Ülke yönetiminde söz sahibi olanların dış ilişkilere atacağı adımlara çok dikkat etmeleri gerekir.
Bunun içinde diplomasiye önem verilmeli, meslekten yetişmiş, yetenekli, liyakatli ve dış ilişkiler konusunda uzmanlaşmış kişilerin görüşleri alındıktan sonra gereken adımlar atılmalı, gereken yol haritası çizilmelidir.
Dış ilişkilerde hiçbir zaman terk taraflı hareket etme söz konusu olamaz.
Yabancı ülkelerle yapılacak olan görüşmelerde, sadece kendi ülkesinin çıkarları değil, karşıdaki ülkenin de beklentileri hesaplanarak ona göre bir yol haritası çizmenin zorunlu olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir.
Yine dış ülkelerle yapılacak görüşmelerde, atılacak adımlarda, alınacak kararlarda, sadece kendi ülkesinin değil, karşıdaki ülkenin de bazı hesapları olacağını bilmek gerekir.
Hiçbir ülke diğer ülkenin iç işlerine, yönetim biçimine ve o ülkede uygulanan kurallara müdahale etmemeli ve bu konuda yanlış adım atmaktan çekinmelidir.
Bilinmelidir ki, her ülke öncelikle kendi çıkarını ve kendi beklentilerini yaşama geçirmek için gereken kararları alır, gereken adımları atar ve bu doğrultuda da kendine bir yol çizer.
Dış ilişkilerde bu doğrultuda hareket edilir ve bu görüşü esas almak suretiyle kararlar alınırsa, hem kendi ülkesi için, hem de karşıdaki ülke için yararlı bir adım atılmasına imkân sağlanmış olur.
Bu nedenledir ki, yabancı devletlerle münasebet tesis edilirken, diplomatların uyarılarına, sözlerine ve atılmasını istedikleri adımlara uymak ve o doğrultuda yol haritası çizmek gerekliliği her zaman hatırda tutulmalıdır.
Eğer bu doğrultuda hareket edilirse, sözüne güvenilen, attığı adımlardaki kararlılığı bilinen bir ülke konumunda olunur.
Bu nedenle dış politikada diğer ülkelerin iç işlerine, yönetim biçimlerine ve o ülkeleri yönetenlere karşı hiçbir şekilde müdahale edilmez, tepki konulmaz, tavır takınılmaz.
Eğer bunun aksine bir yol izlenilmeye çalışılır ve hele hele bazı ülkelerin yönetim biçimine karışılmaz iken, bazı ülkelerin yönetim biçimine ve yönetenlerine karşı tavır takınılma yoluna gidilirse, durum içinden çıkılmaz karmaşık bir hal alır.
Bunun içindir ki; Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini benimsemişler ve bu ilke doğrultusunda hareket etmek suretiyle de dünyanın etkin, saygın, sözüne güvenilir, attığı ve atacağı adımlardaki kararlılığın belli olduğu bir ülke olma başarısını göstermişlerdir.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bu doğrultuda hareket edildiğinde başarıya ulaşıldığı görülmüştür.
Zaman zaman bu ilkelerden uzaklaşma yoluna gidildiğinde ise, ilişkilerde sorunlar ortaya çıkmış ve bunun sonucu olarakta ilerde telafisi güç ve zor olan zararların oluşmasına neden olacak durumlarda kendini göstermiştir.
Özellikle bu kurallara, bölge ülkeleri ile olan ilişkilerde çok dikkat etmek ve ona göre adımlar atmak gerekliliği gözden uzak tutulmamalıdır.
Bir ülkenin yönetim biçimini eleştirirken, öbür ülkenin yönetim biçimi bizi ilgilendirmez demek suretiyle dış politika belirlemesine gidildiği takdirde ilerde büyük zararların oluşabileceği unutulmamalıdır. İnatlaşmakla bir yere varılmaz. Kişisel görüşler yerine ulusal çıkarlar ön planda tutulmalıdır.
Bu nedenle de her zaman için Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi göz önünde bulundurulmalı ve meslekten yetişmiş uzman politikacıların önerilerine kulak verilmelidir.
Bu durumu bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz…
nabiinal@hotmail.com