İyi günler sevgili okuyucu.
Doğup büyüyüp yetişkin yaşa geldiğimizde hepimizin hayali üç aşağı beş yukarı benzer olmaya başlıyor. Düzenli, sakin, huzurlu, mutlu ve sağlık içinde bir yaşam özlüyoruz. Bunu düzenli ve sürdürülebilir kılmak için bir yandan hayat arkadaşlarımızı seçiyor bir yandan da yaşayacağımız yeri belirliyoruz. Yaşadığımız yer: Ülke, şehir, köy ya da kasaba…
Hepimiz yaşadığımız yerin ARKADYA’mız (*) olmasını hayal ediyoruz. ( ARKADYA: eski Yunan’da sade ve mutlu bir ırkın yaşadığı rivayet edilen dağlık bir ülke. Asude bir kırsal alan.)
Bunun için beklentimiz çok açık. Huzur ve güven içinde dolaşabileceğimiz, oksijeni ciğerlerimize alabileceğimiz, yeşil, yaşanabilir bir kent. Bol yeşil alan, çocuk ve yetişkin parkları, ağaç, bitki, hayvan popülasyonu ve tabi ki sağlık. Eski Yunan’da bile böyle yerler hayal edilmiş, var sayılmış ve mitolojiye Arkadya olarak giren cennet mekanlar tasarlanmış.
İşte tam da bu noktada bir şehri yöneten iradenin o şehri cennet bir mekan haline getirme kaygısı üst düzeyde olmalıdır. Yaşam alanlarımızı günümüzün ARKADYA’ları haline getirmeliyiz. Şimdi Antakya kent merkezi için böyle tarihi bir fırsat ayağımıza kadar gelmiş durumda. Köprübaşında yıllardır çirkinliğiyle görmezden gelinen ama nihayet yıkılması için düğmeye basılan VAKIF İŞHANI gelecek kuşaklara nasıl bir miras olarak yeniden projelendirilecek? Birçoğumuzun kafasında türlü türlü senaryo ve birçoğumuzun kafasında türlü türlü proje dolaşıyor. İnanılmaz derecede önemli bir lokasyonda bulunan bu alan, sosyal buluşma alanlarımızdan biri haline gelmiş durumdaki saray caddesi yürüyüş yolu ile eşgüdümlü ve uyumlu açık alan olarak tasarlanmalıdır. Bugünün şanlı yöneticileri ölümsüz bir eseri, bir cennet kent meydanını yaratma imkanı ile karşı karşıya.
İşin ilginç tarafı bu güzelim alanda yıkım çalışması hummalı bir şekilde devam ederken, bu yer ile ilgili söz ve yetki/sorumluluk sahibi kişi ve kurumlardan ses çıkmıyor. Bir bilgi ya da ipucu verilmiyor. Bu durum bölge halkının endişelenmesine “ acaba yine utanç duyacağımız bir rant uygulaması ile mi karşı karşıya kalacağız?” sorusunu tetikliyor.
Olsun biz kökleri binlerce yıl öteye ulaşan bu kadim kentin sakinleri olarak ARKADYA’mızı hayal edelim. Onun gerçekleşeceğini, öyle bir yerde yaşayıp, yaşlanacağımızı umalım.
Eminim ülkemizde ya da diğer pek çok ülke kentlerinde tarihi dokunun tam ortasında ve merkezde yer alan böylesi bir alan boşa çıksa, şenlikler halaylar çekilir; proje yarışmaları yapılır, dünyanın en iyi mimar ve mühendisleri çağrılır, alan tarihin en büyük fırsatı olarak idrak edilir. Bizde ise “ sus – pus ve sessizlik” hakim.
Oysa çıkıp deseler ki; “ Haydi Antakya, bu alan için fikirlerini projelerini yaz, şiirler düz, hikayeler yaz” bakın neler neler çıkar. Farkında mıyız bilmiyorum ama bu alanın kullanımı konusunda tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz. Evet ! Bugün atılacak doğru bir adım, bugün alınacak doğru bir karar biz Cumhuriyet kuşağının yaratacağı ve yarınlara miras bırakacağı en büyük hamle/ tarih kitaplarına girer, altın harflerle anılırız.
Bu fırsatı da kaçırırsak eğer, 20-25 m2’lik ev salonlarımızda yaratabileceğimiz cennetlere mahkum kalır, evlerimizin bir adım ötesinde cinayete kurban verdiğimiz kentin sokaklarında dolaşırız.
Bu fırsat büyük fırsat.
İyi çalışmalar.