Yeryüzünde yaşadıkları coğrafyaları hak eden halklar o toprakları kendilerine vatan yapma hakkını kazanmış sayılırlar…
İngilizler, Almanlar, Fransızlar, İspanyollar, İtalyanlar…
Yaşadıkları coğrafyayı; akıl, bilim, çağdaş ve ahlaki değerler, güçlü kültürel bağlarla kendi uluslarının ayrılmaz bir parçası haline getirmişlerdir…
Bu sadece geçici askeri zaferlerle değil, kalıcı üst değer üretimi ile de gerçekleşmiştir…
Peki biz…!…Türkler…!
Vatan dediğimiz bu toprakları işgalden kurtaran parlak zekalı, çağdaş ve öngörülü bir öndere bile sabah akşam küfrederek yaşadığımız coğrafyaya aslında ait olmadığımızı her gün itiraf etme noktasına gelmişiz…
Peki ne haldeyiz…
Kısaca özetleyeyim…
Bacasız sanayi diye anlatılan Turizm’i; aç gözlü iş adamları, fırsatçı ve rüşvetçi bürokrasi, gözü duymaz siyasetçi ve gördüğünü anlamaktan yoksun yerel halkların işbirliğiyle bitirdik çok şükür!…Çin ve Vietnam’dan rüşvetçi siyasetçi ve bürokrat aracılığıyla kaçak getirdiği çakma tapon malları yıllarca aslına yakın fiyatlarla turiste kakalayan ve aptal yerine koyan yerleşik esnaf; tesadüfen dükkanına ya da lokantasına uğrayan yerli ya da yabancı turisti incik kemiğine kadar test eden dar görüşlü, cahil ve ilkesiz işletmeci, Üçüncü otelini 50 milyon dolara yapıp, atık su arıtma tesisini turistin yüzdüğü kumsalın 100 metre açığına pompalayan, hemen sahildeki tesisin yanından ağzını burnunu kapayamadan geçemeyen turistlerin gözünün içine baka baka plaja “tapusu benim” diyerek beton döken, 50 milyon dolar harcayıp yeni otel yaparken otel plajındaki bir tek çöpü bile zahmet edip toplatmayan, “avantasını ödemek kaydıyla” denizin içinin tapusunu bile satın alıp T ya da U şekilde kendisine özel dalgakıran yaptıran bir anlayıştan ne bekliyorsunuz…
Pislikten denizin kenarına bile yaklaşamıyorsunuz ve “nasıl olsa gavur kısmı aptaldır yine gelirler” sığ kurnazlığına, cahil kurnazlığına sığınıp turizmde patlama bekliyorsunuz öyle mi…?
Gelin bir görün; Alanya-Gazipaşa’dan Fethiye’ye kadar çarşılar, plajlar, alış-veriş yerleri bomboş…İskandinav ülkelerinden, Almanya’dan, Fransa’dan, İtalya’dan gelen turistlerin yerini; Bulgarlar, Romenler, Moldovalılar. Gürcüler almış…Kaldıkları otelden üste para ister haldeler…
Gelelim ekonomiye…
Hiç bir gösterge iyiye gitmiyor. İktidarın bütün umudu “TÜİK sihirbazlığında”…
Son gelen rakamlara göre Dış Ticaret açığı 6 milyar dolara dayanmış. Yıl sonu açığın 80 milyar dolara dayanması bile söz konusu. Turizm gelirleri bu sene dip yapacak…
Özellikle emeklilik yaşında olanlarda “Albümin” eksikliği baş göstermeye başlamış. Protein eksikliğinden. İnsanımız et yiyemiyor, süt içemiyor. peynir alamıyor…”Bodur Çocuk Sendromu” İstanbul gibi metropollerden Anadolu’ya yayılmış. Çocuklarımız yeterince beslenemediği için kalıcı bozukluklar oluşmaya başlamış…Demokrasi eksikliği, adaletin bitmesi, hukukun “One Man Show”’a dönüşmesi…
Ama bırakın bunları şimdi…
Neydi ortak slogan; “Kahrolsun Leman…!”
İktidara can suyu oldu Leman dergisinin densizliği…Ülkenin İçişleri Bakanı bile bir trol edasıyla daha gözaltına alınanların görüntülerini hiç çekinmeden paylaşıyor…Charlie Hebdo ile Leman bir tutuluyor…Paris’teki katliamı gerçekleştiren İŞİD mensuplarının ellerindeki otomatik tüfeklerle katliam görüntüleri paylaşılıyor…Kelle kesmekten, laikleri ve Atatürkçüleri katletmekten bahseden bir güruh sokaklarda…AKP ellerini ovuşturuyor…
İşte bir vatan böyle kaybedilir…
Bu kadar akıl tutulması, bu kadar hedef saptırılması, bu kadar cehalet ve bu kadar manipülasyon…
Amerika olsa dayanamaz…
YORUMLAR