Borges’in söyledikleri

Arjantinli deneme ustası Alberto Manguel’in “Borges’in Evinde” adlı kitabı, Borges’e kitap okuduğu yıllarda onunla yaşadıklarını aktaran, ünlü yazarın dünyasından bilinmeyen kesitleri gün ışığına çıkaran bir kitap. Manguel bu güzel kitabının hemen başında şunları söylüyor: “Borges için gerçeğin çekirdeği kitaplardaydı; kitap okumakta, kitap yazmakta, kitaplar hakkında konuşmaktaydı. Binlerce yıl önce başlamış olan ve asla bitmeyeceğine inandığı […]

Arjantinli deneme ustası Alberto Manguel’in “Borges’in Evinde” adlı kitabı, Borges’e kitap okuduğu yıllarda onunla yaşadıklarını aktaran, ünlü yazarın dünyasından bilinmeyen kesitleri gün ışığına çıkaran bir kitap.

Manguel bu güzel kitabının hemen başında şunları söylüyor:

“Borges için gerçeğin çekirdeği kitaplardaydı; kitap okumakta, kitap yazmakta, kitaplar hakkında konuşmaktaydı. Binlerce yıl önce başlamış olan ve asla bitmeyeceğine inandığı bir diyaloğu sürdürdüğünü, derinlerde bir yerde biliyordu. Kitaplar geçmişi yeniden kuruyordu. “Zamanla” demişti bana, “her şiir bir ağıta dönüşür.”

Cenneti her zaman bir bahçe olarak değil, bir kütüphane olarak düşündü Borges. Kitap okumanın bir yaşantı olduğunu, söz gelimi âşık olmak, sokakta yürümek gibi bir yaşantı, ama çok gerçek bir yaşantı olduğunu söyledi. Ona göre kitap okumak bir mutluluk, bir sevinç kaynağıydı. İnsan kitabı haz duymak için okumalıydı.

Borges’in evinin kitaplarla kaplanmış bir yer, ek yerlerinden patlamak üzere olan raflar, geçişleri tıkayan ve her delikten fışkıran basılı malzeme yığınları, bir mürekkep ve kâğıt ormanı görmeyi bekleyenlerin hayal kırıklığına uğrayacağını söyler Manguel. Borges’in, çok fazla olmayan kitapların göze batmayan birkaç köşede toplandığı bir apartman dairesinde yaşadığını belirtir.

Bir şair, öykü ve deneme yazarıydı Borges. Kendine özgü kalemiyle gerçeküstücülük akımının vazgeçilmez bir ustası haline gelmişti. Genç yazarlar üzerinde etkisi olmuş, birçok düşünür, eleştirmen, romancı ve öykücü ondan ya alıntı yapmış ya da esinlenmişti.

Hakkında pek çok kitap yazıldı, söyleşiler yapıldı. İşte, kendisiyle yapılan söyleşilerden altını çizdiğim cümleler:

“Ben körüm. Yazmaya devam etmekten çok daha iyi olacağı için okumayı sürdürmek istiyorum, fakat ne yazık ki bu imkân elimden alınmış. Sadece kitap satın almayı sürdürebiliyorum. Sebebini bilmiyorum. Kitap atmosferinde bulunmayı seviyorum.”

“Edebiyat insan zihni için bir gereklilik.”

“Ben gerçekte bir düşünür değilim. Ben bir edebiyatçıyım ve felsefenin edebi imkânlarından faydalanmakta elimden geleni yaptım.”

“Sanırım dünya edebiyatı bir ormana benziyor; karmakarışık bir şey. İçine girince kayboluyorsun, ama büyüdüğünü de hissediyorsun.”

“Sonsuzluğun Tarihi adlı bir kitap yayınladım ve bir yılın sonunda kitabın 47 kopya sattığını keyifle ve minnettarlıkla öğrendim. Kitabı satın alanları tek tek tanımak, kendilerine şahsen teşekkür etmek, kitaptaki hatalar için beni affetmelerini söylemek istiyordum.”

“İnsanlar bana çok iyi davrandılar. Eserlerim, kendi değerlerinden ziyade hayranlarımın yarattığı bir haleyle büyük ün kazandılar. Tuhaf olan şu ki, tüm bunlar yavaş bir süreçte seyretti; yıllar boyunca Buenos Aires’in en tanınmayan yazarı olarak kaldım.”

“Okumaktan kör olmuştum. 1955 yılıydı. Hayli kitabı yeniden okumuştum. Birisi ziyaretime geldiğinde ondan benim için okumasını isterdim.”

“Okurları düşünmediğim gibi, eserlerimin satışlarını da umursamam.”

“Okuduğum ve keza okumadığım bütün kitaplar, yani benden önce yazılmış bütün kitaplar bana esin kaynağı oldu. Tanımadığım isimlere dahi çok şey borçluyum.”

“Yarım saat yola çıksam ve yanımda kitap olmasa kendimi ziyadesiyle mutsuz hissederdim.”

“Hatırlamak zorundasınız ve unutmak zorundasınız.”

“Mutluluk getirmeli. Eğer getirmiyorsa, bir kitaptan mutluluk çıkmıyorsa, ya da diyelim güzel bir duygu hissettirmiyorsa, o kitap aslında yoktur. Zoraki okuma anlamında söylemiyorum bunu. Kitapların deneyimlere yaslanması beklenir. Güzel deneyimlere. Gerçek deneyimlere.”

“Hayatımın çoğunu okuyarak ve yeniden okuyarak geçirdiğim biri var. O yazar, Arthur Schopenhauer. Bir filozof, bir metafizikçi seçmen gerekseydi Arthur Schopenhauer’i seçerdim.”

“Diyeceğim, okumanız gerekir. Evimdeki bütün kitapları okurum.”

“Çünkü akıl meraka ihtiyaç duyar.”

“Bütün insanlara her şey bahşedilmiştir; akla gelebilecek her şey; güneş, ay, yıldızlar, yeryüzü, unutuluş, bellek, dostluk, kitaplar…”

Latin Amerika edebiyatının en büyük isimlerinden Jorge Luis Borges, Buenos Aires’de doğup İsveç’de yetişmiş, çocukluğundan itibaren İngiliz yazınıyla haşır neşir olmuş, önce Belediye Kütüphanesinde asistan ardından Buenos Aires Milli Kütüphanesinde müdür olmuştu. Genellikle modaya uygun düşmeyen görünüşüyle apayrı bir kişilikti. Ama dostları, karşılarında hep candan ve samimi, her şeyiyle gerçek birini, bir eski zaman beyefendisini görmüşler, şu sözlerini hiç unutmamışlardı:

“Tutkuyla okuyorsanız okumaya devam edin.”

Orhan Tüleylioğlu

Exit mobile version