Bakanlık ‘tarih’ savaşında…

Bizimkiler ‘yaşam’ savaşında Geçtiğimiz günlerde New York Times’da tam sayfa bir mektup yayınlayan ve Anadolu’dan kaçırılan tarihe işaret eden Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, kaçırılmamış, ama unutulan bir tarihi hatırlatalım mı? “Türkiye bu işin takipçisidir…” Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Anadolu’dan kaçırılan ve bugün dünyanın birçok noktasına dağılmış durumdaki tarihi emanetler noktasında ifade etmiş bu […]

Bizimkiler ‘yaşam’ savaşında

Geçtiğimiz günlerde New York Times’da tam sayfa bir mektup yayınlayan ve Anadolu’dan kaçırılan tarihe işaret eden Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, kaçırılmamış, ama unutulan bir tarihi hatırlatalım mı?
“Türkiye bu işin takipçisidir…” Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Anadolu’dan kaçırılan ve bugün dünyanın birçok noktasına dağılmış durumdaki tarihi emanetler noktasında ifade etmiş bu cümleyi. Türkiye’den yurt dışına kaçırılan Kilia tipi idolün New York’taki ünlü müzayede evi Christie’s tarafından satışa çıkarılması nedeniyle de, Ankara’nın ‘resmi’ tepkisini, New York Times gazetesinde tam sayfa yayınlanan mektubu ile vermiş. Kayıp eserlerin Anadolu topraklarına geri döndürülmesine yardımcı olan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür edilen mektupta, bu tür eserlerin, atalarından kalan yerlere dönmesi bağlamında Bakanlık çalışmalarının dün olduğu gibi bugün de devam edeceğinin altını özenle çizmiş. Peki, soralım mı?
– NE OLACAK?-
Yaşanan gelişmeye ilişkin önceki açıklamasında, “New York’taki Christie’s Müzayede Evi tarafından organize edilen bir müzayede var. Burada Anadolu kaynaklı bir Kilia heykelciğinin satışa sunulduğunu geçtiğimiz haftalarda öğrendik. Bunun üzerine Washington’daki Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğimiz üzerinden Büyükelçiliğimiz ve New York Konsolosluğumuzla temasa geçerek, bu satışın durdurulması ve muhtemel alıcı adaylarının da bunun Türkiye’de kaçırılmış bir eser olduğunun bilinmesini sağlamak için girişimde bulunduk” diyen ve sürece ekli Ankara koşuşturmacasının uluslararası diplomasi trafiğini netleştiren Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’ya Türkiye’den bir örnek verelim mi? Hatay’ın Samandağ İlçesi, Aknehir mevkiinde 500 rakımlı bir tepenin zirvesinde duran 1500 yaşındaki bir Manastır örneğini verelim mi? Kaçırılmamış, henüz elde olan, bizde olan, ama parça parça kaybedilen, kirletilen, itibarından eksiltilen bir inanç noktasından bahsedelim mi? ‘Eldeki ne olacak’ diye de ekleyelim mi?
-SORULAR-
Bakanlığın New York başlığında sürdürdüğü ‘tarih’ mücadelesine Hatay’dan katılması beklenen İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün uzun zamandır süren sessizliğini Saint Simon Manastırı’nda yaşananlar noktasında sorgulamak gerekirse eğer, söylenmesi gereken ilk şey nedir bilmiyoruz ama… Sahi, Manastır’a çıkan yolu en sonunda yapan kent idarecileri, gelen misafirleri o yolun sonunda karşılayacaklar adına tam olarak ne yapmak istiyor? Manastır başlığındaki güvenlik boyutunu son 2 seneye kadar hiçe sayan bir kent idaresinin bu ‘sorumsuzluğu’ nedeniyle Manastır duvarlarını ‘aşk nağmelerinin’ birer mektup sayfası haline getirenlerin sprey kirliliği bizlere neyi itiraf ediyor? Ama asıl olarak da, Hatay noktasındaki kent idarecilerin bu uzun soluklu sessizliğine Bakanlık ne diyor?
-BİR TURİZMCİ-
Yaşananları konuştuğumuz bir turizm işletme sahibi, kent geneline yayılan kültürel ve tarihi emanetlere verilmesi gereken değerin çok ötesindeki bu duruma başka sorular ve sorgulamalar eklerken, şöyle konuştu:
“Bakanlığın ilgili çalışmalarını yıllardır izleriz. Haklılar da… Bu ülke topraklarına ait medeniyetlerden bir şekilde sökülüp alınan ve başka ülkelere götürülen eserler geri alınmalı. Ama geride kalanların halini de bilmiyor değiliz. O yüzden sizin sorduğunuz şeye katılmamak mümkün değil. Bizler, dışarıdaki turizm fuarlarına katıldığımızda, yerli ve yabancı misafirlerimize ‘gelin’ diyoruz demesine de, neye ‘gelin’ diyoruz, biliyor muyuz? Bilmeyenler için örnek vereyim o halde…
Buraya gelen çoğu insan, dizilerden izleyip de merak ettiği eski Antakya evleri arasında gezinirken, emin olun, yüzlerindeki ifade merak ve coşkudan üzüntüye dönüşüyor. Endişeli gözlerle bakıyor, restorasyonu bitmişlerin hemen yanı başındaki çaresizliğe. Hatta bugüne kazandırılan ahşap ve taş evlerin sprey boyalar içindeki çirkinliğini işaret edip, ‘niye temizlenmiyor’ diye soruyor. Ne cevap verelim onlara? Nasıl bir cevap bizim kent idarecilerini memnun eder? Soruyorum, çünkü ben memnun değilim. Bizler memnun değiliz. Yaşanan bu durumdan hiç memnun değiliz. Saint Simon da bunlardan biri… Sadece o mu? Beşikli Mağarası ve Titus da… Sürekli bir araya gelip toplantılar yapıyoruz yapmasına da, icraat yok! İş yapan yok! İşin makyajındayız ama, elde o makyajı yapacak düzgün surat yok! Kalmadı… O yüzden de herkesin, o şapkayı önüne koyup düşünmesi gerekiyor. Çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı tarihin savaşındayken, bizimkiler yaşam savaşında! Bunu görsünler, hem de bir an önce…”
-MEVZUAT-
Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri hakkındaki kanunun 2. Maddesi, “Tarihî ve kültürel varlıkları korumak” ifadesini içerir ve bu görevi de Bakanlık ile ona bağlı teşkilatlara yükler. İlgili kanunun Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nü ilgilendiren 9. Maddesi ise oldukça net ifadelerle bu sorumluluğun çerçevesini netleştirir:
“Yurdumuzdaki korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının arkeolojik araştırma ve kazılarla
açığa çıkarılmasını, korunmasını, değerlendirilmesini ve tanıtılmasını sağlamak, tahribini ve kaçırılmasını önleyici tedbirleri almak…”
Mevzuat bu kadar netse eğer, eldeki tahribatın sorumluluğunda durması gerekenleri sıralayalım mı? Özellikle de, Amerika’nın en ünlü gazetelerinden birinde buna dair hassasiyetini tam sayfa halinde yayınlayan Bakanlık noktasında… -Tamer Yazar-

Exit mobile version