Leonardo da Vinci sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda bir bilim adamıydı. Doğaya bir sanatçı gibi bakmıştı. İnsan vücudunun nasıl çalıştığını anlamak istemiş, makinelerin işleyişiyle insan gövdesinin çalışması arasında ilişkiler kurmaya çalışmıştı. Öğrenmekten ve araştırmaktan asla vazgeçmedi. Görmek onun için bakmaktan çok öte bir şey, anlamak, öğrenmek ve üretmek demekti. Anlamak manasında görmeyi tarih boyunca kimse ondan daha etkileyici bir şekilde ve daha büyük bir yaratıcılıkta kullanamayacaktı.
O bir dâhiydi. Modern çağın ilk temsilcilerinden biri, zamanın ötesinde bir adam olarak karakterize edilerek, uçma makinesinin, atsız arabanın, denizaltının, bisikletin, kitle imha silahlarının, akışkan dinamiğinin ve hatta buzdolabının da öncüsü ilan edildi. Notları ve çizimleri tam anlamıyla kusursuzdu. Olağanüstü portrelerinden sadece biri, doğrudan izleyene bakıyordu: Mona Lisa.
*
Görsel sanatların kırk bin yıllık tarihinin en ünlü eseri sayılan Mona Lisa, 21 Ağustos 1911 günü, bulunduğu Louvre müzesinden çalındı. Mona Lisa’nın yokluğu fark edildiğinde neredeyse yirmi dört saat geçmiş ve hırsız çoktan Paris’i terk etmişti. Çünkü ayın 21’i müzenin kapalı olduğu pazartesine denk geliyordu.
Ertesi gün Louvre polis merkezine dönüştü. 60 dedektif ve yüzlerce polis odalar ve koridorlarda bir ipucu aramaya başladı. Yetkililer basın toplantıları düzenliyor, gazetelerin birinci sayfalarından neredeyse başka hiçbir şeyden söz edilmiyordu.
Binlerce insan, Mona Lisa’nın bıraktığı boşluğa öylece bakmak için Louvre müzesine akın etmeye başladı. Bunların arasında daha önce müzeye hiç gelmeyen insanlar da vardı. Müzenin önündeki kuyruk aylarca devam etti…
*
Binlerce insanın orada bulunmasının nedeni yalnızca Mona Lisa’nın bıraktığı boşluğa bakmak mıydı? Yoksa onca insan, bilip bilmeden, boşlukta Mona Lisa’nın o tebessümünü mü aradı? Yanıt ne olursa olsun, boşluğa bakmakla hiçbir şey değişmeyecek, ünlü tablonun asılı olduğu duvar iki yıldan daha uzun bir süre boş kalacaktı.
Tablo Vincenzo Perugia adlı bir İtalyan tarafından çalınmıştı. Tabloyu 100.000 dolara bir resim galerisine satmaya çalışırken yakalanan Perugia, kendini savunmak için asıl hırsızlığın İtalyan bir ressamın eserinin Fransa’da tutulması olduğunu söyledi. Oysa Mona Lisa, Da Vinci tarafından Fransa Kralı Francis’e 4 bin altın karşılığında satılmıştı.
*
Dünyanın en ünlü resmini görebilmek için her yıl milyonlarca turist Louvre’a akın ediyor. Müzede 6 bin tablo olmasına karşın ziyaretçilerin yüzde 95’i soluğu Mona Lisa’nın yanında alıyor. Saatte 1500 kişinin ziyaret ettiği tablo, sabit 20 derece ısıda, üç kat camın arkasında korunurken, Mona Lisa bize ve hatta bizden öteye tebessüm etmeyi sürdürüyor…
*
Tebessüm eden, çalınmasından korktuğumuz bir sanat yapıtımız olmasa da, yaşamımız, özlemlerimiz, umutlarımız, geleceğe dönük düşlerimiz var bizim. Onlar çalınırken sesimizi çıkaramazsak, bir şeylere hayır diyemezsek, kalan ömrümüzü boşluğa bakarak geçireceğiz.
Bakıp geçmeyen; gören, düşünen, öğrenen, bir şeylere hayır demenin onurunu taşıyanlara ve taşıyacak olanlara MERHABA!
Orhan Tüleylioğlu