Bu alanı da kaybedersek Hatay içecek su bulamayacak

Öğünç, yasak olmasına rağmen su kaynağı bölgesine OSB kurulma çalışmalarının başladığını vurguladı … Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şube Başkanı Abdullah Öğünç, Hassa sınırları içinde yer alan su kaynaklarının olduğu alanda, yasak olmasına rağmen Organize Sanayi bölgesi kurulma çalışmalarının yapıldığını bildirdi. Bu yöndeki gelişmenin üzüntüsü içinde olduklarını ifade eden Öğünç, “Bu alanı kaybedersek gelecekte Hatay […]

Öğünç, yasak olmasına rağmen su kaynağı bölgesine OSB kurulma çalışmalarının başladığını vurguladı …

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şube Başkanı Abdullah Öğünç, Hassa sınırları içinde yer alan su kaynaklarının olduğu alanda, yasak olmasına rağmen Organize Sanayi bölgesi kurulma çalışmalarının yapıldığını bildirdi. Bu yöndeki gelişmenin üzüntüsü içinde olduklarını ifade eden Öğünç, “Bu alanı kaybedersek gelecekte Hatay içmeye su bulamayacak demektir” mesajını iletti. Tabiatın korunması konusunda düzenlenmiş ilk uluslararası belgelerden biri olan Ramsar Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı 2 Şubat gününün Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kabul edildiğini hatırlatan Öğünç, suyun canlıların yaşaması için hayati öneme sahip olduğunu belirtti, en küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutanın su olduğuna vurgu yaptı. Dünyamızın % 70′ini kaplayan suyun, bedenimizin de önemli bir kısmını oluşturduğuna değinen Öğünç, ancak yeryüzündeki su kaynaklarının yaklaşık % 0,3′ünün kullanılabilir ve içilebilir özellikte olduğunu bildirdi. Dünya nüfusunun %40′ını barındıran 80 ülkenin şimdiden su sıkıntısı çektiğini hatırlatan Öğünç, 1940-1980 yılları arasında su kullanımının iki katına çıktığına, nüfusun hızla artmasının, buna karşılık su kaynaklarının sabit kalması sebebiyle su ihtiyacının her geçen gün arttığına dikkat çekti.

Amik Gölü’nün kurutulması hayatın her alanına darbe vurdu …

İnsanoğlunun, su ihtiyacını yüzeysel sular ve yeraltı su kaynaklarından temin ettiğini bildiren Öğünç, konu ile ilgili şunlara değindi: “Tatlı suların en önemli kaynağı yağışlardır. Küresel yıllık yağış 500 bin m3 olup, her yıl yeryüzüne inen yağış aynı miktardadır. Ülkemizde ise tatlı su kaynakları oldukça sınırlıdır ve ihtiyaca ancak cevap vermektedir. Türkiye’nin kullanılabilir su potansiyeli 110 milyar m3 olup, bunun % 16′sı içme ve kullanmada, % 72′si tarımsal sulamada, % 12′si de sanayide tüketilmektedir. Türkiye su kıtlığı çeken ülkeler arasında yer almamakla birlikte, hızlı nüfus artışı, kirlenme ve yıllık yağış ortalamasının dünya ortalamasından düşük olması; mevcut kaynakların daha dikkatli kullanılmasını ve kirlenmeye karşı gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasını gerektirmektedir. Hatay ilinin en büyük tatlı su kaynaklarından biri olan Hatay Amik Gölü 1950-1975 yılları arasında tarımsal alan kazanmak ve Amik ovasındaki tarım arazilerini taşkınlardan korumak amacı ile kurutulması Hatay’da ekolojik denge dahil hayatın her alanına darbe vurmuştu. Hatay’ın iklimi bile bu durumdan doğrudan etkilenmiştir. Hatay ilinin en zengin yer altı su kaynağı ise, Hassa ve Kısmen de Kırıkhan ilçe sınırlarını kapsayan volkanik bölgenin (Leçelik alan) altındadır. Orman ve Su işleri Bakanlığı DSİ Genel müdürlüğü uzmanlarınca bu bölgede yapılan çalışmalarda İçme Suyu Sağlanan Kaynaklar ve Sondaj Kuyularından: Hassa İlçesi Akkülek, Yücekışla, Aktepe, Aşağıfakılı, Buhara, Çınarbaşı. Haydarlar, Su Gediği Mahallelerinin ve Kırıkhan İlçesi, Merkez, Camızkışlası Çevlik, Çataltepe, Kaletepe Mahallelerinin içme ve kullanma su ihtiyacının sağlandığı ortaya çıkmış olup, bu yüzden koruma altına alınmıştır. Adana DSİ 6. Bölge Müdürlüğü’nün 20.09.2016 tarih ve ILN00426885 nolu ilanında Mutlak Koruma Alanı içerisinde; Su temin gayesi ile her türlü çap ve derinlikte su yapısının inşası, çöp, moloz, çamur gibi atıkların, arıtılmış dahi olsalar atık suların Mutlak Koruma Alanı ve yüzey suyu kaynaklarına dökülmesi, mutlak koruma alanı içerisinde, suların kirlenmesine neden olabilecek her türlü zirai ilaç, gübre, deterjan, kimyasal madde vb. kullanımı, bölgede herhangi bir yapılaşmaya izin verilmemesi, kentsel ve evsel atıkların (katı ve sıvı atıklar dâhil) depolanması, üretimi ve yok edilmesi, madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak işletme yapmak,  zenginleştirme, gang veya atık malzemenin yıkanması, taş ve mermer ocağından malzeme alınması gibi faaliyetlerin yapılması, endüstriyel fabrikalar, organize sanayi bölgeleri, Nükleer aktiviteler, gübre ve pestisitler (kullanma, depolama, yok etme), akaryakıt, LPG istasyonu vb. yakıt depolama ve iletme tesisleri, katı atık ve tehlikeli atık düzenli depolama tesisleri (atık barajları) gibi faaliyetlerin yapılması kesinlikle yasaklanmış olmasına rağmen Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 13.000 dönümlük bir alanın OSB bölgesi olarak ayrılmış olmasını derin bir üzüntü içerisinde öğrendik.”

OSB için farklı merkezde çözüm bulunmalı …

OSB alanına kurulacak tesislerin atıklarının yer altı sularına karışıp bölgede yaşayan tüm canlıların hayatını riske atacağına vurgu yapan Öğünç, açıklamasının sonunda şunlara yer verdi: “Bölgenin yeraltı su kaynaklarının zenginliği, benzersiz jeolojik yapısı ve bünyesinde barındırdığı nadir ve nesli tehlike altında bulunan canlılar için risk teşkil edeceğinden OSB için farklı bir merkezde çözüm bulunup, acilen Milli Park yahut Jeopark ilanı yapılarak ekoturizm alanında doğa ile uyum içerisinde bir kalkınma modeline gidilmelidir. Ekoturizm çağımızın gelişen bir trendi olarak bölge ekonomisi ve Hatay’ın tanıtımında önemli bir etken olacaktır. DSİ’nin yaptığı çalışmalar ve ölçümlere göre Leçelik alan günlük olarak 1.500.000 (bir buçuk milyon) insana yetecek sağlıklı, tatlı, içme suyu sağlamaktadır. Bu alanı kaybedersek gelecekte Hatay içmeye su bulamayacak demektir.”

Mehmet ÖZGÜN

Exit mobile version