“BİLİM EN YÜCE ŞEYDİR” 

Dünya genelinde yedi milyara yakın insan akıllı telefon kullanıyor. Araştırma sonuçlarına göre tablet, bilgisayar, akıllı saat gibi diğer cihazlar ile kıyaslandığında, akıllı telefonlar artık vazgeçilmez ürün statüsünde. İnsanlar ellerinden telefonlarını bırakamaz hale geldi. Örneğin Türkiye’deki kullanıcılar günde ortalama 78 kez, yani her 13 dakikada bir cep telefonu ekranına bakıyor. Peki, telefonu kim buldu? Hep bir oyuncak […]

Dünya genelinde yedi milyara yakın insan akıllı telefon kullanıyor. Araştırma sonuçlarına göre tablet, bilgisayar, akıllı saat gibi diğer cihazlar ile kıyaslandığında, akıllı telefonlar artık vazgeçilmez ürün statüsünde. İnsanlar ellerinden telefonlarını bırakamaz hale geldi. Örneğin Türkiye’deki kullanıcılar günde ortalama 78 kez, yani her 13 dakikada bir cep telefonu ekranına bakıyor.

Peki, telefonu kim buldu? Hep bir oyuncak olarak görülen ve yaratıcısına da garip bir insan olarak bakılmasına yol açan bu aygıt nasıl yaygınlaştı?

Alexander Graham Bell’in telefon patenti başvurusu, 29. doğum günü olan 3 Mart 1876 tarihinde onaylanıp, resmi patent belgesi 7 Mart’ta verildiğinde, bu patentin ticaret tarihindeki en kârlı patentlerden biri olacağı, iletişimde büyük bir devrime yol açacağı hiç kimsenin aklının ucundan bile geçmemişti.

1847’de Edinburg’da doğan Alexander Graham Bell, üç erkek kardeşin ortancasıydı. Annesi doğuştan işitme engelliydi. Bu yüzden büyükbabası ve babası yıllarını işitme engellilere adamış, mesleki yaşamları konuşma ve iletişim etrafında dönmüştü. Öğretim görevlisi olan babası Melville Bell, Edinburg Üniversitesi’nde güzel konuşma ve söylev sanatı dersi veriyordu. İşitme engellilere konuşmayı öğretmenin yollarını ararken, yarattığı bir tür alfabeyle kayda değer bir başarı elde etmişti.

Babasının ölümünden sonra ABD’ye giden Bell, Boston’da dersler vermeye, babasının sağırlara konuşma öğretmeye yönelik olarak geliştirdiği yöntemi tanıtmaya başladı. Uyguladığı yöntem öyle başarılı oldu ki çok geçmeden sağır çocukların eğitildiği kurumlardan ve birçok yerden konferans çağrısı almaya başladı. Bell, Boston’a yerleşti. Bir süre işitme engellilere dil öğretmeni yetiştiren okulda çalıştı. Daha sonra kendi okulunu kurdu. Ünü kısa sürede yayılan Bell,  Oxford Üniversitesi’ne konuk öğretmen olarak çağrıldı. Daha sonra Boston Üniversitesi İnsan Sesi Fizyolojisi dalı profesörlüğüne getirildi. Kuramsal bilgilerini teknik destekle yaşama geçirmeye ve işitme engelliler için duymalarını sağlayacak aletler yapmaya girişti. Yaklaşık 30 yıllık bir geçmişe sahip olan telgrafı geliştirmek için kolları sıvadı. Aynı anda birçok telgraf mesajını ileten bir buluş üzerinde çalışırken birdenbire, sesi elektrik yoluyla göndermek üzerine düşünmeye başladı. Bu sıralarda Bell’in usta bir makine tamircisi ve tasarımcı olan, elektrik teknisyeni Thomas Watson’la tanışması kendisi için bir şans oldu.

Bell, kazara 10 Mart 1876 günü ilk telefon görüşmesini yaptı. Laboratuvarda denemelerini sürdürürken telefonu çalıştırmak için kullandığı bataryadan pantolonuna seyreltilmiş sülfürik asit dökülen Bell, bağırarak Watson’u yardıma çağırdı: “Bay Watson. Buraya gelin. Size ihtiyacım var.” Bell ile Watson arasında kapalı iki kapı bulunuyordu. Watson, Bell’in sesini “telefon”dan duydu. Telin onun tarafında bulunan ucunda alıcı telefon olmadığı için bir yanıt veremedi. Ses tonundan Bell’in yardıma ihtiyacı olduğu anlaşıldığı için holü hızla geçip laboratuvara geldi. Watson, insanlık tarihinde elektrikle iletilen bir sesi duyan ilk kişi oldu.

İzleyen bir yıl içinde aygıt üretilerek piyasaya sürüldü. Telefonun gerçekten çok önemli bir icat olduğu ve son dere kârlı olacağı açıkça görülmeye başlandığında, birdenbire birçok kişi telefonun icadında rol oynadığı iddiasında bulunmaya başladı. Bell’in başka mucitlerle ve firmalarla giriştiği patent savaşımı yüze yakın davaya konu oldu.

Uzun yaşamı boyunca birçok konuyla ilgilenen Graham Bell, mesleği sorulduğu zaman “sağırların öğretmeni” diye karşılık veriyordu. Yaşamını adadığı iş, sağırlara konuşmayı öğretmekti. Ona göre sağırlık sorunun en önemli yönü, sağırları toplum dışına itmesiydi. Toplum ile sağırlar arasındaki o kalın duvarı yıkmayı kişisel sorunu haline getirdi. “Bilim en yüce şeydir” dedi. Kazandığı servetin büyük bir bölümünü bilimsel araştırmaları desteklemek için kullandı. Bilimsel bilgiyi, örgütler ve dergiler aracılığıyla geniş halk kitlelerine ulaştırdı. Her gün yeni bir özelliğe kavuşan telefonla birbirinden kilometrelerce uzaktaki insanların birbirlerini duymalarını sağlasa da, insanlığa katkıları telefonu buluşunun çok ötesine geçti. Birçok alanda yaptığı çalışmalar insanların mutluluğunu önemli ölçüde artırdı.

2 Ağustos 1922’de yaşama veda eden Bell, defnedildiği sırada ABD’de bütün telefon hizmetleri bir dakikalığına durduruldu.

Exit mobile version