Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bitki zenginliğimiz var!

Peki ya turist zenginliği?

Peki ya turist zenginliği?

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün denetiminde hizmet veren Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi, açıldığı günden bu yana aynı! Son dönem düşünülen bazı değişiklikler ise, değişen İl Müdürü ile askıya alınmış durumda! Peki, ‘işler’ bir müze için yapılması gerekenin ne kadarını yapıyoruz, soralım mı?

Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamasında, “Asya ve Avrupa’da endemik çeşitlilik olarak en fazla çiçek Hatay’da var. 3000 civarında çiçeğin 2500’ü yalnızca Hatay’a özgü bitkiler” diyen ve düzenlenecek EXPO etkinliğine de bu kapsamda işaret ederek, “850 çeşit tıbbi ve aromatik bitkimiz var. Bunların marka değerini yükselteceğiz ve bu bitkilerimizi tüm dünyaya tanıtacağız” mesajı veren Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş bir konuda haklı! Hatay, bu alanda çok zengin bir il! Peki, bu zenginliğin tanıtım adresi olarak kapılarını meraklıları için aralayan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi’nin ‘turist kalabalığı’ açısından zenginliği ne durumda, soralım mı? Zira açıldığı günden bu yana ciddi bir ‘sessizlik’ yaşayan bahse konu müze için ifade edilenler hiç de o zenginliğin karşılığı değil!
-19.YY ANTAKYA’SI-
2 binden fazla bitki türüne sahip olan ve bu zenginliğini, 19. yüzyılın son döneminde yapıldığı ifade edilen görkemli bir Antakya yapısı içinde 2012 senesinde hizmete soktuğu Müze ile taçlandıran Hatay, Gıda-Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün denetiminde sürdürdüğü ‘müzecilik’ deneyiminde ne kadar ‘başarılı’, işte bunun tartışılması gerekiyor. Özellikle de, Müze’nin şu ana kadar ‘atıl’ durumda kaldığını ve gereken ilgiyi yaratamadığını söyleyenlerin kalabalığında dururken! Peki, Müze’de gerçekleştirilmesi gereken yenilikler başlığında biriken beklenti nedir?
-TESPİT NET!-
Bir turizmcinin, 215 metre karelik taş avlusu ile görenleri kendisine hayran bırakan, dünün konağı, bugünün müzesi için yaptığı tespit oldukça net:
“En başta binanın kendisi için bile gelinebilecek bir yer burası. Çünkü bu kadar büyük ve bu kadar bakımlı Antakya evleri kalmadı. Tabi burası bir ev değil artık! Bir müze! Düşünün ki, dünyanın ilk 3 müzesinden biri olan Hatay Arkeolojik Müzesi’ne gittiğiniz zaman bile sizi orada daha fazla tutmak isteyen ek hizmetler sunulur. Kahvesinden çayına, hediyelik eşyasından oturma yerlerine kadar… Gelenleri sadece ‘camekanlara’ sıkıştırdığınız şeylerle karşılarsanız, bu olmaz. Hele ki bitkisel bir zenginliğe ev sahipliği yaparken! Burada olabilecek en net şey, ki gelen misafirlerimizin de ifade ettiği bir şey bu… Bitkisel çaylar! Niye böyle bir ikram yapmıyoruz, yapamıyoruz. Çok güzel bir ortam ve bunu sağlamak da zor olmamalı. İnsanlara; ‘bak, adımla ve çık’ demek yerine, ‘biraz otur, keyif yap ve buradaki hikayeyi dinle, ama gördüklerini de yudumla’ demiyoruz? Bu, maliyetli bir şey de değil. Çok emek yoğun bir iş de değil! Ayrıca, bitkisel yağların ufak şişeler içinde satılabileceği bir ortam da yaratılabilir. Aslında yapılmak istenirse çok şey hayata geçirilebilir. Ama aradan geçmiş neredeyse 6 sene ve bizler hep aynı şeyleri konuşuyoruz. Sanırım konuşmaya da devam edeceğiz.”
-DÜNDEN BUGÜNE!-
Söylenenler de eleştiriler de değişmiyor. Buna neden, yaptıklarımızı, yapıldığı ilk günde bırakan hallerimiz mi? Belki bu yüzden, dünden bugüne eleştiriler çok fazla değişmiyor. O zaman, bugünü de karşılayan o ‘dün’ ile bitirelim mi? Değişecek miyiz, yoksa kaldığımız yerden devam mı edeceğiz noktasında dururken, bugüne noktayı ‘dün’ koysun ve yetkili kurumlara da biraz düşünme payı verelim!
Söz, dünde!
“Geleneksel bir mimari, kocaman bir avlu, müthiş bir bitkisel zenginlik… Peki, tüm bunlar neden misafirlere ikram edilmiyor? Burada bulunan bazı bitkiler, gelen misafirlere sıcak bir şekilde ikram edilebilir aslında. Bu hem ilgiyi arttırır hem de Müze’yi canlı tutar. Zaten bunca masa sandalye ile bir kafe havası verilmek istenmiş buraya, insanlar otursun ve vakit geçirsin istenmiş, bence bu uygulama ile bu bina da bu müze de yeniden ruh bulur. Çünkü fazla sessiz ve sahipsiz gibi…” -Tamer Yazar-