Ardından BİZ’de duralım!
Mezopotamya ile Fırat’ın ortasında, tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan Gaziantep, ‘gastronomi’ başlığında Hatay’ın yakın bölge içindeki en büyük rakibi, ki sadece ‘gastronomi’ de değil, ama Zeugma Müzesi ile de… Peki, bugün iki şehri karşılaştıralım mı? Bilenler konuşsun! Gezenler anlatsın! Eksikler netleşsin!
Müzeleri, hamamları, taş konakları ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken Gaziantep, Antakya özelinde yükselen Hatay coğrafyasının, tarih ve yemek konusunda en büyük rakibi. En çok da, Avrupa Mutfak Mirası ağına (Culinary Heritage Europe) dahil olan, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan Mutfak Sanatları Merkezi ile…
Gaziantep mutfak kültürünü canlı tutmak ve bu kültürü gelenekten geleceğe taşıma amacıyla kurulan Mutfak Sanatları Merkezi’ne gelen yerli ve yabancı misafirler, Gaziantep’in zengin mutfak kültürünü tanıma fırsatı buluyor. Restoranın konseptiyle Gaziantep yerel mutfağı üzerine odaklanan merkezde, Gaziantep mutfağı, orijinaline bağlı kalınarak farklı sunumlarla ziyaretçilerine sunuluyor.
-FARK VAR!-
Daha önce, Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Hatay Gastronomi Evi’nde yemek yiyen ve ardından da Gaziantep ziyareti kapsamında Mutfak Sanatları Merkezi’nde yöresel lezzetleri tatma fırsatı bulan bir Antakyalı anlatsın yaşadıklarını, ardından soralım!
“Aslına bakarsanız, bizdeki henüz çok yeni ve bu yüzden de, daha çok şeyin değişeceğini düşünüyorum. Ama eldeki örneklerin de iyi takip edilmesi taraftarıyım. Bu, daha iyi olma adına, rakiplere karşı gardını düşürmeme adına önemli. Bir kere bir şey çok net! Antep mutfağını sunarken, Antep’in en önemli mozaik değerini, Çingene Kızı mozaiğini unutmamışlar! Nasıl mı? Bizdeki gibi düz beyaz tabaklar kullanmıyorlar! Özel, mozaik desenli tabakları var. Mesela farklı mozaik eserlerin belli kısımlarını, tabakların kenarlarına işlemişler. Ama ben en çok, Çingene Kızı Mozaiği olan tabakları sevdim. Bir de bakır servis tabakları kullanıyorlar. Bu da güzel olmuş. Zira yöresel bir yemeği, eski bir hikayeyi, bakır bir kapta vermek kadar sempatik bir şey olamaz. Hep deriz ya, annelerin tarifleri diye! İşte bu seçim de bunun karşılığı aslında. Dün denen şeye bağlı, dün denen şeyden kopmamış. Bir de onlar, biraz profesyonel restaurant mantığı ile ilerlemiş. Şık tercihleri var. Masa düzenleri, sandalyeler, ayrıca dediğim gibi, servis tabakları… Bir de retaurantın bir bölümüne bir ekran yerleştirilmiş. Geleneksel yemeklerin yapılırken ki hallerini paylaşıyor. Bu nedir, biliyor musunuz? Bir şeyi çok lezzetli ve hatta çok güzel yaparsınız, ama… Sunumda başarılı değilseniz, olmuyor. Kıvam da maya da tutmuyor. O yüzden, bence daha iyisi için, rakipleri yakından izlemek, gözlemlemek çok önemli. Ama bu, ‘aynısını biz de yapalım’ kısmı adına değil! Asla! Konu, daha iyisi adına biz ne yapabiliriz!”
