Dış dünyada çok önemli gelişmeler oluyor. Bu gelişmelerin oluştuğu ortamda, diplomasinin devrede olması ve hünerlerini ortaya koymak suretiyle ülkeleri lehine sonuçlar elde etmelerinin şimdi tam zamanıdır.
Oysaki, diplomatlarımızın ortada fazlaca göründüklerini söylememiz söz konusu değil. Zira diplomatların monşerler diye küçümseyen bir zihniyetle devre dışı bırakıldığı bir durumun varlığı, son zamanlarda kendini iyice göstermektedir.
Böylesi bir ortam içerisinde, yani diplomasinin tamda görev yapmak için her türlü koşulun var olduğu bir ortamda, Libya meselesi önümüze çıktı, yada çıkartılıverdi.
Emperyalist devletlerin tezgâhladıkları yanlış Suriye politikasının zararını en çok duyan ve çeken ülke Türkiye’dir.
Halen dört milyonu aşkın sığınmacı denilen Suriyelinin, ülkemize getirdiği yük ve toplum içerisinde oluşan rahatsızlık her geçen gün biraz daha artmaktadır.
Özellikle yaşanan ekonomik sıkıntının halen devam ettiği bir ortamda, Suriyeli sığınmacılar için harcanan para ve ülke içerisinde oluşturdukları olumsuz tablo, tepkilerin giderek artmasına neden olmaktadır.
Kamuoyu bu sorunun biran evvel uluslararası anlaşmalar ve kurallar çerçevesinde çözülmesi ve olası mağduriyetlerin önlenmesi için gerekenin yapılmasını beklerken, dün TBMM’ ine Libya’ya TSK’nın bazı unsurlarının gönderilmesi yolundaki teskerenin görüşmeleri yapıldı.
Şimdi sakin kafa ile düşünelim ve şu soruyu kendimize soralım: Bizim Libya çöllerinde ne işimiz var?
Şuanda Libya’da bir iç savaş vardır.
Bir tarafta Birleşmiş Milletlerinde kabul ettiği meşru bir hükümet, öte yanda Hafter denetiminde olan geniş bir alan ve onun yanında da aşiretlerin egemen olduğu bölgeler.
Şimdi biz böylesi bir ortamda, talep geldi diye Libya’ya şu veya bu nedenle TSK’nın bazı unsurlarını göndereceğiz.
İş göndermekle kalmıyor. Libya’da bir iç savaş olduğuna göre, ister istemez bu savaşan güçler arasındaki çatışmalarda, bizim askerlerimize de müdahale olabilir.
Böylesi bir durumda biz ne yapacağız?
Acaba bunlar düşünüldü ve yanıtları hazırlandı mı?
Tabi ki ne olacağını ve ne yapılacağını biz bilmiyoruz. Temenni ederiz ki bunlar düşünülmüş olsun.
Libya’nın uçsuz bucaksız çölleri var.
Yine Libya’da her birinin kendine göre kuralları olan yüzlerce aşiretleri var.
Libya ülkemizden binlerce kilometre uzaklıktadır.
Tıpkı Libya gibi Suriye’de de meşru bir hükümet vardı. Emperyalist devletler, Suriye’deki meşru hükümete karşı olanları destekledi. Bu gerçekler göz ardı edilmeden böylesi bir coğrafyada diplomasinin devrede olması ve taraflar arasındaki ihtilafın çözümünde rol oynaması gerekir.
Bu nedenle de Libya’da en büyük görev, monşer denilip küçümsenen ve önemli ölçüde devre dışı bırakılan diplomatlarımıza düşecektir.
Suriye’deki emperyalist güçlerin düşülen tuzağına, Libya’da da düşmemek gerekir.
Zira Libya’daki bu tablo, emperyalist güçlerin bir tezgahı ile meydana gelmiştir.
Libya üzerinde çeşitli emelleri olan emperyalist devletler, Libya’nın doğal zenginliklerine ve coğrafi konumundaki özelliklerine gözlerini diktikleri için, Ortadoğu’daki diğer ülkeler gibi bu ülkeyi de küçük parçalara bölmek suretiyle egemenlikleri altına alınmasını istedikleri için bir iç savaş çıkartılmıştır.
Bu gerçekler gözden uzak tutulmadan ve silahlı güç yerine diplomatların devreye girerek soruna çözüm yolları üretilmesine katkıda bulunmak suretiyle, Libya’daki bataklığa saplanmamızın önüne geçilmesinin sağlanmasının daha doğru bir hareket olacağı kanısındayız.
Bu nedenle Libya’ya, TSK’nın bazı unsurları gönderilirken, diplomatların hızla devreye sokulmak suretiyle sorunun barışçıl yolla çözümünün sağlanması yolunda kendimize düşeni yaparsak, tarihe çok olumlu bir not düşülmesine katkıda bulunulmuş olacağını hatırdan çıkarmamak gerekir.
Diliyoruz ki; Sağduyu egemen olur ve Libya sorunu da, Libya bataklığına saplanmadan en az zararla sonuçlanır….
nabiinal@hotmail.com