Buluş önemli ama… Sahipleniyor muyuz?

Röportaj / Tamer Yazar “Asansör kapısı açılınca, sistem, otomatik olarak kabin içindeki fıskiyelerden 5 saniye boyunca dezenfeksiyon solüsyonu püskürtüyor ve asansör, bu şekilde steril hale geliyor” diyerek, patentini aldığı sistemi anlatan Hataylı sağlık çalışanı Metin Yılmaz, “Çalışmama dair her hangi bir dönüş ve destek henüz olmadı” dedi ve bir şeyin altını özenle çizdi. Harran Üniversitesi […]

Röportaj / Tamer Yazar

“Asansör kapısı açılınca, sistem, otomatik olarak kabin içindeki fıskiyelerden 5 saniye boyunca dezenfeksiyon solüsyonu püskürtüyor ve asansör, bu şekilde steril hale geliyor” diyerek, patentini aldığı sistemi anlatan Hataylı sağlık çalışanı Metin Yılmaz, “Çalışmama dair her hangi bir dönüş ve destek henüz olmadı” dedi ve bir şeyin altını özenle çizdi.

Harran Üniversitesi (HRÜ) Makine ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümleri bünyesinde kurulan HarranCFD Grubu’ndaki bilim insanları, yeni tip koronavirüsün öksürme veya hapşırma durumunda asansörde dağılımını gösteren bir simülasyon yaptı. Simülasyonla, konutlarda yaygın olarak kullanılan, 1×1 metre eninde ve 2,15 santimetre boyutlardaki bir asansörde, 1,71 metre boyunda bir kişinin öksürmesi durumunda virüs partiküllerinin dağılımları tespit edildi.
Konuya ilişkin konuşan isim, Şanlıurfa Harran Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde görevli GAP Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Merkezi Koordinatörü Dr. Öğretim Üyesi Zeynel Abidin Fıratoğlu olurken, hedeflerinin, asansörlerde bir havalandırma sistemi geliştirmek olduğunu söyledi.
Bir tarafta, akademisyenler tarafından, yaşanan salgın başlığında ‘asansörleri’ merkezine alan bilimsel bir çalışma, diğer tarafta benzer bir başlıkta, Hataylı bir sağlık çalışanı tarafından asansörleri steril hale getirmeyi hedefleyen, patenti için başvurulan bir proje.
Sıkıntılı sürecin Hatay ayağında, Metin Yılmaz ile konuştuk. “Hedefimiz, asansörlerde havalandırma sistemini geliştirmek” diyen ve asansörlerde havalandırmanın yetersizliğine dikkati çeken Dr. Öğretim Üyesi Zeynel Abidin Fıratoğlu ve ekibi ile bir araya gelme düşüncesini Antakya Gazetesi ile paylaşan Yılmaz’a, Türkiye gündemine taşınan buluşu için merak edilenleri sorarken, Hatay’da resmi kurumsal sahiplenmenin ne aşamada olduğu kısmı ise unutmadık!

O zaman ilk sorumuz gelsin…

Asansörü 5 saniyede dezenfekte eden bir sistemin altına imza atan başarılı bir sağlık çalışanı olarak, ulusal medyanın da gündemine girdiniz. Merak ettiğim konu, böylesi önemli bir konuda elde ettiğiniz başarıdan sonra; Hatay Valiliği’nden, İl Sağlık Müdürlüğü’nden ya da bünyesinde çalıştığınız Devlet Hastanesi’nden size bir dönüş oldu mu, başarı noktasında?

Bu soruya, iyi niyetli olarak ve empati yaparak cevap vermek istiyorum. Çünkü malum; korona süreci, orman yangınları gibi felaketleri yaşadık. O nedenle de her hangi bir dönüş ve destek henüz olamadı maalesef. Sebebi de, “sanırım bu felaketler” diye düşünüyorum. Şunu da ifade etmek isterim ama… Bu tür buluşlar insan odaklı olduğu için, bir beklentiye girmedim. Dilerim, tüm dünyaya öncü olacak bu gibi buluşları, kim bulursa bulsun, onları hemen sahiplenenlerin şehri oluruz.

Daha önce farklı farklı alanlarda, yine temizlik başlığında buluşlarınız oldu ve her birinin patentini de aldınız. İş yoğunluğuna eklenen yorgun ve yoğun bir süreç… Peki, ‘yeter’ dediğiniz oluyor mu, yoksa ‘durmak yok, yola devam’ diyenlerden misiniz?

Kesinlikle net bir cevap vermek istiyorum. Amacım ve hedefim, insanlığa bir nebze de olsa faydalı olmak. O nedenle, evet! Durmak yok, yola devam.

Yurt dışında olsaydınız ve böylesi bir süreçte, yine bu tür sağlık keşiflerine imza atıyor olsaydınız, benzer bir ‘kurumsal’ ilgisizlik yaşar mıydınız sizce? Memleketimiz, başarılı insanı sahiplenme konusunda biraz sıkıntılı mı?

Başka bir ülke değil, belki başka bir ilde dahi olsa, bu şekilde olmazdı sanırım. Sebebi de… Bizim burada yöneticilerimizi yönlendirenlerin, onları doğru yönlendirmediğini düşünüyorum. Böylesine dünyayı sallayan bir hastalıkta, bilim adamları bu kadar gece gündüz demeden çalışırken, birilerinin insan sağlığına bu şekilde bir katkı sağlaması, ne olursa olsun desteklenmeli ve kullanılmalı bence.

