Bir buçuk ayı aşkın bir zamandır, corona virüsü nedeniyle evdeyiz.
Kitaplar, filmler, belgeseller… derken sürekli okuma, izleme her konuda yoğun bir öğrenme aktivitesi içindeyiz.
Sanırım bu aktiviteler uzun bir süre daha devam edecek.
Kitaplar, digital ortama taşındı. Sadece HBB’nin 22.000 kitabı digitalde. TV’lerde birbirinden güzel , filmler, operalar, baleler, belgeseller yayına girdi. İBB’nin katkılarıyla hazırlanan “Yücel’in Çiçekleri” belgeselini tam üç kez izedim.
Bu yaşıma kadar hiçbir zaman umutlarımı yitirmeden hep bir çaba içinde oldum. En umutsuz saatlerimde bile sanatı, kitapları kendime kalkan yaptım.
Yaşamımda sanat diye bir sığınma limanı olmasaydı kendimi bu zor süreçten nasıl kurtaracaktım, bunu çok düşündüm.
Bu zorlu süreçte bile kamuoyu vicdanını yaralayan, içimizi kanatan olaylar yaşanıyor: Gerçi şimdilik durduruldu, bir doğa harikası olan Salda gölündeki yapılaşma çalışmaları nasıl izah edilebilir?
Adıyla, kapasitesiyle dev bir eser, Atatürk havalimanı, sonsuza dek nasıl yok yok edilebilir?
Krizle birlikte, ekonomik sıkıntıların tavan yapacağı bir zamanda Kanal İstanbul ihalesine ne demeli?
Sağlık çalışanlarımız, corona virüsü belasını defetmek için gece gündüz büyük bir özveriyle mücadele ediyor.
Sağlık personelimizi, tüm dünya, ayakta alkışlarken, Zonguldak Valisi Sayın Erdoğan Bektaş’ın geçen günkü skandal çıkışı nasıl izah edilebilir? Vali Sayın Bektaş, “sağlıkçıların sosyal mesafeyi korumadıkları için corona virüsüne yakalanarak ek yük getirdiklerini” söyledi.
Sayın Bektaş’ın “Sağlıkçılarımızın bize getirdiği yük olmasaydı bugün geri dönüşüyorduk” sözlerine tepki çığ gibi oldu. Vali tepkiler üzerine iki kez özür diledi.
Oysa sağlık camiası, İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Dahiliye Profesörü Cemil Taşçıoğlu ve onun gibi ne büyük değerler kaybetti. Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu, Türkiye’de virüs nedeniyle ölen ilk doktor oldu.
Evet en zorlu görevi onlar yürütüyor… Tek bir canı kurtarabilmek için ailelerinden günlerce uzakta kalan sağlık çalışanlarının koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirmesi bizleri kahrediyor.
Covid-19’a yakalandıktan sonra yaşam mücadelesini kaybeden hekimlerden biri olan Yavuz Kalaycı’nın vefat etmeden önce arkadaşlarına gönderdiği “Kızlarım küçük sahip çıkarsınız değil mi?” mesajı tüm yürekleri dağladı.
Korona virüsü salgını nedeniyle günlerimi hep evde geçtiği için, basın yayın organlarında yer alan güncel gelişmeleri çok yakından izliyorum.
Bu kapsamda virüs konusunda artık neredeyse hepimiz bilgi sahibi olduk.
***
Hafta içinde, 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını görülmemiş bir coşkuyla kutladık.
23 Nisan akşamı saat 21.00’de balkona çıkıp topluca İstiklal Marşı okundu
Yeni Türk devletinin temeli 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün atılmıştır.
TBMM’nin 23 Nisan 1920 günü kurulmasının onuruna, TBMM tarafından sadece Türk çocuklarına değil, bütün dünya çocuklarına hediye edilen, her yıl 23 Nisan günü kutlanan, 23 Nisan Türkiye’nin ulusal bayramıdır. 23 Nisan, TBMM’nin açılışı ve dolayısıyla da halkın yönetime tam anlamıyla egemen olmasının ilk günü olduğu için ulusal egemenlik açısından da önemli bir anlam taşır.
Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bütün Dünya çocukları birlikte kutlarlardı.
Atatürk’ün ütopyasında hep çocuklar vardı. Zira toplumların mutluluğu çocukların mutluluğu ile özdeştir.
Tüm çocuklarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı yürekten kutluyorum.
Bu yolda emek sarf eden başta Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm yüce Türk milletini sevgi, saygı ve minnetle selamlıyorum.