Romalı büyük devlet adamı, hatip ve düşünür Cicero, yaşamını adeta Roma devletinin ve geleneğinin sürekliliğine adamıştı. Başarılı öğrenciliğinde Yunan düşüncesi ile Roma Hukuku eğitimi almış, hitabet sanatındaki ustalığıyla konsüllüğe dek yükselmişti. Avukatlık mesleği gereği yaptığı savunma ve suçlama konuşmalarına zaman içinde teknik eserler de eklendi.
İÖ 106 – İÖ 43 yılları arasında yaşayan Cicero “Yükümlülükler Üzerine”* adlı yapıtında, yaşadığı dönemin Romalılarına ve onların torunlarına yükümlülük (görev, hizmet, onur) ile ilgili bilgi sunar. Cicero, yükümlülüklerin, şahsi çıkarlar uğruna fütursuzca, bile isteye askıya alındığına defalarca tanık olmuştu. Özellikle de halkın beğenisini kazanmış yöneticilerin şahsi çıkarlarını öne alıp devlet, toplum ve yasa önündeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi Cicero için üzerinde durulması gereken bir problemdi. Ona göre bütün kötülükler, yükümlülüğün ya da görevin yerine getirilmemesinden doğuyordu. Dolayısıyla dönemin entelektüellerine yükümlülüğün ne olduğu ve niçin önem arz ettiği anlatılmalıydı. Cicero Atina’da eğitim gören oğlu Marcus Cicero’ya mektup şeklinde kaleme aldığı yapıtında adaletsizliğin iki türü olduğunu söyler: “Biri zarar verenlerin, diğeri ise başkalarına haksızlık yapılmasına mani olabilecekken, bunu yapmayanların adaletsizliğidir. Haksızlık ise iki şekilde gerçekleşir, ya kaba kuvvetle ya da hilekârlıkla. Hilekârlık küçük bir tilkiye, kaba kuvvet ise aslana özgüymüş gibi görünür. İkisi de insana hiç yakışmaz ancak hilekârlık daha büyük bir nefreti hak eder.”
Cicero, birey gibi devletin de, içte ve dışta daima adaleti gözetmesini ister. Ona göre, adaletle ilgili ilk yükümlülük, hiç kimsenin başka birisine zarar vermemesi gerektiğidir. Adalet düşüncesi herkes için olmalıdır: “Bunun nedeni özellikle de insanların bu duyguya sahip olmadığında (adaletsiz olduğunda) artık korumaları olmayacağından, birçok haksızlıkla karşılaşacak olmasıdır. Yine alıp satanlar, kiralayıp kiraya verenler, en nihayetinde bir iş yapanlar için işlerin yürümesi kaçınılmaz olarak adalete bağlıdır. Bunun önemi öyle büyüktür ki, günaha ve suça batmış olanlar bile bir nebze adalet olmadan yaşayamaz.”
Cicero’nun düşünce dünyası üzerinde büyük bir etkisi oldu. O çağlardan günümüze, adaleti, erdemi, onurlu bir yaşamı savunmak; yapılan haksızlıklara sessiz kalmamak insanı insan yapan en önemli değerlerden sayıldı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a başlattığı “Adalet Yürüyüşü” gündemden düşmüyor. Adaletsizliğe, haksızlığa karşı umutlu bir çığlığa dönüşen yürüyüş, atılan her adımda Paul Eluard’ın “Asıl Adalet” şiirini anımsatıyor:
İnsanlarda tek sıcak kanun,
üzümden şarap yapmaları,
kömürden ateş yapmaları,
öpücüklerden insan yapmalarıdır.
İnsanlarda tek zorlu kanun,
savaşlara, yoksulluğa karşı
kendilerini ayakta tutmaları,
ölüme karşı yaşamalarıdır.
İnsanlarda tek güzel kanun,
suyu ışık yapmaları,
düşü gerçek yapmaları,
düşmanı kardeş yapmalarıdır.
Hep var olan kanunlardır bunlar,
bir çocukcağızın ta yüreğinden başlar,
yayılır, genişler, uzar gider
ta akla kadar.
(Çev. A. Kadir)
Yürüyüşe katılanlar, “Bu yol, biz adaleti getirene kadar bitmeyecek” diyorlar; Türkiye’nin kardeşçe, özgürce yaşanacak bir ülke olma yolunda, insana en çok yakışanın gerçek adalet olduğunu bilerek…
* Yükümlülükler Üzerine / Cicero / Latince Aslından Çeviren: C. Cengiz Çevik / İş Bankası Yayınları, 2013.
Orhan Tüleylioğlu