Başka Eylül ve Leyla olmasın

Kadınlar; çocuk istismarına ve cinayetlerine karşı alanlara çıktı, hep bir ağızdan haykırdı Antakya Kadın Dayanışması çağrısıyla çok sayıda kadın, çocuk istismarına ve cinayetlerine karşı alanlara çıktı, önlem almada yetersiz olduğunu belirttikleri yetkilileri uyardı, “Başka Leyla ve Eylül” olmasın mesajını haykırdı. Hatay Kadın Platformu, Kadın Emeği Derneği, Mor Dayanışma Derneğinin de destek verdiği etkinlikte ortak basın […]

Kadınlar; çocuk istismarına ve cinayetlerine karşı alanlara çıktı, hep bir ağızdan haykırdı

Antakya Kadın Dayanışması çağrısıyla çok sayıda kadın, çocuk istismarına ve cinayetlerine karşı alanlara çıktı, önlem almada yetersiz olduğunu belirttikleri yetkilileri uyardı, “Başka Leyla ve Eylül” olmasın mesajını haykırdı. Hatay Kadın Platformu, Kadın Emeği Derneği, Mor Dayanışma Derneğinin de destek verdiği etkinlikte ortak basın açıklamasını okuyan Nursel Ateş, son on yıl içinde çocuk istismarı olaylarının %700 artmasının nedenini Diyanet İşleri Başkanlığı, bakanlar, medya ve mahkemeleri ile erkek egemen sistemin olduğunu savundu.
İdam veya hadım çözüm değil …
Tacizi, tecavüzü ve şiddeti meşrulaştıran zihniyetle mücadele edilerek bu durumdan kurtulmanın mümkün olduğunu söyleyen Ateş, idam veya hadımın çözüm olmadığını, çocuğun yararına yasalar istediklerini vurguladı.
Ateş, açıklamasında şunlara yer verdi: “2 çocuk… Biri 8 diğeri 3 yaşında. Dünya güzeli 2 gonca, Eylül ve Leyla. Eylül komşularından biri tarafından kaçırıldı, ayağı kırıldı, tecavüz edildi, katledildi. Leyla kaçırıldı. Açıklanan otopsi raporuna göre açlıktan öldü ve öldükten sonra küçük bedeni köyün yakınlarındaki dereye bırakıldı. Kayıp oldukları, günler boyunca neler yaşadılar, nasıl acılar çektiler, ne kadar korktular bilmiyoruz, tahmin edebiliyoruz sadece. Düşünmek bile bize bu kadar zor gelirken onlar bu acıları yaşadılar. Peki kimler yaşatıyor bu acıları çocuklarımıza. Kendilerini insan diye adlandıramayacağımız sapık diye nitelendirdiğimiz kişiler mi sadece suçlu. Yoksa çocuk istismarının son 10 yılda %700 artmasına neden olan Diyanet İşleri Başkanlığı, bakanları, medyası ve mahkemeleri ile bu sistem mi?
Bu sistem her geçen gün çürüyen, tüm insani değerleri yok sayan, yok eden, erkek egemen sistemdir. Bu sistemi yaratanlarla, sahiplenenlerle, tacizi-tecavüzü, şiddeti meşrulaştıran zihniyetle mücadele etmeden etrafımızı saran bu bataklıktan kurtulmak mümkün değildir. Çocukların kaybolduğu haberinden sonra özellikle sosyal medyada suçluların hadım edilmesi, idam edilmesi gibi paylaşımlar ve söylemler artmıştır. Bunların hiçbiri çözüm değildir. Çocukların üstün yararına yasalar çıkarılmalıdır.
Suçların var olma nedeni ortadan kaldırılmalı …
Biliyoruz ki bugün çocuklara, kadınlara ya da herhangi bir canlıya taciz-tecavüz ve katliam suçlarına verilen cezalar neredeyse suçluları koruyacak düzeydedir. Bu sebeple var olan yasaların uygulanması cezalardan indirim yapılmaması sağlanmalı cezalar arttırılmalıdır. Fakat asıl mesele bu suçların var olma nedenlerini ortadan kaldırmaktır. Asıl yapılması gereken bu suçları ortaya çıkaran nedenleri, cansız bir mankene, kediye, köpeğe, damacanaya, çocuklara, engellilere tecavüz edebilen katledebilen, caniler yaratan erkek egemen sistemle mücadele etmektir.
Bugün kendine insanım diyen herkes yaşanan bunca çocuk tecavüzü ve katliamına karşı bu çürümüş sistemle bu gerici zihniyetle mücadele etmelidir. Okullarda bilimsel konuların müfredattan çıkarılmasına, her geçen gün artan ve kadın erkek ayrımcılığı körükleyen cinsiyetçi eğitim uygulamalarına karşı ses çıkarmak bugün acil bir görevdir. Biz kadınlar biliyoruz ki tacize-tecavüze, çocuk katliamlarını, kadın katliamlarını önlemenin yolu mücadele etmektir, sokaklarda, meydanlarda,
sesimizi yükseltmektir, örgütlülüğümüzü büyütmektir. Şiddete, tacize-tecavüze uğrayan tek bir çocuk kalmayıncaya kadar mücadelemiz devam edecektir. Susma, haykır çocuk istismarına Hayır…”
Geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleşen etkinlik ardından kadınlar Saray Caddesi boyunca bildiri dağıttı. -Mehmet ÖZGÜN-

 

Exit mobile version