Abdullah Özkucur
Perşembe akşamı, bilgisayarımın başına geçip haftalık yazımı hazırladım. İçinde bulunduğumuz hafta “Can Yücel Haftası”dır. Doğal olarak yazım da Can Yücel’le ilgili.
Sonra Sevgili arkadaşım, meslektaşım Atilla Özkucur aradı ve acı haberi iletti. Birkaç gündür hastanede tedavi gören, 103 yaşındaki Abdullah Hocamı kaybettik.
Edindiğim bilgilere göre sevgili hocam, Ankara’da İsmail Hakkı Tonguç’un yanına gömülecek.
Can Yücel’le ilgili yazımı haftaya erteletip hocamla ilgili “Abdullah Özkucur’a Armağan” adlı yapıt için yazdığım yazımı okurlarıma sunuyorum:
Yaşamımızın, kültürümüzün güzelleşmesine katkı sunmaya çalışan kaç kişi kaldı?
İnsanlığın aydınlık arayışında, geleceğimizi güzelleştiren, her alanda örnek olan kaç tane değerimiz kaldı?
Abdullah Özkucurlar, Fakir Baykurtlar, Tonguçlar, Hasan Ali Yüceller… emeği savundular, aydınlığı savundular.
Aydınlıklarımızdır bunlar. Sivas şehidi Behçet Aysan’ın deyişiyle, “Karanlık günlerin aydınlık yüzlü dostu” durlar onlar.
“Bilim adamı aklı, sanat adamı yüreğiyle” içselleşmiş güzelliklerimizdir bunlar.
“Öğretmen Olacağım” adlı yaptını okuyuncaya kadar Abdullah Özkucur hocamı Antakyalı sanıyordum.
Eşimin Hatay Kız İlk öğretmen Okulu’ndan öğretmenidir. Sevecen, hiç kimseye kapısını kapatmayan, sağlam dostluk çemberleri yaratmasını bilen, yarattığı her şeye cömert ruhundan can katan, bütün insanlara sevgiyle, hoşgörüyle bakan bir insan olmasına rağmen iç dünyasında hep yalnız yaşadığını hissetmişimdir.
Konya’nın küçük bir köyünden birinde, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen, ülkemizin yaratıcı bu büyük değeri hangi yaşam serüveninin sonucu olarak bugün yapıtları, konuşmaları ve çalışmaları hayranlıkla izlenen bir olgunluğa ulaşabilmiştir?
Bozkır’da çetin açan bu çiçeğin kokusu, sadece yeşerdiği yerde duyulmaz, insanın acısı, kahrı, yalnızlığı, hüznü her yerde aynı değil midir? Bu nedenle, tek insanın derdinde tüm yeryüzünün yarasına bakmak ister Özkucur Hocam.
Burada Köy Enstitüleri üzerinde durmak gerekiyor.
Köy enstitüleri, cumhuriyetin aydınlığı içinde tartışılmaz önemde bir yere sahipti.
Köy enstitülerinin benzersiz çalışma ve öğrenme yöntemi içinde Anadolu çocuklarına ışık taşıyan öğretmenler yetiştirdiği gibi Türk edebiyatına da ve yazarlar, ozanlar yetiştirmiştir. Mehmet Başaran, Fakir Baykurt, Ali Yüce, Dursun Akçam, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Adnan Binyazar, Ümit Kaftancıoğlu ve daha pek çok edebiyat ve bilim insanı yetiştirmiştir. Abdullah Özkucur, bu önemli edebiyat insanlarından biridir.
“Köy Enstitüleri yepyeni insan tipi yarattı. Yepyeni öğretmen, yepyeni öğrenci, eğitim anlayışı… Özverili, eşitlikçi, yetkin insanlar… İşte anılan özverili insanların başında Bilge Öğretmen Abdullah Özkucur gelir. Bugün ne mutlu ki ulaştığı neredeyse yüzyıllık yaşında hâlâ güzelim bilinci aydınlık, hâlâ kitap yazmak çabası içinde. Bugüne değin yazdığı birbirinden değerli kitaplarının önemi ilk elden tanıklığı yansıtmalarındandır: “Öğretmen Olacağım”, “Köy Enstitüleri Destanı”, “Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü”.
2010 yılı olmalı. Antakya Saklı Ev adlı mekânda Ali Yüce dostlarını bir araya getirmiştik. Özkucur hocamla her zaman olduğu gibi yardımcısı Zeliha hocam da aramızdaydı. Hocam konuşmasıyla herkesi duygulandırmıştı. Onunla yüz yüze son karşılaşmamdı.
Ali Yüce doğuştan bilge ve zeki bir adamdır. Sürekli espri yapar ve karşısındakini güldürürdü. Abdullah Özkucur hocamın da en yakın arkadaşıdır. Uzun yıllar Antakya’da birlikte öğretmenlik yapmışlardır. Ve Özkucur’a takılmadan edemezdi. Ona “Köy Enstitüsü” derdi. Bana göre Köy Enstitüleriyle ilgili en çarpıcı yapıtları Özkucur Hocam yazmıştır.
Yaşadığı toplumun kültürel hayatına bir aydın, bir yurttaş ve bir eğitimci olarak katkıları nedeniyle Sayın Abdullah Özkucur hocamı saygıyla selamlıyor ve bir eğitim ve kültür öznesi olarak çabalarının daha nice güzellikler ortaya koymasını diliyorum.