“Bir pencere yeter bana bir tek pencere
Bilince ve bakışa ve suskunluğa…” Furuğ FERRUHZAD
Kadına şiddet, çocuğa şiddet, trafik karmaşası, yan baktın cinayetleri, hayvanlara şiddet… Sokakta, okulda, aile içinde, eğitim kurumlarında, medyada…
Doğadaki tüm canlılar dahil, kadın ve erkek doğasını reddeden, cinsiyetçi ama özellikle de kadını toplumsal yaşamdan dışlamaya çalışan bir ruh hali… Sevgilisine, eşine, çocuğuna “hakkeder” gözüyle bakan bir zihniyetin araladığı cinnet hali biraz da…
Çünkü şiddet, hemen herkesin zihninde. Özellikle de toplumun. Suçun karşılığını bulmaya çalışan ve kendilerini kanundan üstün gören yığınların özellikle… Bu ruh hali, yaşanan şiddeti konuşmak bir yana, çoğu kez görmezden gelir… Bir taraftan ayıplarken, diğer taraftan ortak olur… “Tahrik eden kadın tacize ortaktır” diyenlerin sivrildiği bir söylemden, “Kadının çalışması fuhuşa zemindir” diyenlerin kıpraştığı yere kadar…
Namus denince kadınların akla geldiği ve sırf bu yüzden ensest şiddetin kadına mal edildiği bu ruh halinde; bunca kadının şiddet ve tecavüze direnirken öldürülmesi, tesadüf değil elbette…
Suçlulara şunu yapalım, bunu yapalım, hadım edelim diye göğüs gere gere yapılan paylaşımlar cabası… Çünkü şiddet herkesin zihninde. Kendini kanun yerine koyan ve suçun karşılığını vermeye çalışan yığınların özellikle… Toplumu sakatlayan en önemli sorun da bu aslında. Erkek egemen ağız, her konuşmasında kadın üzerinden konuşur… Kadına uyguladığı şiddet gibi konuşur… Kadın üzerinden küfredip, iktidarını sürdürdüğünü düşünür… Her öfkesinde, her kavgasında, uzmanlaştığını sandığı her konuda ahkâm keser…
Şiddeti yaratıp, arkasından ağlayan yığınlarla ortaklaştığımız bir şiddetin varlığı bundandır…
Trafikte…
Tribünde…
Evde…
İşyerinde…
Özellikle cezayı kendi elleriyle vermek isteyen yığınlarda…
Eteğinin boyunu uzun tut diye başlayıp, hamileyken sokağa çıkmayacaksın diye devam eden… Kadın erkek bir değildir diye çıkışan şiddetle, cezasını biz verelim diye bağıran şiddetin ortaklaştığı nokta bir anlamda…
bir diğer mesele de dil ve üslup… Politikanın yarattığı dil ve tavırdan tutun, dizilerin ve haber bültenlerinin yarattığı şiddete kadar… İnsanlığımıza ve kadın bedenine yönelik saldırıların aymazlaşıp, sıradanlaştığı bir dönemi yaşıyoruz…
Çocuk gelinleri konuşmuyoruz bile…
Yığınsal öfkenin yararttığı bir rahatlama, toplumsal öfkeyi yatıştırma, bir başka değişle, hiç bir söylem tribüne oynamanın ötesine geçemiyor… Bu şiddet kültürü, hepimizi her gün öldürüyor
Kadın, erkek, çocuk… Güçsüz durumda olanları defalarca…
Çare, egolarımızdan arınıp, bu ülkenin her düşünceden şiddet severlerin karşısına insanca dikilmekte… Çare namus kavramının bir kadın olgusu imajını yıkmakta… Çare, çığırtkanlığa kapılmadan, saman alevi öfkeleri bir yana bırakıp, sağlıklı bir ülkenin, sağlıklı bireylerini yetiştirmekte…Ötekileştirmeyen, kadın erkek ayırımı yapmayan, insanca değerlerin ortaklaştığı yeni bir kuşak yetiştirmekte…
“Bütün gün gözlerimi diktim
Gözlerine yaşamın
O korkak ve kaygılı gözlere…” Furuğ FERRUHZAD