Yaşananlar ve gelişen olaylar karşısında duyduklarıma inanamıyor acaba kulağım beni yanılttı mı diyorum.
Yine gördüklerime bir türlü akıl erdiremiyor ve gözlerim bana yanlış görüntüler mi aksettirdi diyorum.
Böyle bir durumla da karşı karşıya kalınca, duyduklarımın ve gördüklerimin, hayal mi yoksa gerçek mi olduğunu anlayabilmek için kendimi sorgulamaya başlıyorum.
Ne yazık ki beni, duyduklarımın da, gördüklerimin de gerçek olduğu sonucuna vardırıyor ve böyle bir sonuca varınca da neden ,nasıl sorularını sormaya başlıyorum.
Neden bu duyduklarım maalesef gerçek oluyor?
Niçin bu gördüklerim ne yazık ki gerçeği yansıtıyor?
Sorular birbirini izledikçe, yeni yeni olaylarla karşılaşıyor ve yeni söylemler, yeni görüntüler ortaya çıkmaya başlıyor.
Düşünüyorum tüm bu olanlar ne için?
Bilindiği gibi 31 Martta yerel yönetim seçimleri yapılacak.
Sık sık yazdığımız ve hatırlattığımız üzere bu seçimlerde bizi yerelde yönetecek olan organlara güvendiğimiz, beğendiğimiz ortaya attığı projelerine inandığımız adaylara oy vereceğiz.
Kazanan, o makama gelecek ve söylemlerini gerçekleştirmeye çalışacaktır.
Bu bir yarıştır. Yarışın elbette bir birincisi olacaktır.
Kazanan aday kazandığı koltuğa otururken, kaybeden adaylarda o koltukta oturanın sözlerini, vaatlerini, projelerini gerçekleştirip gerçekleştirmediğini izleyecek, kendisi ve kendi görüşü doğrultusunda oy kullananlarla birlikte kazanan adayı demokrasinin kuralları içerisinde denetleyecektir.
Durumun böyle olmasına rağmen 31 Mart seçimlerini başka yönlere çekmek, koltuğu bırakmamak için mümkün olan her yola başvurmak suretiyle, özgürlükçü demokrasilerde olmaması gereken durumların ortaya çıkmasına neden olacak tutum ve davranış içerisine girmek hoş ve şık olmasa gerek.
Demokrasilerde makamlar gelip geçicidir. Bugün birisi o koltuğa oturur, yarın öbürü .
Tıpkı bir nöbet değişimi gibi demokrasilerde koltukların, makamların, unvanların, yetkilerin gelip geçici olduğu kuralı tartışmasız bir şekilde sürdürülür.
Eğer bu kurala uyulmaz, ihlali yoluna gidilir, ya da başka bir anlatımla koltuğu bırakmamak için demokrasinin kuralları dışına çıkıldığı izlenimi verecek bir tutum ve davranış içine girilirse, bu takdirde o ülkede demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulandığından söz etmek mümkün olamaz.
İşte bu nedenledir ki söylenenlere ve gördüklerimize inanmak istemiyor, duyulanların ve görülenlerin bir hayal olduğunu, rüyada görülen şık olmayan söylemler ve görüntülerden ibaret olduğunu zannetmek istiyoruz.
Bilinmelidir ki makamlar gelip geçicidir.
Kalıcı olan bırakılacak isimler ve eserlerdir.
Eğer bırakılacak olan isimler ve eserler, övünülecek, iftihar edilecek, gerek aile bireyleri ve gerekse ülkenin geleceği için örnek gösterilecek bir durumda ise, bu takdirde o koltuğu zamanında işgal edenler, asırlar boyu hayırla anılacaklar, kanaat önderi olarak düşüncelerinden, önerilerinden yararlanılma yoluna gidilecektir.
Eğer aksi bir durum söz konusu ise, yani sadece koltukta oturabilmek, o makamı bırakmamak için gereken her yola başvurulmuş, bir doğru vardır oda benim doğrum anlayışı ile hareket edilerek, ben sadece ben denen bir yol izlenmişse, o makamda oturan kişi yada kişiler, hiçbir zaman hayırla anılmayacaklar, kanaat önderi olarak görüşlerinden, önerilerinden yararlanma yoluna gidilmeyecektir.
Bu nedenle en iyi yönetim biçimi olan demokrasilerde bu kurallara kesinlikle uymak, bu kuralların ihlal edilmesi yoluna gitmemek gerekir.
Tehditle, hakaretle, şu veya bu nedenle eline geçirdiği gücü demokrasinin kuralları dışında kullanmaya kalkışanların, hem kendilerine hem de ülkelerine büyük zararlar oluşmasına neden olacak tutum ve davranıştan kaçınmaları gerekir.
Doğru olan budur. Aksine bir yol izleyenler, kaybedeceğini anlayınca sinirlenen, sinirlendikçe bataklık çamuruna saplananlar, çırpınmaya, çırpındıkçada daha çok batmaya başlarlar.
nabiinal@hotmail.com