Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’nın Sessiz Kapılarına Kahveyle Can Veriyor

Ressam Esra Sönmez, sıradan boyalar yerine kahveyle resmederek sanatı sadece

Ressam Esra Sönmez, sıradan boyalar yerine kahveyle resmederek sanatı sadece bir görsel anlatım olmaktan çıkarıyor; onu geçmişe, kayıplara ve dayanıklılığa açılan bir hafıza kapısı haline getiriyor.

Alışılmışın dışında bir teknikle çalışan Sönmez, 6 Şubat 2023’te meydana gelen büyük depremin ardından yıkılan Antakya kapılarını tuvallerinde yeniden ayağa kaldırıyor. Kahvenin sıcak tonlarını taş ve toprakla buluşturan sanatçı, izleyicileri yalnızca estetik değil, aynı zamanda duygusal bir yolculuğa çıkarıyor.

Kahveyle Resmedilen Hatıralar

Sanatçının geliştirdiği özel teknikle kahve boya haline gelirken, her bir fırça darbesi Antakya’nın kayıp sokaklarına, sessiz taş evlerine ve yok olmuş yaşam izlerine dair bir hikâye anlatıyor.

“Antakya’nın taş kapılarında yankılanan sessizliğe ses olmak için resmediyorum,” diyen Sönmez, eserlerine yüklediği anlamı şöyle açıklıyor:
“Sanatım yalnızca bir estetik çaba değil; yuvaya, geçmişe ve kayıplara uzanan bir hafıza çalışmasıdır. Artık ardında yaşam barındırmayan taş kapılar, benim tuvallerimde yeniden hayat bulur. Soğuk taşların ardındaki sıcak hikâyeleri anlatmaya çalışırım.”

Kapılar, Belleğin Tanıkları

Sönmez’in tablolarında sadece taş ve kahve yok; bir halkın direnci, acısı ve hatıraları da var. Depremin ardından geriye kalan kapılar, onun sanatında ayakta kalan anılar olarak yeniden anlam kazanıyor.

Bu eserler, izleyiciyi çocukların oynadığı avlulara, sabah kahvesi kokan odalara ve duvarlardaki gölgelere götürüyor. Her tablo, geçmişe açılan bir pencere gibi.

Sanatla Direniş

Esra Sönmez’in çalışmaları, yalnızca sanatsal bir ifade değil; unutulmaya karşı bir direniş. Kahveyle yeniden inşa edilen kapılar, geçmişe tutunan ve geleceğe iz bırakan sessiz birer tanık gibi karşımıza çıkıyor.

Sanatın estetik yönüyle toplumsal hafızayı buluşturan bu özgün yaklaşım, Sönmez’i yalnızca bir ressam değil, aynı zamanda kültürel belleğin koruyucusu olarak da öne çıkarıyor.