Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, 1991 yılında Azerbaycan bağımsızlığını ilan etti. 1992-1993 yıllarında, Ermenistan Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal etti. İşgal edilen yerler, Karabağ Bölgesi ve çevresindeki yedi rayon olarak adlandırılan Zengilan, Kubadlı, Cebrayil, Fuzuli, Kelbecer, Laçin ve Ağdam kentleridir. İşgal nedeniyle, yaklaşık bir milyon Azerbaycanlı evlerini terk ederek başka yerlere göç etmek zorunda kaldı.
Ermenistan’ın işgali 28 yıl sürdü. 27 Eylül 2020’de, Ermenistan’ın saldırısı üzerine Azerbaycan ordusu, işgal edilmiş topraklarını kurtarma amaçlı harekatına başladı. 44 gün süren harekat sonunda, Azerbaycan Karabağ çevresinde işgal edilen yedi kentten dördünü, Zengilan, Kubadlı, Cebrayil, Fuzuli’yi ele geçirdi. Karabağ’ın kalbi Şuşa’yı kurtardı. Karabağ’ın tümünü tekrar ele geçirme yolunda harekatı sürdürürken, bu aşamada Rusya ağırlığını koydu ve Azerbaycan-Ermenistan arasında ateşkes anlaşması imzalandı. Anlaşma, 10 Kasım 2020’de saat 00.00’da yürürlüğe girdi.
Ateşkes anlaşmasıyla, Azerbayacan kurtardığı dört yerleşim biriminin (Zengilan, Kubadlı, Cebrayil, Fuzuli) dışında kalan Ermenistan işgalindeki üç kentin, Kelbecer’in 15 Kasım’da, Ağdam’ın 20 Kasım’da ve Laçin’in 1 Aralık’ta Azerbaycan’a teslim edilmesi gerekiyor. Böylece işgal edilmiş olan Karabağ’ın çevresindeki yedi kent Azerbaycan’ın kontrolüne geçiyor. Ermenistan, Kelbecer’in boşaltılması için 10 günlük ek süre talep etti; Azerbaycan bu isteği kabul etti. Ateşkes anlaşmasının uygulanmasında, ana çatıyı etkilemeyen bu tür gecikme ve değişiklikler beklenmeli.
Karabağ’da Rus askerlerinden oluşan bir barış gücü konuşlandırılıyor. Karabağ’a ve Laçin koridoru boyunca, Rusya yaklaşık iki bin asker 90 zırhlı personel taşıyıcı ve 380 araç konuşlandıracak. Rus barış gücü beş yıl süreyle görev yapacak. Sürenin bitimine altı aya kala, taraflardan biri itiraz etmediği takdirde görev beş yıllık periyotlarla uzatılacak. Ermenistan ile Karabağ’da Hankendi arasında ve Laçin koridoru boyunca irtibatı sağlayacak yol inşa edilecek Bu koridor da, Rus barış gücü tarafından korunacak. Barış Gücü kapsamında Rusya, Karabağ’da 17 gözlem noktası ve üç komuta merkezi; Laçin koridorunda yedi gözetleme noktası; Nahçıvan koridorunda Sınır Muhafızları’ndan oluşan üç kontrol noktası kuruyor.
Azerbaycan ile Nahçıvan arasında ulaşım bağlantısı kurulacak ve bu yolun kontrolü, Rusya Federal Güvenlik Servisi Sınır Muhafızları tarafından sağlanacaktır. Böylece, Azerbaycan’ın Nahçıvan’la ve Türkiye ile; Türkiye’nin de Nahçıvan üzerinden Azerbaycan’la kara bağlantısı gerçekleşmiş olacak. Türkiye’nin, karayoluyla Azerbaycan’a ve Güney Kafkasya’ya bağlantısı kayda değer bir sonuçtur.
Kazananlar
Azerbaycan: 30 yıldır işgal altında bulunan topraklarının yaklaşık yüzde 70’ini kurtardı. Azerbaycan ordusu, işgal edilmiş topraklarını kurtarma yeteneğine sahip, bölgede en güçlü ordu olduğunu kanıtladı. Ermenistan ordusuna karşı kesin üstünlük sağladı. Topraklarını kurtarmakla moral motivasyon kazandı. İşgal döneminde, evlerini terk eden yaklaşık bir milyon göçmenin yerlerine dönüş fırsatı sağlandı. Ateşkes anlaşmasında, Karabağ’ın statüsüne ilişkin herhangi bir hükmün yer almaması, gelecekte bu bölgenin sorun olarak kalmaya devam edeceğinin göstergesi. Bununla beraber, Ermenistan ordusunun Karabağ’dan çekilmesi Azerbaycan için önemli bir kazançtır.
Türkiye: 1990 yılından beri Azerbaycan ordusunu eğiten ve her türlü destek veren Türkiye, Azerbaycan’ın bu tarihi zaferine ortaktır. Ateşkes anlaşmasıyla, Nahçıvan üzerinden Azerbaycan’a karayoluyla bağlantı kurulması, Güney Kafkasya’ya ulaşım açısından Türkiye için önemli bir avantajdır. Ancak, Barış Gücü’nde sadece Rus askerinin görev yapması ve Türk askerinin bulunmaması, ateşkes sürecinde inisiyatifin Rusya’da olacağı anlamında. Bu, Türkiye ve Azerbaycan açısından bir dezavantaj olarak sayılabilir. Türk ve Rus askerlerinden oluşacak ¨Ateşkes Kontrol Merkezi¨nin, Barış Gücü faaliyetlerine karışmaması ve sadece ateşkes sürecini kontrol etmesi konusu, Türkiye için sınırlayıcı bir etken.
