CHP bu hafta sonu olağanüstü Tüzük Kurultayı gerçekleştirecek. Kamuoyunda dikkatler bu kurultaya çevrilmiş durumdadır. Öncelikle ifade edilmelidir ki Türkiye’nin en demokratik partisi açık ara CHP’dir. Şu ana kadar hiçbir siyasi parti, bu denli demokratik süreçler işletmemiştir. Bunun fark edilmesi gereklidir.
Tüzük, bir nevi partinin anayasasıdır. Bundan ötürü de çok mühimdir. Demokratikleşme yolunda tüzük çıtayı ne kadar yukarıya çıkartabilirse başarının ve söylemlerdeki inandırıcılığın o minvalde artacağına inanıyorum. Tüzükte değişmesi gereken birçok nokta var. Bugün sadece en çok ön çıkan iki başlığı tartışacağım.
İlki, CHP örgütlerinin önseçim isteğidir. Bu talep son derece haklıdır. Yıllardır -bilhassa milletvekillerinin- önseçimle belirlenmesi konuşulur durur. Fakat önseçim yıllardır da uygulanmamaktadır. Milletvekilliği seçimlerinde önseçim uygulanmamasına gerekçe olarak üye yapısındaki sorunlar ifade edilir. Nispeten de doğru bir savdır. Fakat salt bu sebeple önseçim uygulamamak doğru değildir. Bazı kıstaslar koyularak kriterleri sağlayan partililere önseçimde oy kullanma hakkı verilebilir. Buna aktif-pasif üye şeklinde bir tanım konulmakta. Mesela “en az 3 yıllık parti üyesi, son 3 yıl içinde üye aidatını düzenli olarak ödemiş, parti eğitimlerine katılmış ve eğitimleri başarılı şekilde tamamlamış” gibi kriterler konulabilir.
Şehrimiz Hatay için ele alırsak, Hatay’da bir kesim “asla önseçim yapılmamalı” tezini savunmaktadır. Bu tezlerine gerekçe olarak da “ilk 5 ve belki de daha fazlası sadece Defne ve Samandağ bölgesi adaylarından oluşur, bu doğru bir yapı oluşturmaz” denilmektedir.
Bu tezi savunmak önseçimden kaçmaktır. Çünkü belli yöntemler ile bu sorunlar aşılabilir. Her bölgede olduğu gibi Hatay’da da milletvekili listeleri oluşturulurken belli teamüller uygulanmaktadır. Örneğin ilk sıra Defne, sonra İskenderun bölgesi, Samandağ, Reyhanlı Kırıkhan, Antakya diye ilerlemektedir. Ve vekil aday adayları da kendilerini “hangi bölgenin adayı” olduğu noktasında tanıtmaktadırlar.
Genel Merkez, bölge bazlı bir önseçim yapabilir. Örnek olarak Hatay’da Antakya ilçesi ayrı, Defne ilçesi ayrı, Reyhanlı ilçesi ayrı önseçimler yapabilir. Genel Merkez bölge bazlı yerleştirme yaparken hangi ilçede hangi isimler öne çıkıyorsa ona göre bir liste oluşturabilir.
Bunun haricinde milletvekilliğinde dönem sınırlaması da çok konuşulmaktadır. Şahsi kanaatim arka arkaya 2 dönem sınırı koyulması yönündedir. Fakat kahir ekseriyet, 3 dönem konusunda uzlaşmış durumdadır. Şahsen 2 dönem sınırını savunmamdaki gerekçem şudur. 3 dönem, yaklaşık 15 yıllık bir süreci kapsar ve uzun kabul edilecek bir süredir. Dinamizmi bozar. Fakat 2 dönem yani yaklaşık 10 yıl, kanaatimce makul bir süredir. Dinamizmi sürekli kılar. Sayısı çok sınırlı tutulmak üzere 2 dönem sınırı 5-10 vekil sayısı için esnetilebilir. Çünkü Meclis’te grupbaşkanlığı ve vekilliği başta olmak üzere bazı konumlar tecrübe isteyen makamlardır. Bu makamların sağlıklı işletilmesi için 5-10 vekile esneklik sağlanabilir.
Dönem sınırı ve önseçim, sadece en popüler olan 2 başlık olarak ele alınmıştır. Bunların haricinde atılması gereken çokça adım olduğunu ifade edebilirim. Mesela yıllardır aynı isimlerin parti örgütlerinde yöneticilik yapması, bazı bölgelerde örgütlerin yeni isimler kazanılmasını engellemesi, parti örgütlerinin bağımsızlığı, seçim çalışmalarının son 3 ayda broşür dağıtmak şeklinde değil de daha bilimsel seçim çalışmalar yapması gibi başlıklar ele alınmalıdır. Bu başlıklar ele alındığı takdirde çok daha demokratik ve modern bir tüzük oluşacağı kanaatindeyim.