Asi Nehri Canlı Yaşamına

İzin Vermeyecek Derecede Kirli İklim Adaleti Koalisyonu Antakya’da bir araya geldi, Asi nehri ile ilgili endişelerini dile getirdi:       Çevreciler Antakya’da bir araya geldi ve Asi nehri konusundaki endişelerini dile getirdi. Antakya Çevre Koruma Derneği ev sahipliğinde düzenlenen, İklim Adaleti Koalisyonunun da katılım sağladığı toplantıda, Asi nehrinin neredeyse canlı yaşamına izin vermeyecek seviyede biyolojik ve […]

İzin Vermeyecek Derecede Kirli

İklim Adaleti Koalisyonu Antakya’da bir araya geldi, Asi nehri ile ilgili endişelerini dile getirdi:

      Çevreciler Antakya’da bir araya geldi ve Asi nehri konusundaki endişelerini dile getirdi. Antakya Çevre Koruma Derneği ev sahipliğinde düzenlenen, İklim Adaleti Koalisyonunun da katılım sağladığı toplantıda, Asi nehrinin neredeyse canlı yaşamına izin vermeyecek seviyede biyolojik ve kimyasal olarak aşırı kirlilikle yüklü olduğuna vurgu yapıldı.

      İklim adaleti Çukurova Kervanı adına TTB temsilcisi Dr. Demet Parlar, toplantıdaki açıklamasında, Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nin doğu kısmından doğan, toplam uzunluğu 386 km olan, Suriye’den geçip Türkiye topraklarında Samandağ ilçesinden Akdeniz’e dökülen, kentin göz bebeği Asi Nehri’nin maruz kaldığı kirlilik baskısından yoğun endişe duyduğunu bildirdi.

Kamusal yaptırımın yetersizliği düşündürücü …

      Asi nehrinin, daha Suriye’den Türkiye topraklarına girdiğinde neredeyse canlı yaşamına izin vermeyecek seviyede biyolojik ve kimyasal olarak aşırı kirlilikle yüklü olduğunu söyleyen Dr. Parlar, bu duruma ek olarak, sucul varlıklarımıza tehdit eden  çok sayıda sorunun Asi nehrinde kirliliği arttırdığını,  ekosistemini bozduğunu bildirdi ve şunlar dile getirdi: “Amik gölünün kurutulması, tarıma bağlı nüfus yoğunluğu nedeniyle aşırı su tüketimi,  Asi havzasında 2000’den fazla kuyunun yer altı su kaynaklarını azaltmaları, boşalan alanlar dolayısıyla ovada obruk oluşması, bilinçsiz su kullanımı tarımsal sanayi kaynaklı kirlenme, dönemsel zeytin yağı fabrikaları ve tabakhanenin nehre boşalttıkları kimyasallar ve neden oldukları balık ölümleri ilk akla gelenler olarak sayılabilir. Tüm bu ciddi sorunların karşısında  kamusal yaptırımın yetersizliği düşündürücüdür. Oysa ki 2006 yılında yürürlüğe giren Çevre ve Atık Yönetimi yasası ile bu atık suların, doğaya bırakılmaları yasaklanmıştır. Bırakan işletmelere hapis ve para cezaları kararına rağmen engel olunamamaktadır. Bu kirlilik, suyu bulanıklaştırarak ışık geçirgenliğini ve oksijen miktarını azalttığı için suyun içindeki canlılar ciddi yaşam tehlikesiyle karşı karşıyalar.

Asi’den sağlıksız balık tüketimi …

      Bunlara çok sayıda başka ekosistemi bozan etkiler de eklenebilir: Aşırı yağış sularıyla  taşınan maddelerle kirlenme, Asi’yi besleyen derelerin evsel atıkla getirdiği kirlilik, aşırı yağışlarda baraj kapaklarının açılması ve taşkınların yaşanması, kuraklık dönemlerinde şehrin kuzey tarafında sulama amaçlı oluşturulan su bentleri ve akışın kesilmesi ile biyolojik arıtma ve döngünün bozulmasıyla kötü koku oluşumu ve canlılığın yok olması, Turunçlu’da bulunan arıtma tesisinin yarattığı kirlilik ve o bölgede yaşayan 60 bin kişilik nüfusun gözden çıkarılması, Asi den balık avlayarak geçimini sağlayan insanların bizzat yaşadıkları ve ticaret yoluyla başkalarına yaşatabilecekleri sağlıksız balık tüketimi, eşit ve adil olmayan şehrin güney tarafında yaşayan ve daha çok küçük arazilerde bostan işi yaparak geçimini tarımla sağlayan çiftçilerin kendi kaderlerine terk edilmesi…

Su sümbülleri sorunu giderek artıyor …

      Tüm bu kirletici etkiler yanı sıra kentimizin göz bebeği Asi Nehri’nde bu aylarda sıkça dikkatimiz çeken su sümbülleri sorunu giderek artmaktadır; Asıl yaşam alanı Güney Amerika olan su sümbülü, istilacı su bitkilerinin en bilinenidir ve ılıman, subtropikal iklimlerde, tatlı suların yüzeyinde yaşar.  Hızla çoğalıp yayılır ve göllerin, kanalların üstünü kaplayarak, güneş ışınlarının derinlere ulaşmasını önler. Su yollarını tıkadığı, su araçlarıyla gerçekleştirilen seyahatleri kısıtladığı, balıkçılık ve ticaret faaliyetlerini etkilediği de bilinmektedir.

      Ayrıca sudaki nitratı emer. Buharlaşmayı artırdığından kuraklığa sebep olur. Su sümbülü, girdiği bir alanda çok hızlı çoğaldığı için, bölgenin biyoçeşitliliğini olumsuz etkilemekte ve doğal dengeyi bozmaktadır. Ayrıca, yayıldığı yerlerde su ulaşımıyla ilgili sıkıntılara yol açmakta, sulama kanallarının ve barajların tıkanmasına sebep olmaktadır.  Bu nedenle su sümbülü gibi istilacı yabancı türlere karşı alınacak önlemlerin, iklim krizine yönelik politikalara dahil edilmesi oldukça önemlidir.”

Sorunlar geçici çözümlerle geçiştiriliyor … 

      Dr. Parlar Sonuç olarak, Asi Nehri deltasında yerel yönetimlerin yaptığı çalışmaların uzun vadeli olmaması ve sorunların geçici çözümlerle geçiştirilmesinin deltadaki kusursuz ekolojik dengeyi bozduğunu söyledi ve        “Bölge halkının bu konuda bilinçsiz oluşu da bu durumu ağırlaştırmaktadır. İklim krizine bağlı olarak küresel ısınma, durumu daha da kritik hale getirecektir.  

      Bu nedenle çok geç olmadan, yukarıda sıralanan tüm olumsuz etkenleri ortadan kaldırmak için kamu görevlileri, konularında uzman kişilerle iş birliği içinde hareket etmeli, sorunların çözümü şeffaf bir şekilde yönetilmeli ve yerel halkın talepleri dikkate alınarak, sürecin katılımcı olmasına özen gösterilmelidir” dedi.

      Mehmet ÖZGÜN

Exit mobile version