ÇAĞDAŞ İNSANIN SİMGESİYDİ…

Şiirler, çeviriler, sanat tarihi, sinema, dilbilim, resim ve eleştiri kuramı üzerine yazılar, eleştiriler, denemeler… Bedrettin Cömert’in kısacık yaşamına sığdırdığı çalışma alanlarıydı. Şiirdeki duyarlılığını eleştiriye uygulayarak ortaya çok başarılı nesnel eleştiri örnekleri koydu. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inandı. Sanat yapıtının ayırıcı güzelliğine, bilim adamlığının gerektirdiği nesnel ölçülerle yaklaşmış ve bu yolda bir öncü kimliği kazanmıştı. […]

Şiirler, çeviriler, sanat tarihi, sinema, dilbilim, resim ve eleştiri kuramı üzerine yazılar, eleştiriler, denemeler… Bedrettin Cömert’in kısacık yaşamına sığdırdığı çalışma alanlarıydı.

Şiirdeki duyarlılığını eleştiriye uygulayarak ortaya çok başarılı nesnel eleştiri örnekleri koydu. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inandı. Sanat yapıtının ayırıcı güzelliğine, bilim adamlığının gerektirdiği nesnel ölçülerle yaklaşmış ve bu yolda bir öncü kimliği kazanmıştı. Bir yazısında şunları söylüyordu: “Düşünce ve sanat hiçbir zaman sıçrayarak ilerlemez. Her çağ, bir öncesi çağın sonucu olmaktan başka, bir sonraki çağın da tohumudur. Ancak bu yolla şimdi’yi geçmiş’e bağlama olanaklıdır. Evrensellik ancak bu koşulla kabul edilebilir. Bir sevgi, bir kin, bir özgürlük, bir adalet duygusu tarihsel bir taban ve kesintisiz bir oluş içinde olabilir.”

 

Bedrettin Cömert, henüz lisede okurken edebiyatla uğraşmaya başlamıştı. Bu yıllarda yazdığı ilk şiirleri Varlık dergisinde yayınlandı. Devlet bursu kazanarak İtalya’ya giden Cömert, Roma Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne girdi ve 1967 yılında buradan lisans diplomasını aldı.

 

1970 yılında Türkiye’ye dönerek Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’ne asistan olarak girdi. Burada tarih ve estetik konularındaki çalışmalarını yürütürken, 1971 yılında Roma Üniversitesi Felsefe Enstitüsü’nde “Son Elli Yılda Türkiye’de Sanat Eleştirisi” konusundaki teziyle doktora derecesini aldı. 1972 yılında Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde öğretim görevliliğine atandı. Sanat tarihi konusundaki araştırmalarını, edebiyat ve eleştiri çalışmalarıyla birlikte sürdüren Bedrettin Cömert, ikinci doktorasını Hacettepe Üniversitesi’nde verdi. Bir yandan özgün yapıtlar üretirken, öte yandan da yabancı dildeki önemli bilim yapıtlarının Türkçeye kazandırılmasına çalışan Cömert 1977 yılında Gombrich’in ünlü Sanatın Öyküsü adlı yapıtını çevirdi. Bu çevirisi, Türk Dil Kurumu ödülünü aldı. Aynı yıl doçent oldu.

 

Bedrettin Cömert, 11 Temmuz 1978 günü sabah saat 08.45’te, demokrasi ve çağdaşlık düşmanları tarafından, arabasının içinde çapraz ateşe alınarak öldürüldü. Cömert, 38 yaşındaydı.

Hacettepe Üniversitesi “70. Doğum Yıldönümünde Bedrettin Cömert- DİL VE SANAT” adını taşıyan bir kitap yayımladı. Kitap, Bedrettin Cömert’in sadece kişiliği, yapıtları, yazıları ve düşünceleri üzerine çözümlemeleri değil, uzmanların Cömert’in ilgilendiği, yazı yazdığı konulardaki bilimsel katkıları da içeriyor.

 

Hasan Hüseyin’in “Sonuçsuz Bir Telefon Konuşması” ve Özdemir İnce’nin “Bedrettin Cömert, Tükenmez Güzel İnsanın Baharı” adlı şiirleriyle başlayan kitabın ilk bölümünde, Günsel Renda, Kaya Özsezgin, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Özdemir İnce, Suut Kemal Yetkin, İsmail Tunalı, Emre Kongar, Azime Korkmazgil, Asım Tanış ve Yılmaz Gümüşbaş daha önce yayınlanan yazılarıyla; ikinci bölümde, Akın Çubukçu, Enis Batur, Aydın Çubukçu, Günsel Renda, Kaya Özsezgin, Özgen Seçkin, Sancar Seçkiner Tuğrul İnal, Barış Gümüşbaş ve Tekin Sönmez yeni yazılarıyla yer alıyor. Üçüncü bölüm, mektuplardan, dördüncü bölüm, “Fotoğraflarla Bedrettin Cömert” ve 70. Doğum Yıldönümünde Bedrettin Cömert etkinliği fotoğraflarından oluşuyor.

 

Kitapta yer alan yazısında Özdemir ince şunları söylüyor: “Bedrettin insandı, alçakgönüllüydü, çalışkandı, dostluğa inanıyordu, duygu ile düşünceyi birleştirmişti, ayırmıyordu ve en önemlisi bağnaz değildi; eleştirinin sorumluluğuna inanmıştı, eleştiricinin yaşadığı çağda var olan, yaratılan sanat yapıtlarına karşı takındığı nesnel tavırla kişilik kazandığını, görmediği, göremediği yaratılardan da sorumlu olduğunu biliyordu. İşte bu yüzden Bedrettin Cömert bir başlangıçtı!”

 

Bedrettin Cömert’in Türk kültür yaşamına bütün bu eylemleri ile bir diyalog getirdiği belirten Prof. Dr. İsmail Tunalı ise şunları söylüyor: “Bedrettin Cömert, alın yazısıyla Türk kültür ufkuna bir parlak kuyruklu yıldız gibi girdi, aydınlattı ve kayboldu. Onu vuran eller, Bedrettin Cömert’in kişiliğinde aydın, uygar, pozitivist ve çağdaş bir dünya görünüşü, insansal bir bilim ve ahlak anlayışını, Türkiye’nin geleceğe umudunu vurdular.”

 

Emre Kongar’a göre Bedrettin Cömert, çağdaş insanın simgesiydi. Öfkeliydi. Cehalete, bağnazlığa, kendini bilmezliğe, çirkinliğe, tembelliğe başkaldırmıştı. Bu özelliklerin, kişisel boyutları aşıp topluma mal olmaması için sürekli bir savaşım içindeydi.

 

Eleştiri alanında kısa zamanda adını duyuran Bedrettin Cömert, akademik kariyerinin daha başında bulunuyordu. Tükenmeyen çalışma gücü ve geliştirdiği titiz araştırma yöntemiyle, sanat üzerine nice yapıtlar verecekti…

 

 

 

 

Exit mobile version