Çocukların hesabını soracağız

Antakya Kadın Dayanışmasından, “115 hamile çocuk” olayına sert tepki … Antakya Kadın Dayanışması bileşenleri, “115 hamile çocuk” olayına sert tepki gösterdi, sorumluları tanıdıklarını, olayın derhal araştırılmasını ve suçluların cezalandırılmasını istediklerini söyledi. Açıklamada, “Bu olayın peşini bırakmayacak, çocuklarımızın hesabını soracağız.” mesajı verildi. Erkek egemenliği söylemlerle yüceltilirken cezalar giderek azalıyor … Antakya Kadın Dayanışması bileşenleri adına yapılan […]

Antakya Kadın Dayanışmasından, “115 hamile çocuk” olayına sert tepki …

Antakya Kadın Dayanışması bileşenleri, “115 hamile çocuk” olayına sert tepki gösterdi, sorumluları tanıdıklarını, olayın derhal araştırılmasını ve suçluların cezalandırılmasını istediklerini söyledi. Açıklamada, “Bu olayın peşini bırakmayacak, çocuklarımızın hesabını soracağız.” mesajı verildi.
Erkek egemenliği söylemlerle yüceltilirken cezalar giderek azalıyor …
Antakya Kadın Dayanışması bileşenleri adına yapılan ortak basın açıklamasını okuyan SES Hatay Şube Kadın Sekreteri Meryem Avcı, her ay onlarca kadının öldürülüp onlarca çocuğun istismara uğratıldığı ülkemizde; her güne bir öncekinden daha çirkin haberlerle uyandıklarını söyledi, geçtiğimiz gün İstanbul Küçükçek-
mece’ de Kanuni Sultan Süleyman Hastanesinde yaşları 18 in altında 115 çocuğun hamile olduğunun tespit edildiğini bildirdi ve şunları dile getirdi: “Listeye göre 38 çocuğun yaşı 15 ten de küçük. Hastane yönetiminin kayıtsız kalıp emniyete bildirmediği, sağlık bakanlığının denetlemediği olay bir çalışanın durumu savcılığa bildirmesi sonucu ortaya çıktı. İktidar yeni bir rejim inşa ederken muhafazakârlık yolunda toplumun içini çürütüyor. Erkek egemenliği söylemlerle yüceltilirken cezalar giderek azalıyor.
Erkek iktidar, kadınların ve çocukların yaşamının karşısında tehlikedir.
Müftülük yasasının içinde geçen ‘doğumlar bildirilmek zorunda değil’ maddesine karşı çıkarken engellemeye çalıştığımız tam da buydu. Diyanet çocuklara evlenme yaşları biçerken karşı çıktığımız tam da buydu! İmam nikâhı çocuk evliliklerini arttıracaktır dediğimizde bundan bahsediyorduk!”
OHAL; sesimiz kısıldıkça kadın cinayetlerinin artması demek …
Olağanüstü hal rejiminin gündelik hayatları etkileyen, hissedilen ve görünen pek çok yüzü olduğundan bahseden Avcı, şunlara değindi: “Görünenler kadar yıkıcı bir görünmeyen yüzü OHAL’in kadınların hayatlarında yol açtığı tahribattır. Biz kadınlar için OHAL sadece meydanlarda, sokaklarda her an bir çatışma çıkacakmış tedirginliği yaratan eli silahlı kolluk kuvvetlerinin varlığı demek değil. OHAL biz kadınlar için evde, sokakta, işte güvencesizlik demek. Herhangi bir bahaneyle birileri tarafından ihbar edilebilme huzursuzluğu içinde çalışmak demek, gözaltındayken avukatla görüşüp görüşemeyeceğini, yakınlarına haber verip veremeyeceğini bilmemek demek. İşten ihraç edilip kocaya, abiye, babaya, sevgiliye bağımlı kılınmak demek. Dayanışma için başvurduğumuz kadın derneklerinin, belediyelerin kadın birimlerinin kapatılması demek. Belirsizlikler ve güvencesizliklerle boğuşarak çocuklara bir gelecek sağlamaya çalışmak demek. ‘Güvenlik’ bahanesiyle mahallende, sokağında, hatta evinde LGBTİ olamamak demek. ‘Güvenlik’ bahanesiyle dün konuştuğun, anlamaya çalıştığın tanıdıklarının, komşularının düşmanlaştırıldığına tanık olmak demek. Fetvalarla, çocuklara, kadınlara yönelik ayrımcılığın, istismarın, tacizin, tecavüzün meşrulaştırılmaya çalışılması demek. Nefretle baş etmek demek. Nefretin bir gelecek kuramayacağını daha iyi anlamak demek. Sözümüzü, sorunlarımızı görünür kılan basın yayın organlarının kapatılması, sesimiz kısıldıkça kadın cinayetlerinin artması demek. Meclisi, seçilmiş kadınları siyasetin dışında bırakmak demek. Haklarımızın demokratik ve siyasal kazanımlarımızın gasp edilmesi demek. Her şeyin, bugünümüzün ve geleceğimizin KHK’lerle düzenlenebilmesi demek.”
OHAL kaldırılsın …
Sadece 696 No’lu KHK’nın bile OHAL’den kurtulmak istemeleri için yeterli olduğunu söyleyen Avcı, açıklamasının sonunda şunlara yer verdi: “Erkeklerin kadınları kolayca katlettiği bu topraklarda, erkekler iyi hal, haksız tahrik indirimi diyerek ‘cezasız’ bırakılır, kolluk ve yargı erkekleri korur. Şimdi de son KHK ile silahlanmış ya da silahlandırılmış erkekler ‘darbe karşıtıyım’ diye cinayet işlese bu kez yargı karşısına bile çıkarılmayacak. Çünkü ‘bazı’ sivillere yargı muafiyeti getiren maddeyle öldürmek, şiddet uygulamak, işkence yapmak yasal koruma altına alındı. ’15 Temmuz Darbe Girişimi ile sınırlı’ açıklamalarına da inanmıyoruz.
İktidar kanadı bile birbirini yalanlarcasına açıklamalar yaptı. Bir de ‘anayasal suçlar’dan yargılananlara tek tip kıyafet zorunluluğu çıkarıldı. Biz bunların birtakım kişilere işledikleri suçlar için cezasızlık zırhı sağlarken diğerlerini tek tip kıyafet gibi haysiyet kırıcı bir cezalandırmayı yargılama sürerken uygulamak suretiyle peşin hükümle suçlu ilan edeceğini açıkça görüyoruz. Hep birlikte OHAL kaldırılsın diyoruz!
Çatışmayı derinleştiren, yoksulluğu, eşitsizliği, adaletsizliği büyüten, şiddeti ve nefreti meşrulaştıran KHK düzeni sona ersin. Son KHK’lar başta olmak üzere, bu süreçte demokratik şekilde yapılmamış yasal düzenlemeler iptal edilsin. Olağanüstü Hal’in “olağan” hale gelmesine alışmayacağız!”   -Mehmet ÖZGÜN-

Exit mobile version