Şahin, selden zarar gören çiftçiye devlet desteği sağlanmasının önemine değindi
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, önceki gün meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada, Hatay’da son haftalarda etkili olan aşırı yağışlar nedeniyle birçok ilçenin zarar gördüğünü söyledi, Hataylı hemşerilerine geçmiş olsun dileklerini iletti.
Yağışlar sonrası, kurutulan eski Amik Gölü’nün neredeyse yeniden oluştuğunu belirten Milletvekili Şahin, şunları dile getirdi. “Sel nedeniyle bölgede yaklaşık 130 bin dönüm ekili tarım alanı sular altında kalarak zarar gördü. Bu bir doğal afettir ve bölge afet bölgesi ilan edilerek zarar gören çiftçiye devlet desteği sağlanmalıdır.
TEMA, Hava Kuvvetleri ve Devlet Su İşleri ve halkın itirazlarına rağmen yeri yanlış seçilen ve kurutulan Amik Gölü’nün en derin noktasına 2007 yılında inşa edilen Hatay Havalimanı şu an sular altında ve kullanılamaz hâlde. Her yağış olduğunda havalimanını su basıyor, suyun boşaltılması için milyonlarca lira harcanıyor. Teknik ve bilimsel anlamda yanlış yere kurulan havalimanı sorununun çözümü için öneriler var ancak hayata geçirilmesi için hiçbir adım atılmıyor. Gerçek bir liman görüntüsünü andıran bu durum dönemin AKP siyasetçilerinin, mühendislik bilgisinden yoksun bürokratların ve çevre bilincinden uzak yöneticilerin eseridir. Tüm bu yanlış karar ve uygulamaların faturasını milletimiz ödememelidir. Hükûmet ‘Ben yaptım oldu’ anlayışını terk etmelidir. Her tarafta afet var, ülkede afet var. ‘İmdat’ çığlıklarını duyun.”
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumun İskenderun Körfezi, demir çelik fabrikaları ve sanayi tesislerinde de durgunluk yarattığını, sanayi sektörünü olumsuz etkilediğini söyleyen Milletvekili Şahin, “Özellikle ham maddeyi kendisi üretemeyen tesisler, fabrikalar tek tek kapanmaktadır. Son iki ay içerisinde yaklaşık 1.500 kişi işsiz kalmıştır. Bölgede bulunan tesisler teker teker kapanmaktadır. Kapanmayanların da bankaların kredi faizleri altında ezildiği görülmektedir. Yandaşlara kamu bankası kredileri serbestken yandaş olmayanlara ‘Sana kredi yok’ deniyor ve iflasa sürükleniyor.
Hatay’ın sanayicisi bu ülkeye hizmet etmek istiyor, fabrikaları kapanmasın, işçileri bu kış mevsiminde sokakta kalmasın, mağduriyetler yaşanmasın istiyorlar. Maliyenin baskı unsuru olarak kanunsuzca uyguladığı ihtiyati haciz ve tahakkuk uygulamalarından çekinen sanayici, sorunlarını ilgili mercilere aktarmaktan korkuyor. Üretim yapan tesislerin açılması için acil destek gerekmektedir. İstihdamın olmadığı yerde kargaşa çıkar, anarşi çıkar, sosyal olaylar patlar; Allah korusun, ülkemizin birliği, beraberliği, düzeni bozulur. Elbette işsizlik ve yoksullukla mücadele, önceliğimiz olmalıdır ancak bir tarafı ondururken diğer tarafı öldürmemeliyiz. İşveren ve sanayicimizi de desteklememiz gerekmektedir” dedi.
Hatay, 5. Teşvik bölgesine alınmalı …
Hatay’daki bu sorunların, Hatay’ın 5’inci teşvik bölgesine alınması, sınır kapılarının tekrar açılması, sanayiciye düşük faiz ve uzun vadeli kredi imkânı sağlanması ve SGK ile vergi indirimi kolaylıklarının sağlanmasıyla giderilebileceğine değinen Milletvekili Şahin, konuşmasında şunları dile getirdi. “AKP Hükûmeti sanayiciye destek olmadığı ve üretim ekonomisine dönmediği sürece bu ekonomik buhran döneminden çıkmak mümkün olmayacaktır.
Sanayi üretimi Kasım 2018 verilerine bakıldığında, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 oranında sert bir gerileme göstermiştir. Yaz aylarında yaşanan finansal kriz, reel sektöre son üç ayda üretim azalışı olarak yansımıştır ve üretim yüzde 4,9 oranında azalmıştır. Zamanında ödenmediği için takibe alınan krediler ise Ocak 2019 itibarıyla 98 milyar liraya çıkmıştır. Bankaların bir yıl vadeli TL cinsinden mevduata uyguladığı yıllık faiz oranı ise 23’lere ulaşmıştır.
Ülkemizin içinde bulunduğu bu karamsar ekonomik tablo içerisinde ticareti vuran en önemli sorunlardan biri de malum kur farklarıdır ve şirketlerin mali yapısını derinden sarsmaktadır.
Kur farkı, KDV matrahına ilave edilmemeli …
Döviz kurlarındaki artıştan kaynaklı lehte ve aleyhte kur farkları, şirketlerin mali tablolarına kâr veya zarar olarak yansımaktadır. Bu durumda şirketlerin vergi yükümlülükleri artmakta veya mali tablolarına zarar olarak yansıyarak öz kaynaklarda negatif göstergeler oluşmaktadır. Bu durum kurumlar vergisi yönünden kabul edilebilir seviyede iken bu olumsuzluk bugüne kadar var olan bir sorun olarak gündemde olan KDV yönünden kabul edilemeyecek bir durum yaratmaktadır. Ürün teslim tarihinden sonra doğan kur farkının KDV’ye tabi olmadığı Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu kararlarına göre sabittir. Bu kararların atıfta bulunduğu üzere, kur farkının kanunda yer almayan kur farklarının uygulama tebliğiyle KDV’ye dâhil edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle kur farkının KDV matrahına ilave edilmemesi gerekmektedir. Bu konuda da yasal düzenleme ve açıklık getirilerek, yeni bir düzenleme yapılarak, ticaret sektörü rahatlatılarak ekonomi canlandırılmalı, tebliğ ise düzeltilmelidir.”
-Mehmet ÖZGÜN-