Beka sorunu ve vatan hainliği kıskacında

Yeni Bir Seçime Doğru Necmettin Çalışkan: “Artık cümle âlem biliyor ki, bu seçim, belediye seçimi olmasından çok öte bir anlam taşıyor. Sadece İstanbul’u ilgilendiren bir seçim olmaktan çıktı. 23 Haziran, yeni sistem ve Cumhur İttifakı için güven oylaması sürecine döndü.” Yaklaşan İstanbul Belediye Başkanlık Seçimi’ne ilişkin bir değerlendirme yapan, Saadet Partisi’nin Hatay’daki önemli ismi, Genel […]

Yeni Bir Seçime Doğru

Necmettin Çalışkan: “Artık cümle âlem biliyor ki, bu seçim, belediye seçimi olmasından çok öte bir anlam taşıyor. Sadece İstanbul’u ilgilendiren bir seçim olmaktan çıktı. 23 Haziran, yeni sistem ve Cumhur İttifakı için güven oylaması sürecine döndü.”

Yaklaşan İstanbul Belediye Başkanlık Seçimi’ne ilişkin bir değerlendirme yapan, Saadet Partisi’nin Hatay’daki önemli ismi, Genel İdare Kurulu üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Seçimler ülkesi olduk. Seçemeyenler de diyebiliriz. Her fırsatta seçim yapıyoruz, sonucunu beğenmediklerimizi yeniliyoruz. Seçime öyle aşina olduk ki, seçimsiz geçen yıl, sıkıcı bir zaman dilimi gibi geliyor” dedi.
-CEVAP YOK!-
İptal edilen İstanbul seçimlerine ilişkin olarak iktidar kanadının ortaya koyduğu ‘çaldılar’ tespitinin eleştirisinde duran Çalışkan, şöyle devam etti:
“Malum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri tekrarlanacak. Seçimin yenilenmesinin nedeni ‘çaldılar’ sloganıyla anlatılmaya çalışılsa da, söyleyenlerin kendileri de inanmıyor. Bir de, ‘Bir şey döndü kesin, bir film çevirdiler!” Nasıl yaptılar peki? Cevap yok!
Süreç, iktidar tarafından kötü yöneltildi. Seçimin başından beri sürekli bir İmamoğlu havası estirildi. İstemeyerek de olsa, ‘mağdur adam’ algısı oluşturuldu. Kötülemek için kullanabildikleri tek cümle, ‘çalmış’! ‘Nasıl çalmış’ sorusuna tatmin edici cevap verilemediğinden, sanki ters tepiyor, hatta aleyhte çağrışım yaptırıyor.
İşin ilginç tarafı, bizzat kendileri de geçmişte benzer mağduriyetleri yaşadıkları ve bunu kullanarak iktidar oldukları halde, kendilerine yapılanı başkalarına yaptılar. Böylece, rakiplerini kahraman yaptılar. Tavırları yüzünden, haftalardır her yerde İmamoğlu koşuluyor. Bir yandan da, rakibe destek veren sanat, spor alanından kişileri de ‘yalakalık’ yapmakla suçluyorlar. Toplum öyle gerginleşti ki, rakibi övenler bıçaklanıyor.”
-SEÇİMİN ÖTESİ!-
Haziran’da gerçekleşecek seçimlerin ‘salt yerel seçim’ kimliğinin ötesinde bir anlam taşıdığının da altını çizen Çalışkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Artık cümle âlem biliyor ki, bu seçim, belediye seçimi olmasından çok öte bir anlam taşıyor. Sadece İstanbul’u ilgilendiren bir seçim olmaktan çıktı. 23 Haziran, yeni sistem ve Cumhur İttifakı için güven oylaması sürecine döndü.
Görünen o ki, sandıktan çıkan sonuca razı olmayanlar, kazansa da kaybetse de, kaybetti! Hak gaspı ve hukuksuzluk kabak gibi sırıtıyor. Denize düştü, son hamleyle de ne varsa sarılıyor. Belki de büyük başarısızlığın getireceği mutlak sonu tercih etmeye çalışıyor.
‘AK Parti, kesinlikle kazanacağından emin olmasaydı seçimi yeniletmezdi’ diye düşünülebilir. Doğru olabilir. Zaman gösterecek. Kanaatimizce, mutlak iktidar olan bir yapının İstanbul’u kaybetme tahammülü ve lüksü asla yoktu. Her ne pahasına olursa olsun, şansını yeniden denemek zorundaydı. Deniyor. Bu seçimde, 31 Mart’tan farklı bir sonuç çıktığı takdirde, kamuoyu tatmin olmayacak. Tartışma ve kamplaşma yıllarca sürecek.”
-RANT MI?-
Ekrem İmamoğlu’nun kısa süren Belediye Başkanlığı döneminde gündeme taşınan ‘belediyenin hangi derneklere ya da kurumlara ne kadar para aktardığı’ tartışmasını da değerlendiren Çalışkan, “Bazı gruplar, yıllardır maddi imkânlarından yararlandıkları belediyenin ellerinden gidecek olmasından rahatsızlar. Hatta bu maddi yardımlar, halkın duymasını istenmeyecek kadar çok ki, bu verilerin açıklanması mahkeme kararı ile engellendi. Böyle olmamalıydı. Bilgi, halka ulaşılabilmeliydi. Bu da insanların zihnindeki soru işaretlerini arttırıyor” dedi.
Çalışkan, şöyle devam etti:
“İşin tuzu biberi olarak, önceki gün meclis girişindeki, DHKP-C bağlantılı olduğu belirlenen iki kişinin meclise girme teşebbüsü ve bunların CHP İstanbul milletvekilinin misafiri olarak lanse edilmesi olayı başka bir yöne çekiliyor. DHKP-C ile CHP, İstanbul seçiminde işbirliğindeydi demek mi istiyorlar? Ancak kendilerinin, bir yandan İmralı’nın PKK Avukatı ile görüşmesi, ‘kardeşi Mehmet’in yanına gönderilmesi’ gibi lafların ne anlama geldiği hiçbir şekilde sorgulanmıyor. Bu yazı kaleme alındığı sırada, gece yarısı gündeme düşen Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın bir davadan beraat ettiğine dair haber de, seçmen nezdinde, ‘Kim PKK ile iş birliği yapıyor?’ sorusuna verilecek en güzel cevap olacak.”
-SEÇMENE ÇAĞRI-
Sözlerinin sonunda, “Saadet’i, PKK’nın peşine takılmakla suçlayan aziz kardeşlerimizden, bu mübarek günde ilkeli duruş bekliyoruz. Yine mi hain biziz yoksa…” diyen Necmettin Çalışkan, tespitlerini şu şekilde noktaladı:
“Saadet Partimiz, her zaman olduğu gibi yine kendine yakışanı yapmıştır. Tarih boyunca ‘her kesime eşit mesafede yakın, eşit mesafede uzak bir parti’ ve ‘her kesimle işbirliği yapan, ancak kendi amblemi dışında hiçbir partiye mühür basmayan parti’ unvanını korumuştur.
Önce, ‘Saadet, CHP ve HDP ile beraber oldu, İstanbul’da aday çıkarmadı’ diye iftira atanlar, şimdi de ‘niye aday çıkardı?’ diyorlar. Kimler kimlerle beraber? Herkes PKK’cı, vatan haini, sadece kendileri vatanseverdi!”  Tamer Yazar-

Exit mobile version