Zamanın ruhuna iliştirilen sersemlik hali diyordun…
Giderek bizi inciten ve yoklayan bir zorunluluk…
Kimse kimseyi dinlemiyor ya da herkes herkesi seyrediyor…
Zamanın, sözcüklerin, hatta insanının bükülüp alıştığı bir sıradanlık…
Elimizdeymiş gibi duran her nesnenin olmadığının farkına varmak…
Olmayanı hatırlamak gibi bir şey… Dokunmadan, hissetmeden…
Ama ışık hızıyla yargılayan bir şey…
“Bunlar ellerim benim,
Bunlar dizlerim.
Bir deri bir kemik olabilirim, fark etmez…”i diye mırıldanıyor şair
Her gerçeklik bir yüzleşmeyle sonuçlanmıyor belki…
Ya da her gerçeklik, bir yoruma terk edilmiş…
Çünkü her şey yaranın iyileşme süreciyle ilişkili…
Görünür kılınmasıyla…
Kalabalık içinde yalnızlıktan kaçıp, sanal olanın klavyesiyle sarsılmak kime iyi gelir ki?
Sorgusuz, yayılan her bilgiyi şuursuzca kabul eden bir kullanım şekline evirilmek…
Ayıklanan metinlerle, neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakılmaksızın,
Herkes herkesin karşılığı ve herkes herkesin derdine devaymış gibi…
Bir çeşit bulanıklık
Zaman zaman cinsiyetçi ve ötekileştiren…
Kendinden farklı olanı cezalandıran…
Bilinci kapalı bir tahammülsüzlük…
Çimenler örtüyor şimdi
nedenleri ve yaşananları.
Birileri yattığı yerden
ağzı açık bakıyor bulutlara…”ii
Bu yavan hesapta, payımıza düşen dört işlemden ibaretti hayat.
Belki çoğumuz gözlerimiz açık sitemlerle göçüyoruz bu evrenden.
Belki kaygımızı ifşa eden o kapılar, her gün bir başka kayıpla örtüyor üzerimizi…
Sanki hiçbir hata affedilmeyecekmiş gibi…
Bir çocuğun kaygısı gibi dursa da bir bireyin kaybı demek daha doğru…
Tesellinin anlamı yok, en azından ciddiye alınır bir tarafı olmalıydı ama yok…
Her yanımız yaşam bilgeliğine soyunmuş…
Herkesin her şey olduğu bir dünya
Herkesin uzmanlaştığı ve herkesin bir diğeri olduğu…
Kalıcı olanın ayarlarını yoklasak, en azından herkesin başkası olduğu gerçeğini…
Yüzümüze gerdirilmiş deriyi,
Zoraki tebessümü…
Dik durmalısın diye omzumuza inen desteği…
Yıkılmamalısın,
Ağladığın fark edilmemeli…
Ne garip değil mi, insanın hüznü göğüslemesi…
Belini büken acıya direnmesi, canını acıtan haberi soğukkanlılıkla karşılaması…
Ancak bunun ondan istenmesi daha da garip…
Başka biri olmalı diyor…
Belli etmemeli ve sonraya bırakmalı…
Toplayıcı değil avcı olmalısın diyor…
Ayrıntılarla başa çıkmanın bir başka yolu olmalı…
Zamanın olur olmaz izlerini silmek gibi
Yenilenen bir organizmanın umuduna sarılmak gibi…
Her gerçeklik bir yüzleşme sonucunu doğurmuyor işte
Ya da her gerçekliğin yoruma terk edildiği bir gariplik…
Çünkü her şey yaranın iyileşme süreciyle ilişkili…
Görünür kılınmasıyla…
iBayan Lazarus, Sylvia Plath, Çev: Enis Akın
iiBitiş Ve Başlangıç, Wislawa Szymborska, Çev: Özkan MERT