“Biraz daha sabır, biraz daha inat.
Kapının arkasında bekleyen ölüm değil, hayat.
Kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl.”/Nazım Hikmet
Bir ay oldu, COV-19 tehdidine karşı ulusça büyük sınav veriyoruz.
Tekrar söylüyorum, Dün 100. gününü dolduran Koronavirüs salgınının, Çinlilerin yarasa yemesi sonucunda, birden bire ortaya çıkan bir musibet olduğuna inanmıyorum.
Böyle bir salgının ortaya çıkma olasılığı, daha önceden sağlık kurumları tarafından saptanmış, ülkelerde ilgili kurumlar arasındaki yazışmaların konusu olmuş, beklenen felaket için hazırlık yapılması gerektiği not düşülmüştür.
“Ülkemizde de Sağlık Bakanlığının Nisan 2019 tarihinde bir rapor hazırladığı yakın zamanda ortaya çıkmıştır. Fakat uyarılar dikkate alınmamış, Çin’de ilk vakalar ortaya çıktığında epidemi uyarısı yapan bilim insanları ve sağlık kuruluşlarına da kulak asılmamıştır.”
Sanırım insanımız olayın vehametini yavaş yavaş anlıyor, son birkaç gündür sokaklar diğer günlere oranla nispeten daha boş. Sokağa çıkan az sayıda insan, maske kullanıyor. ‘Bize bir şey olmaz’ anlayışı yavaş yavaş kırılıyor.
Tüm bu yasakları görmezden gelenler de var elbet. Ama sayıları fazla değil. Biraz daha dişimizi sıkalım, sabredelim. Güzel günler yakındır. Yeterki devletin koyduğu kurallara uyalım.
Şunu asla unutmayalım. Hepimize bir şey olabilir. Bu virüs o kadar hızlı yayılıyor ki, sizi ne zaman nerede yakalayacağı hiç belli olmaz. Öncelikle herkes bu bilinçle hareket etmeli.
Akşamları, Sağlık Bakanımızın yapacağı açıklamaya kilitleniyoruz. Vakalar her geçen gün artıyor. Ama yüksek oranda bir artış gözlemiyoruz.
Yaşadığımız günler ünlü Fransız yazar, Albert Camus’nün Veba romanını anımsatıyor. Eve kapandığımız bugünlerde romanı bulun ve okuyun henüz okumadıysanız.
Albert Camus Cezayir’in Oran şehrinde kurguladığı romanında, insanların yaşamını altüst eden veba hastalığını Nazizme benzetiyor.
Camus’un “Bir kenti tanımanın en bildik yollarından biri insanların orada nasıl çalıştığına ve nasıl öldüğüne bakmaktır. Çocuklara işkence çektiren bu düzeni sevmeyi ölünceye kadar reddedeceğim.” cümleleri çok etkileyici.
Veba romanında; insanlar vebaya karşı önce bireysel olarak isyan eder, sonra toplu olarak dayanışma içine girer ve başkaldırırlar. Romanın sonunda ise bilim, dayanışma, insanlık kazanır.
Ve umudum odur ki, çok ders çıkartacağız bu yaşadıklarımızdan, daha iyi insan, daha bilinçli fert olmak adına. Güzel, doğru işlere imza atacak tüm dünya ülkelerinin insanları. Doğaya, içinde yaşayan her canlıya saygılı olacaklar. Doğayla uyum içinde yaşayacaklar.
8 Nisan Dünya Romanlar Günü’ydü. Bu anlamlı günde edebiyatımızda hakkettiği yeri bulamamış bir yapıt önereceğim, eve kapanmış siz değerli okurlara: Osman Celal Kaygılı’nın “Çingeneler” adlı romanı. Romanı da yazarını da çok beğeneceksiniz.
Usta öykücümüz Sabahattin Ali’nin Değirmen adlı öyküsünü okumadıysanız şimdi okumanın tam zamanı.
Sağlıkla!