Bir zamanların gölü…

Göle dönüşmüş toprakları… “Ve Bir Göl Vardı Bir Zamanlar, Amik Gölünün Yok Edilişinin Öyküsü”, Amik Gölü’nün kurutularak tarıma açılması ardından yaşanan trajik öykünün detaylarında ilerliyor… İlerlerken de, dünde kalan mazinin sararmış yapraklarını yeniden çeviriyor… Çevirirken de, ‘düşünün’ diyor! Düşünün! Amik Gölü’ydü, Amik Ovası oldu! Ama ne ‘göl’ unuttu dünü, ne de Ova ahalisi! Çünkü yaşanan […]

Göle dönüşmüş toprakları…

“Ve Bir Göl Vardı Bir Zamanlar, Amik Gölünün Yok Edilişinin Öyküsü”, Amik Gölü’nün kurutularak tarıma açılması ardından yaşanan trajik öykünün detaylarında ilerliyor… İlerlerken de, dünde kalan mazinin sararmış yapraklarını yeniden çeviriyor… Çevirirken de, ‘düşünün’ diyor! Düşünün!

Amik Gölü’ydü, Amik Ovası oldu! Ama ne ‘göl’ unuttu dünü, ne de Ova ahalisi! Çünkü yaşanan her kış döneminde, yok edilen ‘Göl’ün hikâyesi kendini diğerlerine en sert şekilde hatırlattı, ‘buradayım’ dedi. Bugün yaşananlar da buna dair! Son yağışlarla beraber sular altında kalan tarımsal araziler, evler, işyerleri ve yeniden göle dönüşen bir ova, hikâyenin kaldığı yerden devam ettiğine dair! “Amik Gölü’nde yüzen evler… Halk mağdur, kimsesiz ve perişan…” diyen ve buna dair fotoğraflarla, Ova’nın Göl halini fotoğraflarla paylaşan Türkiye Tabiatı Koruma Derneği Hatay Şube Başkanı Abdullah Öğünç’ün dediği de buna dair…
“Ve Bir Göl Vardı Bir Zamanlar, Amik Gölünün Yok Edilişinin Öyküsü” adlı kitabın Yazarı Haluk Aytekin’in sayfaları arasından paylaştığı şu cümleler ise, söylenenlere daha fazlasını ekliyor ve unutulan bir öyküyü paylaşıyor…
“Sağanak yağmur bütün gece devam etti. Gök gürültüsü ve çakan şimşekler kimseyi uyutmadı. Sabah olduğunda yağmur azalmıştı, fakat kesilmeden gün boyunca yağdı. O akşam, trafoya yıldırım düştüğünden kasaba halkı bütün geceyi karanlıkta geçirdi. Sabah; bulutsuz, aydınlık bir güne uyandı bütün ova. Güneş, gökte pırıl pırıl parlıyordu. Işıl balkona çıkıp ovaya doğru baktı. ‘Aaaa!’ diye bir şaşkınlık ifadesiyle içeri koştu. ‘Dedeciğim, bak sana ne göstereceğim. Dürbününü de alda gel’ diye, dedesinin kolundan tutarak balkona çıkardı.
Dedesini koltuğa oturtturdu. Hırkasını da üşümesin diye omuzlarına örttü. ‘Şuraya bak, dedeciğim. Ne görüyorsun?’ Esat Bey dürbünüyle ovaya baktı. Birden heyecanlanmıştı. Gördüklerine inanamamış gibi tekrar tekrar baktı. ‘Göl… Göl… Göl, geri geldi!’ dedi. Ovada masmavi bir göl, güneşin altın ışıkları altında bir mücevher gibi parlıyordu.”
Denildiği gibi… “Suyu asla küstürmeyeceksin. Su bir kere küserse, bir daha geri gelmez. İnsanoğlu; yaşadıklarından hiçbir zaman ders almayan, aynı hataları defalarca yineleyen aptal bir yaratık. Baksana Mezopotamya çöllerine… Burada binlerce yıl önce medeniyetler kurulunca, sulu tarıma geçtiler. Ne oldu? Toprak tuzlandı, çoraklaştı ve çöle dönüştü. Amik Ovası’nı da aynı akıbet bekliyor.” -Tamer Yazar-

Exit mobile version