Rusya: Putin’in Rusya’sı, bölgenin kazananı olmuştur. Ermenistan’da, yaklaşık beş bin Rus askeri ve iki Rus üssü var. Ateşkes anlaşmasıyla, Rusya Karabağ’a, Laçin koridoruna ve Nahçıvan-Azerbaycan yoluna askeri varlığını konuşlandırarak, Güney Kafkasya’ya pençesini atmıştır. Araç ve silah sistemlerinin personeli dahil, yaklaşık 3.500-4.000 Rus askeri bölgede görev yapacaktır. Rusya, böylece ABD ve NATO’nun bölgeye gelme girişimine dur demiştir. Minsk eş başkanları ABD ve Fransa’yı bu anlaşmada devre dışı bırakmıştır. Rusya, bölgede en etkili aktör olduğunu kanıtlamıştır. Batı yanlısı Ermenistan Başbakanı Paşinyan da, Putin tarafından tasfiye edildi. Rusya, anlaşmayla Azerbaycan-Ermenistan arasında denge sağlamış oldu. Ermenistan Rusya’nın müttefiki; Azerbaycan da Rusya’nın iş ortağı olmayı sürdürecek…
Putin, Suriye ve Libya’da olduğu gibi Güney Kafkasya’da da, ünlü Çinli Komutan/Filozof Sun Tzu’nun (M.Ö. 500) prensibini başarıyla uyguluyor. ¨Aktifken pasif; yakınken uzak görünmek.¨ Konuşmuyor, ama herkes sesini duyuyor. Görünmüyor, ama her yerde mevcut. Hiç çıkarı yokmuş gibi davranıyor, ama hep kazanıyor. Demek ki, çok konuşmak, her yerde, her zaman görünmek sonuç alıcı stratejinin ilgi alanının dışında..
Kaybedenler
Ermenistan: Kesin yenilgiye uğrayan Ermenistan, 30 yıldır işgal altında tuttuğu topraklardan çekilmek zorunda kaldı. Harekatta önemli sayıda personel, araç ve silah kaybına uğradı. Ermenistan ve ordusu moral motivasyon yönünden çöküntü yaşadı. Başbakan Paşinyan’ın da iktidar da sayılı günleri kaldı.
ABD, Fransa: ABD ve Fransa, Putin Rusya’sının satranç hamleleri sonucunda, bölgede devre dışı kaldılar.
Türkiye-Rusya ilişkileri yönünden, Azerbaycan-Ermenistan cephesi bir test alanı niteliğinde. Rusya, Suriye ve Libya’da Türkiye’nin konumu ve politikaları nedeniyle, Güney Kafkasya’da Türkiye’yi tercih etmediğini ortaya koydu. ABD’nin hedefi, Türkiye ve Rusya’nın bir bilek güreşi mücadelesine tutuşarak, iki ülke ilişkilerinin bozulmasıdır. Türkiye, ABD’nin bu tuzağına düşmemeli ve Karabağ’da Rusya’yla işbirliğini olumlu atmosferde sürdürme başarısını göstermelidir. Bu bölgede iki ülke arasında esecek olumlu ya da olumsuz rüzgarın, Suriye ve Libya’da fırtına estireceğini beklemek bir sır değil.
Türkiye, hem sahada hem de masada yer alabilmeli ve ulusal çıkarları doğrultusunda yönlendirici olabilmeli. Bunun için, öncelikle stratejik yalnızlıktan kurtulmalı. Doğu Akdeniz’de tüm ülkelerin karşı cephede konumlandığı; Suriye, Irak, Mısır, İsrail’le işbirliğinden uzak bir Türkiye’nin; Rusya’yla soğuk rüzgarların estiği iklimi tercih eden bir Türkiye’nin; Libya’da ve Suriye’de uzlaşmacı bir rolü üstlenebilme potansiyeline sahipken bu fırsatı diğer ülkelere kaptıran bir Türkiye’nin, askeri güçle elde edilen başarıyı masaya yansıtma şansı da o denli düşük oluyor. S-400 ile Patriot tartışmaları arasında gidip gelen fırtınada, güvenli liman aranacağına, ¨Yurtta Barış, Dünyada Barış¨ politikası Türkiye’ye komşularıyla ve dünyayla ulusal çıkarları doğrultusunda işbirliği olanakları sağlar. Kimilerinin elinin tersiyle ittiği o politikayla, Türkiye başvuruyla değil davetle Milletler Cemiyeti’ne üye olacak kadar muhteşem ve onurlu diplomasi yürütmüştür. Hatay, tek kurşun atılmadan Türkiye’ye katılmıştır. Türkiye İkinci Dünya Savaşı dışında kalabilme başarısını göstermiştir. Kıbrıs Barış Harekatı, ABD’ye, NATO’ya rağmen en güçsüz anda zaferle yapılmıştır. Tam Bağımsızlık budur… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurlu duruşu budur…
Tarih ulusların tarlasıdır, ne ekerseniz onu biçersiniz. Rüzgarın fırtınaya, fırtınanın depreme dönüştüğü bir tarla…