Karaali, “Asgari ücret, matematiksel bir hesaplamadan öte, yürürlükteki sistemin kimin yararına işlediğini ortaya koyar. Ülkemizde ücret tartışmalarının toplumsal eşitlik ve adil paylaşım üzerinden değil, kanaatkârlık ekseninde yürütüldüğünü görüyoruz. Bu anlayış, yoksulluk ile zenginlik arasındaki dengenin tamamen bozulmasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.
“Asgari Ücret, Çoğunluğun Ücreti Haline Geldi”
Karaali, Türkiye’de asgari ücretin temel çalışma ücreti haline geldiğine dikkat çekerek, Avrupa’da bu oranın yüzde 3-5 düzeyinde olduğunu, ancak Türkiye’de çalışanların yarısından fazlasının asgari ücretle geçimini sağladığını belirtti.
Asgari ücretin enflasyona endeksli bir şekilde belirlenmesinin iki temel sorun içerdiğini ifade eden Karaali, şunları kaydetti:
“Birincisi, enflasyon oranlarının doğru ölçülmediği gerçeğidir. TÜİK ve ENAG verileri arasındaki yüzde 100’lük fark, bu durumun somut bir göstergesidir. İkincisi ise, enflasyona endeksli artışlar mevcut kayıpları bile telafi etmekten uzak kalıyor. Gıda ve temel ihtiyaçlar için gerekli olan toplam gelir tutarını, yani yoksulluk sınırını 66.976 TL olarak görüyoruz. Bu durum, çalışanların yarısından fazlasının açlık sınırında yaşadığını açıkça ortaya koyuyor.”
“Halkı Açlık ve Sefaletten Kurtarın!”
Karaali, mevcut sistemin halka dayattığı yaşam koşullarının kabul edilemez olduğunu belirterek, iktidara çözüm önerileri sundu:
Yerli üretimi teşvik edin ve çiftçilere akaryakıt ile gübre desteği sağlayın.
Gıda konusunda dışa bağımlılığı ortadan kaldırmak için halkın kendini beslemesini mümkün kılın.
Yer altı kaynaklarını verimli kullanarak özelleştirmelere son verin.
Teknolojik yeniliklere uyum sağlayacak projeler üretin ve gerektiğinde uluslararası beyin gücünden yararlanın.
Karaali, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
“Bu halkı kandırmaktan vazgeçin. Günü kurtarmak yerine kalıcı çözümler üretin. Eğer bunu yapamıyorsanız, görevi bırakın. Çünkü bıçak kemiğe dayandı!”
Makaleyi buradan okuyabilirsiniz.