Hatay’ın yöresel fısıltısında…
Antakya ve diğer ilçelerin mutfaklarında pişen yemeklerin dün hikâyesinde duran kitaplardan biri, Babaannemin Mutfağı… Yazarı Fatma Dilek Tecirli’nin mesajı ise oldukça duygusal, bu paylaşım için… “Babaannemden bize kalan ne varsa yazıya dökmek, inanılmaz mutluluk verici.”
“Kadim kentin geleneksel hayatının belki de en doğru adreslerinden biri olan Uzun Çarşı içinde gezerken, karşınıza çıkan keyifli bir kafede mola veriyorsunuz. Bu arada, yiyebileceğiniz en güzel gözlemeler için burayı kesinlikle tavsiye ediyorum ama… Dikkatimi bir kitap çekti ve Yazarı! Ardından, raflarda ‘Neşeli Mutfak’ ismiyle dizili ürünler! ‘Babaannemin Saklı Mutfağı’ demiş, yazarı ve size de kendi hikâyenizde biraz geriye gitmenizi öğütlemiş, hani ister istemez.
Ortaya çıkan kitap, okunası bir lezzet pınarı ve girdiğimiz dükkân da, Uzun Çarşı içinde; içindeki rahat koltukları, kullanılan eşyaları ve ferah atmosferi ile ‘yine bekleriz’ diyen bir mekân. Ben sevdim! Hem kitabı, hem gözlemeleri…”
Yolu, geçtiğimiz günlerde Antakya’dan geçen bir seyyahın gözünden yapılan bu tespitte dururken, tarihi 2019’a inen kitap için söylenenlerde duralım ve Yazarı Fatma Dilek Tecirli anlatsın gerisini…
“Kanaviçe işli perde aralığından, kapı önüne atılan taburelerdeki kısa, ama tadına doyulmayan sohbetlere kadar her anda, her muhabbette bir yemek konusu, bir yemek tarifi mutlaka geçerdi, mahallenin hanımları arasında. Evlerden yayılan yemek kokularını, ikindin yapılan börek, kurabiye kokuları izlerdi peşi sıra… İkramlık tabaklara konup, önce komşusuna gönderen bir neslin çocuklarıydık bizler. Saygı vardı, sevgi vardı, emek vardı, ama aradaki bağı niyeyse hep mutfakla ödüllendirirdik. İşlemiş içimize, geleneksel hale gelmiş yemek kültürümüz.
Hatay da bir küçük kasaba, o kasabada bir Saklı Mutfak… Babaannemden bize kalan ne varsa, yazıya dökmek inanılmaz mutluluk verici. UNICEF’in Gastronomi kenti unvanıyla taçlandırdığı bu kadim şehirde gelenekselleşmiş yemeklerimizi bir Reyhanlılının kaleminden sizlere
Hayata dair, aileye dair, yaşanmışlıkların ve yaşanacakların en güzel aktarımıdır mutfaklarımız. Sevgidir, umuttur, hüzündür, aşktır, düğündür, cenazedir; mutfaklar…”
-HEPSİ DOĞALI-
Reçeller, baharatlar, zeytinyağı, salçalar, nar ekşisi, sirkeler, turşular, tarhana, erişte, çocuklar için doğal içecekler ve fazlası… Tüm bu ürünleri ‘Neşeli Mutfak’ ismi altında meraklıları ile buluşturan bir isim, “Babaannemin Mutfağı” adlı kitabın Yazarı Fatma Dilek Tecirli ve bizlerin çokça şikayet ettiği bir konuda da duruyor ve ekliyor…
“Günümüzde, hormonsuz ürüne, yerli tohumla üretilen sebze ve meyvelere ulaşmakta zorlanıyorum. Sebze ve meyve almak isterseniz, her yerde var. Ama bizler, evlerin bahçelerinden toplatıyoruz. Bu da maliyet açısından da zor oluyor. Ancak bunlara ulaşmak için maliyetleri düşünmüyoruz. Çünkü biz, ‘önce sağlık’ diye yola çıktık. ‘Sonra ticaret’ dedik.”
Çarşı’nın hikâyesinde dururken, beklentileri de biriktiriyorsunuz. Sohbet edilen her noktada denilenler, Suriye’deki savaş öncesine kadar uzanıyor…
F.Ç. >> Eskiden derdimiz, Suriye’deki savaştı. Gelen mültecilerdi. Artan yüktü. Şimdi buna bir de salgın eklendi, sık sık tekrar eden karantinalar da, kapanmalar da. Müşteri azaldı. Alışveriş çok azaldı. Azalmayan tek şey, masraflar ve bu da belimizi büküyor. ‘Of’ çekmeyen var mı? Yoktur…
G.M. >> Sebebi ne olursa olsun, çözümsüz değiliz. Salgınsa salgın, yeneriz! Ama birbirimize destek olmamız lazım. Aksi halde, yok öyle ‘sen sağ ben selamet’!
F.Ö. >> Geçen bir müşteri geldi, ‘Buraya gelmekten korkuyorum’ dedi! Üstü kapalıymış, genelde herkes maskesizmiş, sigara çok içiliyormuş… Haksız değil de! Sıkıntısı çok herkesin, beklentisi çok, sorunu da çok. O sigara da çokça keyiften değil, o sıkıntıdan.
J.Ş. >> 3 günlüğüne geldik, iş amaçlı ama… Zaman olsa, fazla da kalmak isterdik. Geçen gün bir tandır gördük. Tandırın başında kadınlar, hamur tepsileri, pişmiş ekmekler… Şehrin içinde tandır, önce ilginç geldi. İzin istedik ve ardından epeyce fotoğraflama yaptık. Pişen, adının ‘biberli’ olduğunu öğrendiğimiz bir ekmek ikram edildi. Muhteşemdi. Dünü ve bugünü, kendi hikâyesi içinde barındırabilen şehir sayısı o kadar azaldı ki… Bence bu değerlerinizi kaybetmeyin. Tamer Yazar