Özetle… Belediyenin desteği ile açılan Mutfak Sanatları Merkezi’nde 250’den fazla geleneksel Antep yemeği dönüşümlü olarak menüde yerini alıyor. Erikli, ayvalı, kayısılı tarzındaki meyveli kebapları ile ön plana çıkan Mutfak Sanatları Merkezi’nde; şiveydiz, yuvalama, alaca çorba, kabaklama, kuru dolma, ekşili köfte gibi, daha çok evlerde pişen yöresel lezzetler ise favori yemekler arasında. Burada asıl soru şu ki… 250’ye karşı yaklaşık 600 çeşit yemeği olan Hatay coğrafyasının mutfağı adına, eldeki tespitler, bizlere bir yol haritası çizebildi mi?
-MÜZE DE!-
Gaziantep ziyaretinin Müze kısmına ekli tespitler ise Hatay Arkeoloji Müzesi’ne yönelik…
“Aslında en büyük merakım, Çingene Kızı Mozaiği için oldu. Ama gezerken de illa ki kendi müzemizle de bir karşılaştırma yaptım, ister istemez! Hatta Bakan’ın buna dair sözlerini çok iyi hatırlıyorum… ‘Bu coğrafyadan koparılan kültür varlıklarının yurtlarına döndürülmesinin ısrarla takipçisi olacağız. Bu bizim ülkemize ve tüm insanlığa karşı sorumluluğumuzun bir gereği.’ Buna gönülden katılıyorum. Sorun şu ki, sunum kısmında bizden daha başarılılar. Niye mi? Kaç senedir açık, bizdeki yeni müze? Yıllardır, değil mi? Peki, 2. Etap açılalı kaç ay oldu? O kısmı 2 kere gezdim, ki birinde yalnızdım, diğerinde bir arkadaşımı getirdim ama… İkisinde de 2. Etap adına utandım! Onca eser ziyarete açıktı, ama bir tanesinde bile isimlik yoktu. Bunu ne kendime anlatabildim ne de arkadaşıma! Böyle bir acemiliği ben kabul edemiyorum. Antep’te ise bunun tam tersi! Bir tanesi bile isimsiz değildi. Bir tanesi bile… Sonra da diyoruz ki, niye olmuyor! Olmaması için çok şey yapıyoruz, bundan! Sadece bu da değil… Teşhir salonlarında, farklı dillerde, eserler hakkında bilgi veren kulaklıklar veriliyor. Bizde var mı? Ben görmedim! Ama olacakmış! Soralım, ne zaman?”
-ÇÖZÜM NE?-
Eldeki örneğin, ‘gastronomi’ ve ‘tarih’ başlıklarında durup da şunu sormak gerekiyor belki de! Sorunları sıralama konusunda iyi olduğumuzu, son ‘2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı’ ile ortaya net bir şekilde koyduk! Peki, ‘çözümleri’ ne zaman konuşuruz?
Dünya’nın ışıklandırılan ilk caddesi olan Herod (Kurtuluş) Caddesi’ni trafiğe kapatmayı düşünüyoruz mesela! Peki, betona bu kadar gömdüğümüz tarihi (!) denen bir caddeyi pazarlarken, nasıl bir hikaye yaratmayı planlıyoruz? Eldekinin kaybolan dün hikayesi adına, nasıl bir yol haritası çiziyoruz? Tarihi caddeye bakan tescilli evlerin dar sokaklarını asfaltla kaplayan yerel idarecilerin hatalarından sıyrılmayı nasıl başarırız peki? Buna dair bir formülümüz var mı? Bundan sonrası için bir yaptırım kararımız var mı?
-ÖZETLE!-
Bir tarafta, yemekleri ve müzesi ile oldukça iddialı ilerleyen Gaziantep, diğer tarafta ise 2019’un “Göbeklitepe Yılı” ilan edilmesiyle turizmde altın yılını yaşayan, Harran ve Balıklıgöl destekli Şanlıurfa var. Peki, Hatay, bu kentsel rekabetin neresinde? Güçlü yanları ile kaç adım ileride?
Biriken sorulara, 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı’nın cevap olmasını umalım mı? Bundan sonra şehir adına atılacak adımlarda kurumsal koordinasyon beklentimizi paylaşalım hatta!
-Tamer Yazar-