YAŞADIĞI, yazdığı topraklara, bu ülkenin coğrafyasına olan bağlılığını bütün herkesin bilmesini isterim. Düşünün yoksul bir ailenin çocuğu, küçükken babası öldürülmüş, okuyamamış ve o kişiden birden bire dünya edebiyatının 20. Yüzyıl edebiyatının devlerinden birisi çıkıyor. Yaşar Kemal dilini küçültmedi hiç bir zaman,
Dilinin güzelliklerini bütün dünyaya sevdirerek, bir dil anlayışının evrensel kimlik kazanmasını sağladı. Temelinde sağlam bir kültür yatıyor, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Toros dağlarının ağıtları ve halk şiirleri var yani zengin bir kültür duvarına sırtını yaslamıştı. Dostluğu muhteşem, çok dost canlısı bir insan ve ben her zaman Zülfü Livaneli ile olan dostluklarına hayran kalmışımdır.
Hastane odasındaki son görüşmelerinden birinde yaşadıklarını şöyle anlatıyor Zülfü Livaneli:
“Ona en son türküyü, hastanede yoğun bakım odasında söyledim. (Evet, yoğun bakım odasında!)
‘Yaşar Abi’ dedim, ‘Dinle bak, seni cana getirecek bir türkü bu: Hele Kozan’a Kozan’a / Kozan’a destan yazana / Kurban olayım olayım / Küsüp de dağda gezene…’
Yüzü güldü, kollarına takılı serumları, tansiyon ölçen aletleri, bir sürü tıbbi cihazı söküp atmak ister gibi heybetle yekindi; ‘Atın burada mı?’ dedi bana: ‘Hadi; götür beni, atın burada değil mi?’
Ölümden, hastalıktan kurtulmak, sokağa çıkmak, insanlarla konuşmak, hayata karışmak, kıratın sırtına atlayıp Köroğlu gibi yalçın dağlara vurmak istiyordu kendini.
‘Burada Yaşar Abi’ dedim, ‘Gideceğiz merak etme. Şu hastalığı bir atlatalım.’
Kızdı bana, ‘Bahane uyduruyorsun, adam değilmişsin’ dedi.
Anladım ki o yatağa bağlı kalmak canını çok yakıyordu. Kendimi aynı yatağa bağlanmış gibi hissettim; aynı şekilde can evim yandı ama ne yapabilirdim ki? Elim kolum sahiden bağlıydı.”Yaşar Kemal, insanı yaşayarak, onun yerine geçerek, duygularını kendi süzgecinden geçirerek yazar.
Not tutmayla, ses kaydına almayla insanın yaşanmayacağına, duyguların aktarılmayacağına inanır.
Kendisini kısıtlayacağını düşündüğü için her daim insanı dinleyip gözlemleyerek sonuca varmaya çalışmıştır.
İnsanın korkularına, acılarına, mutluluklarına, çıkmazlarına bu yoldan ulaşarak edebi kimliğinin fotoğrafını çekmiş olur.
Bu haftaki kitap tavsiyem: YASAR KEMAL ” İNCE MEMED”