Yüce Atatürk’ün “En büyük eserimdir” dediği Cumhuriyetimizin 99. yılını bugün büyük bir coşkuyla kutluyoruz.
Özellikle Adana, Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerin Belediyeleri çok güzel hazırlanmışlar ve kutlamaları bir iki gün önce başlatıp birkaç güne yaymışlar.
Sevgili hemşerimiz, Naim Babüroğlu Paşa’nın ifadesiyle, “Atatürk, Cumhuriyeti bir gecede kurmadı. Cumhuriyet, Mustafa Kemal’in kafasında uzun yıllar boyunca şekillenen çağdaş Türkiye projesinin eseridir. Atatürk, gençliğinden itibaren J.J. Rousseau, Montesquieu, Kant gibi yabancı aydınlar ile Tevfik Fikret, Namık Kemal, Ziya Gökalp gibi yerli aydınları okumuştur.”
Mustafa Kemal nasıl bir miras devralmıştı?
“Türkiye’nin nüfusu 13 milyondu.
Okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4 civarındaydı.
Tüm ülkemizde 72 ortaokul, 23 lise vardı.
Toplam ortaokul öğrenci sayısı 5905, lise öğrenci sayısı 1241, Ortaokullarda sadece 543,
liselerde 230 kız öğrenci okuyordu. Çocukların ancak dörtte biri okula gidebiliyor. Ülkede sadece bir üniversite var. Arapça, Farsça ve Fransızca Türkçeyi istila etmiş durumdaydı.
Nüfusun yüzde 80’i kırsalda, önemli bir bölümü göçebe olarak yaşıyordu.
40 bin köyün 37 bininde okul, yol, posta yok. 830 köy tümüyle, 930 köy kısmen düşman tarafından yakılmış.
40 bin köye karşılık, diplomalı ebe sayısı 136 idi. Sadece 337 doktor, 434 sağlık memuru, 60 eczacı bulunuyordu. Eczacıların neredeyse tümü yabancı. 150 ilçede doktor yoktu.”
Listeyi uzatmak mümkün. Bu tablyu görmeden Cumhuriyetin kazanımları anlaşılamaz.
Mustafa Kemal’in önderliğinde1915 yılında yapılan ve zaferle sonuçlanan Çanakkale Savaşları Ulusal Kurtuluş Savaşının temellerini oluşturur.
99. yıl dönümünü kutladığımız Cumhuriyet Bayramı, Osmanlının küllerinden yeniden doğan, bin bir güçlükle kazanılan Anafartalar, Sakarya, İnönü ve 30 Ağustos büyük zaferin ardından gelen Mudanya mütarekesi, onun ardından saltanatın kaldırılması, onun ardından Lozan, Ankara’nın başkent oluşu ve Cumhuriyet…
Cumhuriyet 29 Ekim 1923 yılında ilan edildi ve tapusu LOZAN Antlaşmasıdır.
Atatürk, 10. Yıl Söylev’inde şu anlamlı sözleri söyler:
“Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz.”
10. Yıl Söylev’i şöyle devam eder:
“Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.”
Cumhuriyet’in değerleriyle şekillendirmiş bizler Cumhuriyet Bayramımızı tüm zorluklara rağmen büyük bir kararlılıkla kutlayacağız.
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’ndaki sesinin yankısı her zaman büyülemiştir beni.
“Halka yönelik konuşurken kültür konularına öncelik tanıyan başka lider var mıdır?” Ben başka lider bilmiyorum.
“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Buradaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kesin kararlı yürümesine borçluyuz.”
Mustafa Kemal ulaştığı yerde durmamış, 29 Ekim törenlerinin vazgeçilmez şairi, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, şiirinde vurguladığı gibi, “Daha… Daha…” diyerek hep ileriye, hep aydınlığa koşmuştur:
Mustafa Kemal’i gördüm düşümde, / Daha, diyordu. Uğruna şehit olasım geldi hemen, / Sabaha diyordu. Al bir kalpak giymişti, al, / Al bir ata binmişti, al, / Zafer ırak mı dedim, / Aha diyordu.
“Yaptıklarımızı asla yeterli göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunda ve kararındayız.”
Yüzü aydınlıktan yana olan tüm ulusumuzun Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Cumhuriyet coşkusunu hep birlikte yaşayalım.