Bir Garip Yaşam Hikâyesi II.

“Kör bir ozan anlattı bunları, Atların da ruhu vardı Troya önünde, Ta Hades’ten duyulurdu kişnemeleri, Atsız bu kişneme ölüleri ürpertir, Köpeği deliye çevirirdi…” Melih Cevdet Anday, Mikado’nun çöpleri adlı oyunuyla 1967-1968 İlhan İskender armağanı Teknenin ölümü adlı şiir kitabıyla 1976 Yeditepe şiir aramağanı Sözcükler adlı kitabıyla 1978 Sedat Simavi vakfı edebiyat ödülü… “Bayılırım şu düzenli […]

“Kör bir ozan anlattı bunları,
Atların da ruhu vardı Troya önünde,
Ta Hades’ten duyulurdu kişnemeleri,
Atsız bu kişneme ölüleri ürpertir,
Köpeği deliye çevirirdi…”

Melih Cevdet Anday, Mikado’nun çöpleri adlı oyunuyla 1967-1968 İlhan İskender armağanı
Teknenin ölümü adlı şiir kitabıyla 1976 Yeditepe şiir aramağanı
Sözcükler adlı kitabıyla 1978 Sedat Simavi vakfı edebiyat ödülü…

“Bayılırım şu düzenli dünyaya
Kışı yazı
Baharı güzü
Gecesi gündüzü sırayla…” diye yazmış ‘Düzenli Dünya’ isimli şiirinde.

Ölümsüzlük Ardında Gılgamış’la 1981 İş Bankası Ödülü’nü aldı.

Yapıtları Rusça, Fransızca, İngilizce, Bulgarca, Yunanca’ya, sırp ve polonya dillerine çevrildi. Unesco’nun Courrier Dergisi 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıkladı…

Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat, şiirde var olan aşırı basmakalıp söyleyişe ve eski şiirin kurallarına başkaldıran şiirlerini “Garip” adını verdikleri bir kitapta topladılar. Kitaba koyulan “Garip” adı zamanla hem üç şairi anlatan bir kimlik kazandı hem de o yıllarda yeni başlayan bir şiir akımının adı oldu.

Fakat Melih Cevdet Anday’ın, hep birlikte karşı çıktıkları bu basmakalıp şiire bütünüyle karşı olmadığı görülür. “Rahatı Kaçan Ağaç’ta” geleneksel şiirle bağlantı kurmaktan çekinmedi. “Yaprak” dergisinde yayımladığı şiirlerinden oluşan Telgrafhane adlı kitabında da dil alabildiğine yalınlaştı.

“Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin…”

Enver Ercan’ın bir söyleşide sorduğu “1940 kuşağının bir portresi, aradan hayli zaman geçmesine karşın, net olarak çizilemiyor. Çeşitli yaklaşımlar var: Kuşak, tarihsel bir olgu olduğu için şairler geniş bir yelpaze içinde değerlendirilmeli diyenlerin yanı sıra, 1940 kuşağı, yalnızca toplumcu-gerçekçilerdir, çünkü öteki şairler, yaşadıkları günün sorumluluğunu taşımıyorlardı diyenler de var… Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?” sorusuna

“Bizden sonra gelenler hangi yılı beğenirlerse alsınlar, buna bir diyeceğim yok. 1940 kuşağı sözünü ben de biliyorum; bu kuşağın şairleri kendilerine bir de “acılı kuşak” adını takmışlardı. Kuşak sözcüğünün tanımı nedir, kesin olarak söyleyemeyeceğim… Belli bir yıla ipotek koymak gerekmez. Söz gelişi, Yahya Kemal ile Ahmet Haşim aynı kuşağın şairleridirler, ama şiirleri benzemez. Benim, Acılı Kuşaktan sevdiğim şiirler, şairler vardır, ama toplumcu-gerçekçi oldukları için değil. Toplumcu-gerçekçi anlayışına bağlı bir şair kötü şiir yazabilir; bunun gibi, toplumcu-gerçekçi olmayan bir şair de güzel şiirler yazabilir. Güzel şiire temel olacak bir kural şimdiye dek bulunamamıştır…” cevabını vermiş.

“Dingin ol ruhum, belki uzaklarda
Bir yerde nicedir ilk dizeleri
Yaratılıyor acıklı destanımızın…” diye yazmış Yağmurun Altında adlı şiirinde.

Melih Cevdet ANDAY’ın şairliği; açıkça görülebildiği gibi, durmadan değişmiş, sürekli bir gelişme göstermiştir.

Kolları Bağlı Oddysseus adlı şiirine bakalım öyleyse…

“İyi dinle söyleyeceklerimi
Her şeyi olduğu gibi anlatacağım sana
Ki yeni uğursuzluklar yüzünden
Denizler ortasında kalma bir daha…”

Kaynak :
http://www.siirpenceresi.com/soylesiler/melihcevdet.htm
http://www.siir.gen.tr/siir/m/melih_cevdet_anday/melih_cevdet_anday.htm

Exit mobile version