Siyasi ve toplumsal sarsıntılarla dolu bir zaman parçasında yaşayan ve faşizme karşı yürüttüğü tutkulu kavgası toplama kamplarının cehenneminde henüz 27 yaşındayken son bulan Jura Soyfer, edebiyat ve tiyatronun tarihinde, yaratısı ve savaşımları tam anlamıyla “yarıda kesilmiş” olan yazar ve şairlerden biriydi.
Soyfer, 1912 yılında bir Yahudi sanayicinin oğlu olarak Rusya’nın Çarkov kentinde doğdu, henüz sekiz yaşındayken ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı. Ailesi önce Türkiye’ye daha sonra Viyana’ya yerleşti. “Onsekizler” diye anılan birliğin en etkin üyelerinden biri oldu. Kısa zamanda yorumlar, şiirler ve oyunlar yazdı ve proleter kültürün en tanınmış yazarlarından biri oldu. Viyana Üniversitesi’nin Almanca ve Tarih bölümlerine yazıldı. 1932 yılında Almanya turu yaptı. Hitler’in konuşmalarını dinledi ve “kitleleri etkileyen bu büyücünün sığlığı ve acımasızlığı karşısında” dili tutuldu. Emekçi sınıfın savaşçı ruhuna hayran kaldı. Ekonomik bunalımların, kitlesel işsizliklerin ve savaşın tehdit edici gölgelerinin oluşturduğu bir atmosferde umuttan yoksun olarak yetişen bir kuşağın savaşımlarını, umutlarını ve yanılsamalarını paylaştı.
Soyfer, yirmi yedi yıl gibi kısacık, ama hep haksızlıklara karşı ve insandan yana çıkmakla geçirilmiş bir yaşamın sınırlarının çok ötesine geçerek günümüze ulaştı. İşte “Afiş Yapıştırıcısının Şarkısı” adlı şiiri:
Nasılsa hayata adım atan insana
Üç şey verilir hayat yolunda:
Küçük bir merdiven,
Bir fırça, bir de kova.
Derler ki sonra, böyle bir merdiveni
Herkes yanında taşır;
İnsanlar eşit olduklarından bugüne bugün,
Herkesin yükselme şansı vardır.
Ancak bir düzine yıl geçince
Anlar zavallıcık için iç yüzünü
Bir yararı yok bu merdivenin,
Fırçayı yiyen hep ben olduktan sonra,
Anlamı yok inip çıkmak için didinmenin,
Kovayı hep ben taşıyacağım nasıl olsa.
Her insan hoşlanır, hayatının afişini
Şöyle rengârenk ve yükseklere yapıştırmaktan.
Kim ki hem kurnaz hem de edepsizdir ancak o başarır
Basamak basamak daha yükseklere erişmeyi.
Yukarıda bayağı iyi yapar yapacağını
Ve bırakmaz yanına çıksın başkaları
Onlara gelince, boyunları büküp,
Ta aşağılarda, dökülenleri toplamak düşer ancak.
Sende vurursun hayatım dediğin artığı duvarlara
Sonra zamanın gelir, kazınıp gidersin;
Boynun bükük, toplarsın merdivenini,
Öğrenmişsindir artık öğreneceğini:
Bir yararı yok bu merdivenin,
Fırçayı yiyen hep ben olduktan sonra,
Anlamı yok inip çıkmak için didinmenin,
Kovayı hep ben taşıyacağım nasıl olsa.
(Türkçesi: Ahmet Cemal)