Belediye tesisine tabela var!

Tarih içinse bir tane bile yok! Memekli Köprü de denilen Trajan Su Kemeri’nin bugünkü halini bilen kaç kişiyiz? Peki, bilmeyenler düne dair Roma’yı görmek isterse, ona dair adresi işaret eden kaç yön tabelası bulur? Cevap mı? Hiç! Antakya kent merkezindeki Askeri kışlanın yanındaki yoldan yukarı, dağ mahallesine doğru yürümeye başladınız. Bir yol ayrımına geldiniz. Sormak […]

Tarih içinse bir tane bile yok!

Memekli Köprü de denilen Trajan Su Kemeri’nin bugünkü halini bilen kaç kişiyiz? Peki, bilmeyenler düne dair Roma’yı görmek isterse, ona dair adresi işaret eden kaç yön tabelası bulur? Cevap mı? Hiç!

Antakya kent merkezindeki Askeri kışlanın yanındaki yoldan yukarı, dağ mahallesine doğru yürümeye başladınız. Bir yol ayrımına geldiniz. Sormak yerine, Antakya’nın Roma kimliğindeki bu görkemli (!) tarihi emanet için bir yön tabelası aradınız. Etrafınıza bakındınız. Evet, bir tane var… Yok, bu değil!
Eldeki tek tabela, Hatay Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Habib-i Neccar Sosyal Tesisleri’ne ait olan! Adını, Roma’nın 13.İmparatoru Marcus Ulpius Nerva Traianus’tan alan ve II. yüzyılda Harbiye’den kente su getirmek amacıyla inşa edilen kemerler için size ‘nereye’ gitmeniz gerektiğini söyleyecek tek bir bilgi dahi bulamadınız. Haklısınız, anlamadınız! Bir Sosyal Tesis için dikilen tabelanın yeni halinde dururken, Antakya’nın düne ekli tarihi için yaşanan bu ‘umursamazlığı’ anlamadınız.
-ANLAŞILAMAYAN!-
Biz de anlamadık… Bu umursamazlığı hiç anlamadık! O yüzden de bilmeyenlerin yolunu takip edip, en yakındaki esnafa sorduk, ardından bir vatandaşa… ‘Niye tabela yok’ diye de ekledik! Cevap mı?
“Millet yemeye içmeye meraklı bizim memlekette. Bir araba inip bir araba çıkar. Anlayacağınız bu tabela da ondan… Diğeri için ne gelen var ne giden! Zaten turist dediğiniz şey buraya gelmez. Ya da geliyorsa da biz görmüyoruz. O yüzden soran yok. Belki tabela da ondan yok! Zaten çıkıp görseniz, görülecek bir durumu da yok.”
-VATANDAŞ HAKLI!-
Vatandaş haksız mı? Değil! Neden bu mu bilinmez ama… Yön tabelasız bir tarihin emanetinde duran Antakya’yı yönetenlerin sahiplendiği (!) diğerlerini hatırladık. Biraz da bundan, şaşırmadık. Ama yine de soralım mı?
Tamamı 9 km uzunluğunda olan Trajan’ın Antakya merkezine denk gelen, yerden 40 metre yüksekliğe varan bu kısmına en son ne zaman ‘resmi’ ve ‘teknik’ anlamda dokunduk? Hangi ara bu tarihe dair bakım ve temizlik yaptık? Peki ya yaşatmak için uğraş verdiğimiz turizmin merkezinde yer alması gereken bu yapı için, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ya da Müze Müdürlüğü adına ne zaman ayağa kalktık? Peki, kalkmayı düşünüyor muyuz?
-ANLATILAN-
Ona dair anlatılan mı? Bizim ona eklediğimiz sahipsizliğe rağmen, çok farklı…
“Taşlar, insan doğasında her daim yer etmiştir. Katı ve duygusuz görünen taşlar; bazen bir ustanın, bazen mimarın kalemiyle, el emeğiyle, alın teriyle birleşerek muhteşem eserler ortaya çıkarır. Ve o duygusuz gibi görünen taşlar bu ustalık sonucunda, duygu yüklü pamuk gibi bir kalbe dönüşür. Belki de bu eserlerden bir tanesi de, Hatay’da bulunan Trajan Su Kemerleri.
Binlerce taşın bir araya gelerek sanat harikası, duygu abidesi bir hal almasıdır, Trajan Su kemerleri. Hatay’ın tarihi dokusuna ekli yüzlerce eşsiz parçadan bir tanesidir. Yüz yıllardır ayakta durabilmeyi başarmış bu yapı, muhteşem görüntüsü ile bir amacı olmadan çok, sadece sanat için yapılmış olduğu gelir akla. Ama böyle değildir. Trajan, halkı sudan korumak için yapılmış bir tarihi eserdir. Ve hala da insanlığa hizmet etmektedir, var gücüyle.”
-HİKÂYENİN SONU-
Eldeki son görüntü, o ‘var gücüyle’ ifadesinde fısıldanan hikâyenin sonunu anlatır gibi! Tabela koymama sebebimiz de bundan mı? Bu son görüntünün utancında var olanı gözden uzak tutma çabası mı? Uzun zamandır ‘resmi’ ilgiden uzak kalışına şahitlik edilmesin diye mi? Sahi, cevap hangisi? Biz, hangisiyiz? -Tamer Yazar-

Exit mobile version