Bir kuyu kazılıyor…

      Kamuoyu yoklamaları, iktidar kanadının oy oranın gittikçe düşmekte olduğunu, buna karşılık muhalefet kanadının ise oy oranındaki yükselişinin sürdüğünü net bir şekilde göstermektedir.       Bu durumu gören iktidar kanadının, seçim yasasında bazı değişiklikler yapmak suretiyle inişi durdurma ve yeniden iktidar olabilmek için bazı yol ve yöntemlere başvurma gereğini duyduğu kanısı kamuoyunda görülüp anlaşılmaya başlanmıştır.       […]

      Kamuoyu yoklamaları, iktidar kanadının oy oranın gittikçe düşmekte olduğunu, buna karşılık muhalefet kanadının ise oy oranındaki yükselişinin sürdüğünü net bir şekilde göstermektedir.

      Bu durumu gören iktidar kanadının, seçim yasasında bazı değişiklikler yapmak suretiyle inişi durdurma ve yeniden iktidar olabilmek için bazı yol ve yöntemlere başvurma gereğini duyduğu kanısı kamuoyunda görülüp anlaşılmaya başlanmıştır.

      Bu doğrultuda da hazırlanan bir kanun tasarısı teklifi geçtiğimiz günlerde meclise sunulmak üzere kamuoyuna açıklanmıştır.

      İncelenen tekliften de anlaşılacağı üzere, özgürlükçü demokrasilerin var olduğu ülkelerde seçim sonuçlarını etkileyecek ve seçmenin hür ve serbest iradesini tam olarak yansıtmayacak bazı hükümlerin bulunduğu görülmektedir.

      Oysaki bu hükümlerin demokrasinin var olduğu ülkelerde olmamasının gerektiği kanısı kamuoyunda net bir şekilde kendini göstermektedir.

      Seçim yasasındaki bu değişiklik teklifi bize 1946 yılında yapılan seçimleri ve o seçimlerde uygulanan hükümleri bir kez daha hatırlattı.

      1946 yılında yapılan seçimlerde, var olan seçim yasasına göre açık oy gizli tasnif usulü geçerli idi. Buna göre oylar açık olarak kullanılacak, tasnif ise gizli yapılmak suretiyle sonuç ilan edilecekti.

      Böyle olunca da seçmenin sandığa yansıyan iradesi, sandıktan çıkan oylarla tam bir benzerlik göstermemiş ve bu nedenle de 1946 seçimleri şaibeli olarak Türk demokrasi tarihinde yerini almış idi.

      Aradan uzun yıllar geçti.

      İsmet İnönü’nün demokrasiye olan inancı sayesinde.

      Seçim kanunu değişti, yargı güvencesi getirildi.

      Gizli oy açık tasnif usulü benimsendi.

      Bu suretle de sandığa atılan oylar ile sandıktan çıkan oylar güvence altına alınmak suretiyle üzerinde tartışma yapılmayan seçimler dönemi başladı.

      Meclise sunulan seçim yasasındaki bu değişiklik teklifi ile yargı bağımsızlığının önemli ölçüde zedelenebileceği, seçimlerin bağımsız yargıçlar denetiminde yapılması ilkesinden ödünler verilebileceği endişesi yeniden gündeme gelecek mi sorusunun sorulmasına neden olabilir kanısındayız.

      Hazırlanan seçim yasasındaki değişiklik ile yapılacak genel seçimde yeniden iktidar olabilmenin yol ve yöntemleri hazırlanmak istenmekte olduğu kanısı yaygın bir şekilde ortaya çıkabilecektir.

      Görünen o ki; ne yapılırsa yapılsın, hangi yola başvurulursa başvurulsun, sonuç değişmeyecek ve mukadder akıbet gerçekleşecektir.

      Temenni ediyoruz ki; Bu teklif yasalaşmaz ve yapılacak seçimin üzerine bir gölge düşmez.

      Ancak muhalefet kanadının da her olasılığı göz önünde tutmak suretiyle gereken hazırlıkları yapmaya başlaması ve bu konuda alınacak önlemler için olumlu ve sağlıklı adımlar atması gerekliliğini de gözden uzak tutmaması gerekir.

      Muhalefetin baskın seçim ihtimalini de hatırdan uzak tutmaması gerekir. Zira sağ gösterip soldan vurma deyimi de unutulmamalıdır.

      Önümüzde örnek alınacak olan İstanbul belediye başkanlığı seçimi var.

      İstanbul belediye başkanlığı seçiminde, sandığa atılan oylar ile sandıktan çıkan oylara ciddi bir şekilde sahip çıkılmış, herhangi bir müdahalenin yapılmasına olanak tanınmamış idi.

      Bunun sonucu olarakta aradaki makas açılmış ve herhangi bir itiraza imkân bırakmayacak bir durum ortaya çıkmış idi.

      Önümüzdeki genel seçimlerde de İstanbul belediye başkanlığı seçimi için izlenen yol, Türkiye genelinde izlendiği ve sandığa atılan oylar ile sandıktan çıkan oylar güvence altına alındığı takdirde, yapılacak olan seçim sonuçlarının şaibeli olması mümkün olamayacaktır.

      Bu hususları göz önünde bulundurmak suretiyle muhalefet kanadının şimdiden gerekli hazırlıkları yapması, gereken önlemleri alması ve sağlıklı bir seçim ortamının gerçekleşebilmesi için kendine düşeni yapmak suretiyle, sandıktan çıkacak sonuçların kamuoyu tarafından tartışmasız bir şekilde kabul edilebilmesi için, gereken adımları atması zorunluluğunu bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz.

      Hâkimiyetin kayıtsız şartsız ulusta olduğu ilkesi doğrultusunda hareket edildiği ve güven duygusu kaybedilmediği takdirde ne yapılırsa yapılsın, ne edilirse edilsin sonucun değişmeyeceğini görüyor ve inanıyoruz.

      Yeter ki aynı duygular seçim sürecine girildiği zamanda var olsun ve kaybedilmesin.

      Bir kuyu kazılıyor. Bakalım içine kim düşecek?…

                                                                                                                                              nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version