Aslında asıl sormak istediğim konu şu… Geçtiğimiz günlerde, Harran Üniversitesi’nden bilim insanları, 24 bilgisayar kullanarak, öksürme ve hapşırma durumunda Kovid-19’un asansördeki yayılımını ortaya koyan bir simülasyon hazırladı ve aslında buluşunuzun ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu da ortaya koydu. Denildiği gibi, ‘asansörlerden’ korkmalı mıyız?

Kesinlikle, en tehlikeli yerlerden biri. Çünkü havalandırma çok az veya hiç yok. Hava sürkilasyonu olmadığı ve virüsler de havada 20 dakika kadar asılı kaldığı için, iki kişi de binse veya virüs asansöre bırakıldığı andan itibaren 20 dakika içerisinde bir kişi de binse, o hastalığa maruz kalabilirsiniz ve bu da çok büyük bir risk, çok büyük bir tehlike. Bu sebepten dolayı, 5 saniyede kendi kendini dezenfekte eden bir asansör sistemine imza attım.

“Hedefimiz, asansörlerde havalandırma sistemini geliştirmek” diyen, Harran Üniversitesi (HRÜ) Makine Mühendisliği Bölümü’nde görevli GAP Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Merkezi Koordinatörü Dr. Öğretim Üyesi Zeynel Abidin Fıratoğlu ve ekibi ile bir araya gelme düşünceniz olur mu ya da bilgilerinizi onlarla paylaşma düşünceniz?

Hiç düşünmeden ‘evet’ diyorum. Biliyorsunuz ki, şu dönemde sağlık çalışanlarının izinleri iptal oldu. Hatay Valimiz Sayın Rahmi Doğan Beyefendi desteklerse, böylesine önemli bir çalışmanın ortağı olmak beni çok mutlu eder.

Zor bir mesleğiniz var ve pandemi de bu zorluğu daha da arttıran en önemli sebeplerden biri. Son aylarda ortaya koyduğunuz sağlığa dair buluşlarınız ve patent alma süreçleriniz de biraz bu zorluğu aşma kaygısında mı? Zira bu hastalığı yaşayan insanların korkusu ile de bir aradasınız, onları izliyorsunuz. Sizi bu alana kaydıran da, vicdanınız mı? “Başka bir şeyler de yapmalıyım” kaygısı mı?

Her ikisi de diyebilirim. Çünkü her yerde maske, mesafe, el temizliği gibi uyulması gereken kamu spotları var. Tüm bunların nedeni de hastalığı önlemek. Vicdani sorumlulukla başladığım tüm buluşlarım, hiç kimsenin, bu ve benzeri bir hastalığa yakalanmaması, acıyı yaşamaması için. Kaygı ise… Hastalığa yakalananların psikolojilerini bildiğim için, “bir şeyler yapabilir miyim” noktasında.

Bugüne kadar, patentini aldığınız hangi buluşlara imza attınız?

İlk buluşum; hastanelerin, okulların, dinleme tesislerinin, alışveriş merkezlerinin, kamu binalarının, yani toplu yaşantı olan yerlerin sabun ve temizlik problemleri ile ilgili… Nereye gitsek, ya “sabun yok” ya da ortam kirli. Kullanılan temizlik malzemeleri konusunda ise ciddi bir israf söz konusu. Bu sebeple, merkezi sistem sabunluk sistemini icat ettim. Tek noktadan, 30’a yakın lavaboya, elektrik enerjisi kullanmadan sabun götürebildim. Geliştirdiğim sistem, sökülüp takılabilir olması yanında, % 88 oranında bir tasarruf da sağladı.
Yine korona sürecinde, elle temasın bulaşmaması adına, pedallı dezenfektan standını geliştirdim. Üzerinde çalışırken, kreşler için jarzlı ve pedallı olanını, büyükler için de motorlu ve sensörlü olanlarını geliştirdim. Son olarak da, sizlerin de bahsettiği gibi, bilim insanlarının da kaygı duyduğu asansörlere yönelik olarak, kendi kendini 5 saniye içerisinde dezenfekte eden bir sisteme imza attım ve patenti için de başvuruda bulundum.

Bugün, bu buluşlarınız sanırım birçok yerde kullanılıyor, öyle değil mi?

Evet. Bundan da kesinlikle çok mutlu oluyorum. Mesela, pedallı dezenfektan stantlarım; düğün salonlarından okullara, camilerden kreşlere, alışveriş merkezlerinden yurtlara, pansiyonlardan otellere kadar, birçok yerde kullanılıyor. Merkezi sistem sabunluk da yine okullarda, camilerde, hastanelerde kullanılıyor ve yüzde yüz verimli olduğuna da, kullanan yerler şahit.
Bu arada, pedallı musluk icadım, okullarda ve kreşlerde çok kullanılıyor. Anaokullarından ve kreşlerden de çok olumlu dönüşler oldu. Çocuklar, ellerini yıkamak için sıraya geçiyorlarmış, ki bir noktada oyuncak gibi… Pedala basınca su akıyor, çekince su kesiliyor. El yıkama alışkanlığı kazandırmış olduk.
Ve asansör sistemi… Bu konuda, İstanbul’dan sistemi taktırmak isteyen okullarımız var. Geldiler ve gördüler, hatta çok beğendiler. Bazı hastanelerden de teklif geldi.

Son olarak… Salgının yeniden şekillendirdiği hayatlarımıza çözüm başlıkları eklemeye çalışan biri olarak, “isterdim ki…” diye başlayan bir cümleyi nasıl tamamlarsınız, buluşlarınız bağlamında?

İsterdim ki, dünyanın dengesini bozmayacak bir yaşam şekli olsun ve doğa, bizleri bu şekilde cezalandırmasın.

Teşekkürler…

 

Exit mobile version