.(Cumhuriyet)
Edebiyatımızın ulu çınarı Varlık, 85 yaşında!
Edebiyat dünyamızın en köklü ve en eski dergilerinden Varlık Dergisi, Temmuz 2018 sayısıyla beraber 85 yaşını dolduruyor.
Varlık dergisinin 85. Yılını doldurduğu Temmuz 2018 sayısında Murat Batmankaya “Varlık – Bir Uzun Koşu” başlıklı yazısında derginin kuruluşundan günümüze serüvenini önemleri hatları üzerinde durarak anlatırken, Süreyyya Evren “Ver Bize Bugünkü Dosyamızı da Haydi Varlık” başlığı altında 90’lar ve 2000’lerdeki etkinliğine, Nilgün Tutal ise “Varlık: Dostluk ve Bilgi İçin” başlıklı yazısında son yıllarına yoğunlaşıyorlar.
Ayrıca Altay Öktem, Bâki Ayhan T., Behçet Çelik, Birgül Oğuz, Deniz Durukan, Erendiz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Gamze Arslan, Gülce Başer, Hüseyin Ferhad, İnci Aral, Mehmet Can Doğan, Metin Cengiz, Murat Gülsoy, Murat Yalçın, Nazlı Karabıyıkoğlu, Nilgün Tutal, Pelin Buzluk, Salih Bolat, Selçuk Altun, Seray Şahiner ve Tuna Kiremitçi Varlık’ın edebiyat-kültür dünyamızdaki rolü, bir şair/yazar olarak kendi yazınsal serüvenlerindeki yeri, gençlerle ilişkisi, Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nin anlamı, Türkiye’deki güncel toplumsal/siyasi sorunlar karşısındaki tavrı konularında görüşlerini bildiriyorlar.
Küçük İskender’den üzücü haber…
Çağdaş şiirimizin önde gelen isimlerinden küçük İskender’e kanser teşhisi kondu.
54 yaşındaki şair ilerlemiş safhadaki hastalığını Bodrum’daki evinde sürdürdüğü tedaviyle atlatmaya çalışıyor. küçük İskender en son “İkinci Waliz” adlı şiir-metin-günlük kitabıyla okurla buluşmuştu. Şiir, roman, deneme, günlük gibi pek çok edebi türde eserler veren, ilk filmi “Ağır Roman” ile oyunculuğa da adım atan küçük İskender 2000 yılında Orhon Murat Arıburnu, 2006 yılında Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’nü kazandı. 2014’te Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü, 2017’de Necatigil Şiir Ödülü’nü almıştı. (Cumhuriyet)
Vedat Günyol deneme yarışmasına başvurular 1 Temmuz’da başlayacak
Vedat Günyol anısına bu yıl 3’üncüsü düzenlenen deneme yarışması için son başvurular 1 Temmuz’da başlayacak, 30 Kasım’da sona erecek.
Kartal Belediyesi tarafından Çevirmen, Eleştirmen, Öğretmen, Yayıncı ve Yazar Vedat Günyol anısına düzenlenen deneme yarışmasının bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilecek.
Türkiye Yazarlar Sendikası, Kırmızı Kedi Yayınevi ve İstanbul Atatürk Lisesi Mezunları Vakfının destek verdiği yarışmanın seçici kurulunda Celal Ülgen, Cengiz Bektaş, Gökhan Yüksel, Haluk Hepkon, Rengin Cemiloğlu, Tahir Şilkan ve Uğur Kökden yer alıyor. 1 Temmuz Pazar günü başlayacak başvurular, 30 Kasım’da sona erecek.
Birinci olan yazar 5 bin TL ile ödüllendirilecek, ayrıca Seçici Kurul Özel Ödülü; 2 bin TL ve Genç Deneme Yazarı Ödülü olan 2 bin TL de sahiplerini bulacak. Ödül töreni, 3 Mart 2019 Pazar günü düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. Yarışmada ödül alan eser bir kitap olabilecek hacim ve biçimde olması halinde yayımlanacak. (EVRENSEL KÜLTÜR SERVİSİ)
Sabahattin Ali için kaldığı cezaevinde müze yapılacak
Sinop’ta 1887 ile 1999 yılları arasında hapishane olarak kullanılan, 2000 yılında ise müzeye çevrilen Sinop Tarihi Cezaevi ve Müzesi içinde, ünlü edebiyatçı Sabahattin Ali ile kadınların tarihsel gelişimini konu alan iki yeni müze oluşturulacak.
Sinop’ta, 1887 ile 1999 yılları arasında hapishane olarak kullanılan, daha sonra müzeye çevrilen Sinop Tarihi Cezaevi, pek çok ünlü edebiyatçının cezasını doldurduğu yer olarak biliniyor. Sinop Cezaevi’nde yatan ünlü isimlerden biri de “Dışarıda deli dalgalar, gelir duvarları yalar, seni bu sesler oyalar, aldırma gönül aldırma” dizelerini, soğuk parmaklıklar arkasında kaleme alan şair ve yazar Sabahattin bu dizeleri Sinop Cezaevi’nde yazan Sabahattin Ali için tarihi yapı içinde bir müze oluşturulacak. Hapishane olarak kullanıldığı dönemde, Anadolu’nun Alkatrazı olarak adlandırılan, tarihin izlerini taşımayı sürdüren yapı, Türkiye’de dark turizminin (daha önce felaketlerin ya da ürkütücü olayların yaşandığı yerlere yapılan seyahatler) önemli noktalarından biri olarak gösteriliyor.
Bir Portre: Edebiyatın kırk ayaklı karıncası: Asım Bezirci/Tahir ŞİLKAN
“Gülmek bir erdemse, Asım gülerdi
gülmek için değil papatyalar açarcasına
o Erzincanlı yüzünde
çalışmanın şavkıyla ışırdı gözler.
bugün tek başına da olsa
yarın el ele
garip bir kuştu Asım
zümrüd-ü anka,
küllerini seveyim
öpe savura.” Can YÜCEL
Asım Bezirci 1927 Erzincan doğumludur. Babası Hamdi Bezirci, okumayı halk dershanesinde öğrenmiş, Kurtuluş savaşında savaşmış, yaralanmış, esir düşmüş , istiklal madalyası sahibi bir demir yolu işçisidir. Asım Bezirci, annem okuma -yazma bilmezdi ama nedendir bilinmez, kitapları eline alır, okşardı diyor.
Asım Bezirci, ortaokul ve liseyi parasız yatılı olarak Erzurum Lisesinde okur, lise son sınıftaki sınıf arkadaşı Ünlü Eleştirmen-Yazar Fethi Naci’dir. Üniversite okumak için İstanbul’a birlikte geldiklerinde ikisi de edebiyat tutkunudur, çok parlak öğrencilerdir, istedikleri fakülteyi seçebilecekken Asım Bezirci, Edebiyat Fakültesini, Fethi Naci ise İktisat Fakültesini seçer. Asım Bezirci arkadaşına kızgınlıkla, “ Edebiyata sırt çevirdin, sen bir hainsin” derken, Fethi Naci ona gülerek “Edebiyatı seçtin, sen de aç kalacaksın” der.
Okuma Önerileri
1.Ateş Uykusu/ Burhan Günel/Kurgu Kültür Merkezi
2.Bilinmeyen Yönleriyle Sivas Katliamı/ Hazırlayan: Ayıldız Yayınları
3.Sivas Katliamı ve Şeriat/ Lütfi Kaleli / Alev Yayınları