Bir önceki yazımızda, Atatürk’ün Hatay mücadelesini kaleme almıştık. Bu yazımızda da, bu yolculuğu sürdüreceğiz.
5 Temmuz 1938 Salı günüydü… Kurmay Albay Şükrü Kanatlı’nın komutasındaki Türk tugayı sabah 5.00’da Payas’tan, 6.00’da Hassa’dan sınırı geçip Hatay’a girdi. Türk Ordusu’nun geleceğini duyan Hataylılar geceden sokağa fırlamış, sınıra koşuyorlardı. Antakya’da şehir tamamen boşalmıştı. Şehrin girişinde 80‐100 bin civarında bir kalabalık, orduyu bekliyordu. Türk Ordusu şehre girerken, tören alanında bir Fransız taburu da selam vaziyeti almıştı. Toplanan halktan büyük bir heyecanla, “Yaşasın Türk askeri… Yaşasın Atatürk…” sesleri yükseliyordu. Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki süvari birliği Reyhaniye’de Çatalhöyük Köyü’nde köprüden geçerken Mürseloğlu Kemal Bey, birliğin önünü kesip, ‘’Türk Ordusu Hatay’a girerse tek kızım Necla’yı kurban edeceğime ant etmiştim” diyerek Albay Şükrü Kanatlı’nın atının ayakları altına kızını kurban etmek için yatırdı. Albay atından atlayıp küçük kız çocuğunu kucağına aldı, özgürlük bazılarını çarpmış, ne yaptığını bilmez hale getirmişti.
Hatay Atatürk’ün son davasıydı, ancak kendisini de bitirmişti. Türk Askerinin Hatay’a giriş zaferini kutlamak için 10 Temmuz 1938 günü, küçük bir motorla boğazda gezintiye çıkar. Ateşi, 39 dereceyi aşmış ve artık yatağa düşmüştü.
24 Ağustos 1938’de seçimler yapıldı ve 40 kişilik Meclis 2 Eylül 1938 günü açıldı. Tayfur Sökmen Hatay Devlet Başkanlığı’na, Abdülgani Türkmen, Meclis Başkanlığı’na seçildi. Abdurrahman Melek ise Başbakan yapıldı. Devletin adı Hatay Devleti olarak değişti, başkent Antakya oldu. Antakya, İskenderun ve Kırıkhan ilçelerinden oluşan Hatay Devleti’ne, Reyhanlı ve Yayladağı ilçeleri eklendi. İstiklal Marşı Milli Marş, Atatürk’ün şeklini verdiği Türk Bayrağı’na benzer bayrak (yıldız kırmızı renkte), Hatay Devleti’nin Bayrağı olarak kabul edildi. Hatay Millet Meclisi, 29 Haziran 1939’da oybirliği ile Türkiye’ye katılma kararı aldı. 23 Temmuz 1939’da Pazar günü saat 11.40’ta yapılan Anavatana katılış töreninde, Antakya’da kışladan Fransız bayrağı indirilerek Türk Bayrağı çekildi. Böylece, Türkiye’nin 67’nci Vilayeti kurulmuş oldu.
Doktorların kesin dinlenme tavsiye etmelerine rağmen, Atatürk’ün 1938’de Mersin ve Adana’yı ziyaret etmesi O’nun sağlığını olumsuz yönde etkilemiştir. Atatürk, Hatay’ı kendi davası haline getirip, yürüttüğü aktif politika ile Hatay’ın önce bağımsız devlet statüsüne, daha sonra anavatana katılmasını sağlamıştır. “Stratejik Öngörü, Uzak Görüşlülük ve Diplomatik Olgunluk” sayesinde, bir savaşa girilmeden siyasi, askeri ve diplomatik başarılarla Hatay Anavatana katıldı. Hatay, Atatürk Diplomasisinin ve Devlet Adamlığı’nın muhteşem bir başarı öyküsüdür.
Atatürk, Hatay şehididir. O’nun 1918’de Hatay’ın kurtuluşu için başlayan mücadele yolculuğu 1938’de ebediyete intikal edinceye kadar devam etti. Hatay’ın bağımsızlığı ve özgürlüğü için şehit oldu. Medeniyetin beşiği, Atatürk’ün kutsal emaneti Hatay’ın gözyaşları, Atatürk’e ve emanetine ihanet edenleri, tarihin çukurunda boğacaktır. Hataylılar, kendi tarihlerinin bilincinde Atatürk’ün emanetini sonsuza kadar koruyacaklardır. Yaşamı savaş meydanlarında geçen Atatürk’ün: “Savaş, millet için hayati derecede zorunlu olmadıkça cinayettir” sözü bu dönem için oldukça anlamlıdır.
Hatay, Akdeniz’in giriş kapısı, önemli ticaret ve ulaşım noktası olması nedeniyle stratejik önemde bir coğrafyadır. Tarih boyunca sayısız uygarlıklara ev sahipliği yapan, tüm inanç ve kültürlerin kardeşçe buluştuğu Hatay, ekonomik zenginliği de barındıran bir Medeniyetler Şehri olmuştur.
Atatürk’ün Hatay Davasında izlediği politika Türkiye’yi yönetenler tarafından örnek alınmış olsaydı, bugün Suriye’de, Irak’ta ve Ortadoğu’da Türkiye’yi tehdit eden ateş çemberinin oluşmasına izin verilmezdi.
Tarih, stratejik körlük ve kişisel ihtiras uçurumlarıyla, stratejik öngörü ve diplomatik olgunluk zirveleri arasında dolaşan kanlı savaşların öyküsü gibi. Atatürk, Hatay’ı tek kurşun atmadan kurtardı. Tarih bilgisi, vatan-millet sevgisi, stratejik öngörü ve diplomatik olgunluğuyla.
Özet Kaynakça: Mehmet Mursaloğlu, Atatürk ve Hatay Davası, Seçil Ofset, İstanbul, 2003; Mehmet Tekin, Tarihte Hatay ve Hatay Devleti, ATSO Yayınları, 2001; Nimet Arsan, Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV (1917-1928), TİT Enstitüsü, Yayın No.1, 1964; Cemil Gök, Kırk Asırlık Türk Yurdu Hatay, Hatay Matbaası, 2005; Tayfur Sökmen, Hatay’ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar, TTK Yayınları, 1978; Yüksel Mert, Bilinmeyen Atatürk, Akis Kitap, İstanbul, 2010; Abdurrahman Melek, Hatay Nasıl Kurtuldu, Temmuz 1999, s. 106‐109; Bilal N.Şimşir, 10 Kasım Günlüğü, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2014; 39’uncu Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı, Hatay’ın Kurtuluş Mücadelesinde Türk Ordusu, 2010.